8.BÖLÜM

36 4 1
                                    

Kapalı gözden, gözyaş gelir miydi? İnsanın canı yanarken o gözlerini örten deri parçası engeler miydi gözden akıcak göz yaşını. Engellerdi en güzel de o engellerdi ama ruhunun göz kapakları kapalıyken bile neden akardı göz yaşı? Annem hep derdi ki; Gözünden yaş gelsin yinede ruhunu ağlatma. Gözünden akan silinir de ruhundan akanı silemezsin, yara olarak kalır. Haklıydı belkide ama ben dinlememiştim, dinliyemezdim bana yaram kanarken bile gülmem gerektiğini öğreten bir babam vardı..
Evet her yetimhane çocuğunun en büyük hayali evlatlık alınmaktır çünkü; bir ailen, sıcak bir yuvan olsun istersin. Bir zamanlar benimde en büyük hayalimdi..

Ben nerden bilebilirdim ki en büyük hayalimin kabusa dönüceğini, canımı en çok acıtan şey olacağını..

Ben Derin, gerçek ailesi tarafından küçük yaşta yetimhane kapısına bırakılan, evlatlık gittiği ailede ruhu ölmüş o küçük kız.

Ben Derin, kimse tarafından sevilmeyen, yaraları olan o kız çocuğu.

Sahi ben hiç sevilmemişim. Gerçek ailem sevmemiş atmış yetimhane'nin kapısına evlatlık gittiğim evde mi sevilecektim..
Tıpkı şu an ağlamak istediğimde kapattığım gözlerim gibi, ruhum isyan etti bu halime.. belki de göz yaşlarımı güçsüzlük olarak gördüğüm için benden nefret bile etmiştir.

Çalan telefonumla baktığım "sözde" aile resmimizi masanın üzerine bırakıp kimin aradığına bakmadan açtım.

"Sevgilim"

"Efendim Bars"

"Güzelim bizimkilerle akşam bende toplanıyoruz sende gel biraz kafanı toplarsın hep iş iş olmaz ki"

"Tamam, bakarım"

Kapanan telefonla oturduğum sandalyeden ayağa kalkıp ceketimi ve çantamı alarak odamdan çıktım eve gitsem iyi olacaktı. Bir kaç gündür şirket ve ev arasında gidip duruyordum. Bars ile sorunlarımızı çözmüş olsak da pek konuşmuyorduk. Arav.. Aravsa engellediğim gibi duruyordu. Kendimi çok tuhaf hissediyordum sırtımdaki çocukluk aşkımdan kalan yara sızlıyordu oysa çoktan kabuk tutmuş ve kabukları kalkmıştı, sadece izi vardı ama sızlıyordu işte.

Şirketten çıkıp ailemden kalan o ihtişamlı ANAS konağına gelmiştim şehrin göbeğinde üç katlı büyük bir konaktı ANAS'lılar cemiyete pek bilinen bir aileydi fakat ailem öldükten sonra pek cemiyetle ilgilenmediğim için şu an pek bilindiğimi sanmıyordum.

Evde  bir sürü hizmetli olsa da kendi anahtarımla kapıyı açıp içeri geçtim. Mutfaktan ellerini önlüğüne silerek hızla bu tarafa gelen Ayşe teyzeyi görünce istemsizce tebessüm ettim. Ayşe teyze kendimi bildim bileli burda çalışırdı kocasından boşanmış olduğu için de oğlu ve kızına bakıcak kimse olmadığından onlardı da getirirdi onca acının içinde Kıvanç ve Açelya bana iyi gelen tek şey olabilirdi.

"Derin, kızım neden çalmadın kapıyı açardım ben" önlüğüne silmiş olan elini tutup baş parmağımla okşadım "Evde bir sürü hizmetli var. Sen neden açıcakmısın?" Elerinin üzerinde olan elerimi öpüp şefkat dolu sesi ile "Olsun kızım"dedi. Hiç değişmezdi, hep o açardı kapımı. Ayşe teyze dediğime bakmayın annemden çok sevmiştir beni. "Kıvanç nerde?" dememe kalmadan arkadan "burdayım cüce" diye bir ses yükseldi ona dönemden önce Ayşe teyzeye bakıp "Ayşe teyze, duş alıp Kıvanç ve Açelya ile bizimkiler ile buluşucaz haberin olsun" başını salayarak yanımızdan ayrıldı.

"Cüce, yine nereye gidiyoruz?" göz devirip o koltuklara yönelirken bende merdivenlere yöneldim odam üçüncü kataydı asansör olsa da merdiven yürümeyi severdim gittmeden de arkamdan bağırmayı ihmal etmedim "Bars'lara, Açelya'ya da haber ver duş alıp geliceğim, ayrıca 1.72 boyundaki biri cüce değildir." arkamdan söylendiğini duysam da aldırmadım her zamanki Kıvanç işte.

"O çocuğu hiç sevmiyorum, cüceciğim" "cüceciğim" kısmını baskılayarak söylemişti. Bu da onun diyeceğim ve sende susucaksın diyişiyidi. Onu yeterince tanıyordum.

"Ayrıca daha az çirkin ol lütfen, gözlerim kanasın istemiyorum"

Ayşe teyze annemler öldükten sonra büyük bir uğraşım sonucu burada benimle kalmışlardı aksi takdirde bu koca evde kafayı yerdim. Açelya doktorken, Kıvanç benimle birlikte şirkete çalışıyordu. Ayşe teyze ise ne kadar çalışmamasını söylesem de o inatla mutfaktan çıkmıyordu. Küçük ama güzel bir aile. Yaptığım işi Ayşe teyze bilmese de, Kıvanç ve Açelya biliyordu ki onlar dışında bir de amcam biliridi onun dışında kimse Kanlı Meleğin kim olduğunu bilmezdi, tanırlardı ama kim olduğumu bilmezlerdi.

Daha fazla oyalanmadan hızlı bir duş alıp saçlarımı da kurutup üzerime mini ince askılı siyah bir elbise giydim. Sarı saçlarımı da dalgalandırp salık bıraktım abartı olmicak bir makyaj ve siyah topuklu ayakkabılarımı giyerek odadan çıktım.

Aşağıda beni bekleyen bir yakışıklı bir de güzelik vardı. Kıvanç siyah saçlı, esmer tenli, iri yapılı, uzun boylu, kahverengi gözlü bir adamdı. Açelya'ysa siyah saçlı, esmer tenli, ela gözlü zarif bir kadındı. Kıvanç üstüne giydiği beyaz tişört ve altında ki siyah pantolonla bizi karşılarken Açelya kırmızı renkte mini ince askılı bir elbise seçimi yapmış saçlarını da düzleştirmiş, salık bırakmıştı. Ayşe teyze'ye  tekrardan haber verip konaktan çıktık.

Normalde olsa motorumla giderdim ama elbise seçimi yaptığım için mecbur araba ile gitmek zorundaydım hepimizin de arabası olduğundan Kıvanç'ın üstü açık arabasında karar kılmış ve onunla gitmiştik.

Arabadan inip eve girdiğimizde herkes buradaydı

Teoman

Atakan

Ceylan

Mira

Koltulara oturmuş sohbet ederken kapı çaldı herkes bir birine bakarken Teoman ayağa kalkarak "Size sormayı unuttum ama ben bir arkadaşımı ve abisini çağırdım da sorun olmaz dimi" Yanımda oturan Bars ve diğerleri olmaz der gibi başını sallayınca koşarak kapıyı açan Teomanla içeri giren adamla gözlerimiz kesişti, bende olan bariz şaşkınlık onda yok gibiydi, sanki biliyormuş gibi. Yanımda ki Bars birden ayağa fırlayıp üzerine doğru gitmeye başladı.
"Senin ne işin var lan burda"
.
.
.
.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Lütfen hayalet okuyucu olmayıp oy verir misiniz.

O kadar emek verip yazıyorum 7-8 bölüm atmama rağmen sadece 3 oy'u var kitabın lütfen.

Instagram: z3neepinizzz

YARA İZLERİ - YARI TEXTİNG Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin