Buralar nice iller
Görünmez gece iller
Adamı deli eder kara kaş ince beller
Keyifli Okumalar Çiçeklerim🍃
Satır arası yorumlarınızı eksik etmeyin ☺️
Sabah saatlerinde güneş pencereden yüzümü ısıtırken yine öteceği saati şaşıran ibikli horozmuzun sesiyle uyanmıştım.İçeriden gelen seslere aldırış etmeden yerimde gerneşip doğruldum,kafamı yana çevirdiğimde yeni doğum yapmış danalar gibi uyuyan kuzenimi gördüm,aramız halam kadar kötü olmasa da onunla daha iyi anlaşırdık.Üç odalı evimizin bir odasını Birgül ile birlikte paylaştığımızdan mecburen yüz yüze bakıyorduk,kafa yapımız pek uyuşmasa da bir şekilde anlaşıyorduk işte.
Mesela ben şimdi kalkıp tavukları yemleyip yumurtalarını toplayıp
annemin sağdığı çiğ sütü yoğurt mayalaması için kaynatıp bir yandan kahvaltı için çayı demleyecektim.Tüm bunlar olurken tembel kuzenim anasıyla birlikte hazır sofraya oturur hiç gocunmadan hanımlar gibi kahvaltısını ederdi.Arada bir insafa gelip akşam sofralarını toplayıp bulaşıkları yıkamaya yardım etse de tek derdi güzellik ve evlenmek olduğu için gider hemen annesinin güllü kremlerinden sürünüp pek kıymetli elcağızlarını daha fazla yormazdı.
Bütün düşüncelerimi bir kenarı atıp yataktan çıktığımda ilk iş yatak örtümü katlayıp yastığımla birlitke yatağımızın karşısındaki dolaba yerleştirdim.Bu eski ahşap dolabı Birgül ile birlikte kullanırdık bir kısmını çamaşırlarımız için ayırıp bir kısmını da yüklük olarak kullanıyorduk.Her sabah olduğu gibi bu sabah da anneme yardım etmek için erkenden kalkmıştım.Sabah işleri için elbise yerine annemin bedenime göre diktiği şalvarları giyinir başımdan eksik etmediğim fularlarımdan biriyle de saçımı tepeden toplardım.
Köyümüzde kadınların çoğu şalvar giyerdi,e iş yaparken rahat olmak isterlerdi.İşi gücü olan adamlar sabahtan evden çıkar tarlada bağda bahçede işlerini görürlerdi.Kadınlarsa tandırda ahırda çolukla çocukla günü gece ederlerdi.
Bende okula ara verdiğimden beri o
kadınlar gibi sabah erkenden kalkıp anneme daha çok yardım eder olmuştum.Yardım ederken de işte böyle şalvarlara alışmıstım.Geçen sene topladığım incirleri satarak elde ettiğim parayı babama kaptırmadan kasabadan abime aldırdığım kumaşlarla okula giderken giyinmek için Leyla'nın annesi terzi Hanife teyzeye diktirdiğim elbiselerimden giyiniyordum.Okula kara lastikle fistanla gidecek halim yoktu,benim bu giyindiklerimin yanında onlar öyle bir giyiniyordu ki ben onları köyde giyinsem adım çıkardı.Bir giyindiklerini bir daha giyinmiyorlardı bile.Bende gide gele alışmıştım elbise giyinmeye,bu yıl okula gidemediğim için elbiselerim dolabı bekliyordu evde iş yaparken şalvar giyinip,zeytin toplamaya veya evlere haşhaşlı lokum yapmaya giderken temiz temiz elbiselerimden giyinip gidiyordum.
Hala harul hurul uyuyan Birgül'e bakıp göz devirdikten sonra çıktım odadan.
Tavukları yemlemeye giderken evimizin sağında kalan ufak ahırımızda oturmuş benekliden süt sağan anneciğimi gördüm
süt sağarken oturduğu kısa taburenin üzerinde beli iki büklüm olmuş demir kovanın dolması için ineğin memelerine asılıyordu."Sabah-ı şeriflerin hayır olsun annem."
Beni görünce güldü yine yüzü
"Kurban olsun anası Efsunum hayır veren dilin bal yesin,gel hele bir öpeyim şu elalârını."annem her daim ağzı dualı bir kadındı, oturduğu yerden bile kalkarken "Allah" "Bismillah" diye iç geçirirdi.Durup durup oturduğu yerde hiç bir şey yokken iç çekerek "sen büyüksün Allah'ım" Ya Rabbi çok şükür sana."diyip dilinden zikirini düşürmezdi.
Ondan mıdır nedir bilmem altı boğazlı bir hâne olmamıza rağmen hatta ve hatta babamın içki zıkkımlanmasına rağmen çok şükür Allah elimizden bereketi almamıştı,betimiz bereketimiz yerindeydi.