8.BÖLÜM - LÂL HEKİM

188 18 1
                                    


LÂL MAHLÛKATLAR 2.KISIM

........................ ♢ ........................

"Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ederim ki Hazreti Muhammed (s.a.v), onun kulu ve elçisidir."

Ceyhan Hekim, lâl mahlûkat tarafından götürülmeden evvel, son haykırdığı söz bu olmuştu.

Yüce asker Yağız'ın, ilimle beslenen bir ağaç gibi kudretli Yükneki Bey'in ve dağ tilkileri gibi kurnaz Cihan'ın korkularını ardlarında bırakıp ecel terleri dökerek dışarıya koşmalarına da bu söz sebep olmuştu.

Fakat ne yazık ki akşam karanlığını aydınlatan meşaleler, onların gözlerine sadece bomboş avluyu sunuyordu. Ceyhan'ın koşup vardığı, lâl mahlûkatların harçlarını topladığı ve masum insanların rızıklarını katlettiği avluda an itibari ile in cin top oynuyordu.

Cihan ve Yağız'ın çıkmasından çok kısa bir süre sonra avluya köy halkı doldu.

"Nereye gittiler?!" diye bağırdı Yağız.

"Nereye gidebilirler ki?" dedi birisi.

"Düşünmeli hele bir.. Neler olmuş olabilir.." diye sesli düşündü Yükneki.

"Gitti dağ gibi hekim.. Cinler periler kıydı ona." diye ağlandı yaşlı bir kadın.

"Neredesin?!" diye hayıkırdı Yağız.

Yere çöktü. Hem ruhen hem de bedenen ölümden beter hissediyordu. Bacakları onu taşıyamayacak kadar zayıflamıştı. Omuzlarına yüklenen sorumluluktan ziyade Ceyhan'ın ta kendisinin kaybolması onu yıkmıştı.

Hekimin değil. Yüce Hekim'in hiç değil.

Ceyhan'ın.

Ceyhan.

İçinden, hayali ses tellerini yırtarak bağırırsa belki Ceyhan'ın ruhu onu duyar da cevap verir diye umuyordu Yağız. Lakin olmazdı böyle bir şey. Olmadı da.

Hızlı hızlı nefes aldı.

Aklı, emaneti olan hekimi bulmak için türlü türlü tilkiler vazifelendirip yola koyulma derdindeydi.

Ciğeri, hekimini ve bu insanları tahribata uğratan yegâne sahtekâr mahlûkatları bir an önce cehennemin yedi kat dibine gönderme isteği ile yanıp tutuşuyordu.

Kasları, bütün gece ve gündüz gezip hekimini arama ihtimalini göz önüne alarak; tıpkı bir at gibi, çatlayana dek yolundan ayrılmamaya karar vermişti.

Ve en nihayetinde.. Kalbi; saf, duru, niteliklerinden arınmış ve sadece Ceyhan olduğu için kurtarmayı amaçladığı kadını bulmayı istiyordu. Hekimi değil. Yüce Hekim'i hiç değil.

Ceyhan'ı.

▪ ▪ ▪

"Yani siz şimdi, burada yürümekten aciz bebeler gibi oturup elimiz kolumuz bağlı bir şekilde Ceyhan'ı mı bekleyelim diyorsunuz?!"

Yağız adeta yumrukları ile masayı döverken bir yandan da sesini yükseltmeyi ihmal etmemişti.

Cihan başını ovuyordu. Hakkı Bey ise masa etrafında oturan heyetten güç alıp konuştu.

"Lâl mahlûklar,yüce hekime bile böyle muamele ettilerse, bize yapacakları şeyi tasavvur bile edemeyiz."

"Ya hekime işkence yapıyorlarsa?! Bunu da mı göz önüne almazsınız?"

"Ceyhan kendisi atladı onların önüne. Onu tutmak için çok uğraştık." dedi bir adam.

"Ceyhan bütün bunların hurafeden ibaret olduğunu ispat etmek için atladı ateşe."

ŞİFAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin