9.BÖLÜM - HÂKPEREST

229 16 0
                                    

........................ ♢........................

Gün ışığının girme zahmetine katlanmadığı loş oda, bir anda O'nun kokusuyla dolmuştu.

Mermer küvete dökülen nilüfer aroması, yakınlardaki bir masanın üzerinde duran, Bağdat'ın en güzel kokularını içinde hapsetmiş olan tütsüden gelen ve adeta havada raks eden dumanlar.. Her şey odada 'Onun olduğuna dair birer ispattı. Ve en büyük ispat da, odanın aydınlıktan arınmış olmasıydı.

Beyaza yakın mavi gözlerini, odanın ortasındaki küvete dikti. Üzerindeki ipekli geceliği çıkarıp kendini kaynar derecedeki suya bıraktı. Sudan kafasını çıkardığında ise önünde duran yansımadan gözlerindeki sürmenin aktığını gördü.

Örümcek ağı kadar narin ellerini yine bir o kadar narin saçlarının içinden geçirdi ve onları da suya soktu.

"Su, mütemadiyen olduğu gibi kaynar, herhalde?"

Dudaklarını ıslattıp gözlerini açtı. Arkasından gelen ses onu korkutmamıştı, aksine uzun boylu meleğinin kapıdan girişini bile hissetmişti.

"Ancak kaynamış bir su,  bedenimizin özüne geçmiş kirleri çıkarabilir." dedi umursamaz bir tavırla.

Uzun boylu adam, küvete yaklaştı ve kızın beyaza yakın saçlarını sudan ayırdı.

"Pamuk gibi beyaz tenine hediye edilmiş kar gibi beyaz saçlarına eziyet etmek istemenin özel bir nedeni olmalı.."

Kız, üzerinde bir şey olmamasına aldırmadan arkasına, adama doğru döndü.

"Bey'imizin yanından geldiğine göre bunun cevabını fazlasıyla biliyor olman icap eder."

Adam gülümsedi. Fakat tebessümü, Hz. Muhammed'in hadislerinde belirttiği sadakadan çok farklıydı.

Yanında getirdiği heybedeki kıyılmış otları alıp bir kaba koydu ve üzerine mavi cam şişeden bir sıvı döktü. Otlar sıvının etkisiyle yapışkan, katran gibi bir kıvama dönmüştü.

"Bunlar senin narin saçlarına zarar vermez. Ayrıca yüz yıl suyla yıkasan bile bir damlası akmaz saçından.. Sadece gül yağı. Gül yağı ile tek yıkanmanda, vaftiz olmuş bir günahkarın bütün günahlarının kutsal suya akması gibi saçındaki kandırmaca da yerin dibini boylar."

Kız gülümsedi. Ve sudan çıktı. Adam ise onun vücuduna bakmaya tenezzül bile etmeden peştemalı verdi.

Kız ise saçlarını küvetin içindeki suya bıraktı. Adam da elindeki boyayı kızın uzun beyaz saçlarına sürdü.

Kağıda mürekkep düşmüştü.. Ve bilinmeliydi ki kağıt artık beyaz halinden kurtulmuş, daha tehlikeli bir hale bürünmüştü.

"Neredeler?" dedi kız berrak bir hissizlikle.

"Günebakan köyü."

"Ne kadar sürer?"

"Seninle benim için oldukça az."

Kız tekrar gülümsedi.

........................ ♢........................

20 Mayıs 1330

"Ay yeter, vallahi gına geldi."

Yağız asker, kollarına doldurduğu uzun boylu otlarla iki ağacın arasında dikilmiş, absürd bir ifade ile Ceyhan ve Yükneki'ye bakıyordu.

ŞİFAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin