Medya: ATEŞ ARSLAN
"KARICIM"
İlahi Bakış Açısı
Genç adam sinirden resmen küpeler binmiş, odada volt atıyordu dakikalardır. Kendine yine hakim olamamış ve resmen bütün her şeyi yıkıp geçmişti tabiri caizse. Bakışları usulca yatak odalarında gezindi. Yatak yorgan birbirine karışmış, komodinler yan yatmış, cam dolap ise paramparça olmuştu. Elleri sinirden, stresle titriyor.
Uyandığında yanında genç kadını görememişti. Oysaki saat daha çok erkendi. Şu içmeye gitmiştir diye geçirdi içinden. Bekledi. Dakikalarca gözü açık tavana bakarak bekledi. Fakat tek bir ses dahi yoktu. En sonunda ayağa kalktı. Soğuk parke, onun kalkması ile çökmüştü. İri ama normal bir boyutu vardı.
Odadan çıkıp alt kattaki mutfağa indi, ışığı açtı fakat kimse yoktu. Lavaboya gidebileceğini düşünürek oraya yöneldi adımları. Banyo kapısını iki kez tıklatıp bir ses gelmesini bekledi fakat daha fazla bekleyemeyen adam hızla kapıyı açtı. Sonuç yine aynıydı. Kimse yoktu. İçine amansız bir ağrı çöktü, bakışları evin dört bir yanını taradı. Misafir odasına baktı, kullanılmayan boş odalara hepsine tek tek baktı. Hatta lavaboya ve mutfağa tekrar tekrar baktı. Ama yoktu. Kimse yoktu.
Genç adam sinirden ve korkudan deliye dönerken aklına gelen şey ile adımları bir anda kesildi. Beyninden vurulmuşa döndü. Genç kadın ya kaçırıldıysa? Bunu hesaba katamamıştı.Bulunduğu camia hiç de normal değildi, her gün birileri ya kendileri ya da sevdikleri ile tehdit ediliyor hatta bazıları tehditle kalmayıp direk kan döküyordu. Onlar için bunlar gayet normaldi fakat kendi kadınının üzerine sürekli tehdit alan biriydi o. Hepsini geri püskürtmeyi biliyordu evvel Allah. Ama bu yapmayacakları anlamında gelmiyordu. Düşündü. Kim dedi içinden? Kim yapabilir? Kim cesaret eder?
Eli hızla telefonuna gitti. Telefonundan en yakını - sağ kolu- Merti aradı. Bir yandan da üzerini değiştirmek için giyinme odasına hızlı ve öfkeli adımlar ile ilerliyordu.
Odaya girdi. Dolabını açtı. Üzerini giyindi. Tam çıkacakken açık olan dolap ilişti gözüne. Kapağın sürgüsü yana çekilmiş, kıyafet namına ise bir şey yoktu. Burası genç kadının dolabıydı. Gözleri şimşek çakmış gibi alev alev oldu. Kafasını geriye atıp, elini anlına atıp ovuşturdu. Kafasını iki yana sallayıp seslice kahka attı. Sinirleri altüst olmuştu iki dakikada. Piskopatça gülmeye devam ederken, hatta iki büklüm olana dek güldü.
Kadın kendisini bırakıp kaçmıştı. Ondan kaçmıştı hem de. Onu sanki bulamayacakmış gibi. Ne de komikti. Ondan nasıl kaçabilirdi, aklı almadı. Telefondan gelen ses ile kendine geldi.
" Alo, abi kusura bakma uykuya dalmışım. Emret abi."
Başını iki yana sallayıp, kendine geldi. Şuan her zamanki ciddi tavrına dönümüş bulunmaktaydı. " Sorun yok koçum. Sen uykuna devam et. Bir iki saate tekrar ararım ben seni." Cevap beklemeden hemen kapattı telefonu. En yakın korumasıydı. Bir tek ona müsamaha gösterirdi. Uyu dediyse gram uykusu yoksa bile uyurdu. Biliyordu adamını.
Telefondan gerekli uygulamya girerken, bir kaç saat öncesine ayarladı. Evin içine, girişine, odalar, her yere kamera taktırmıştı. Kimse bilmesede tam bir kontrol manyaağıydı. Eve gelmediği süreçlerde saat başı genç kadını kontrol eder, her şeyinden haberdar olurdu. Su nasıl içtiğinden, yemek yerken ki hallerinden hatta depresyona girdiği zamanki hallerine kadar ezberlemişti. Uykuda hafifçe aralanan dudakları, boynunda ki bahar esintisi kokusu, kısa boyuyla yatakta dönüp duruken ki, tatlı halleri... Derince bir iç çekti. Kadını düşünmek ona hiç iyi gelmiyordu. Bazen soğuk bir duşa ihtiyacı oluyordu...
Kamerayı hızlandırarak her şeyi an be an izledi. Genç kadın ilk başta elinde valiz ile evden çıkıyor ardından cadde başında kendisini bekleyen taksiye biniyordu. Gözleri büyük bir öfkenin ateşi ile kavrulurken, beyninde uçuşan sinyallere göz verdi. Kendisinden bile korkuyordu. Öfkesi çok başkaydı. Her an her şeyi yapabilirdi. Ortalığı yakıp yıkmakla geçmez her yeri küle çevirirdi.
Odadaki her şeyi yaktı, yıktı, ezdi geçti... Sinirlendi. Öfkelendi. Tekrar dağıttı. Duvarı yumrukladı. Bunlar kendini sakinleştirme çabalarıydı. Zaten kafası bir dünyaydı...
Düşündü düşündü düşündü... Genç kadını aradı defalarca. Mesaj attı ardı ardı kesilmeyene kadar. Bekledi bekledi bekledi. Mesajlar iki tik oldu. Hissetti, yaptığı paniği, telaşı. Korkusunu hissetti. Nasıl elinin ayağının titrediğini... O bilmese bile genç kadını her hali ile tanıyordu, ezberinde vardı her şeyiyle. Bekledi. Hemen adamını aradı. Sinyallerden bulmasını istedi. Bir yandan da nereye gitmiş olabilir diye düşündü.
Anında yüzünde beliren sinsi tebessüm, kendinen emin oluşu... Gidecek ne bir arkadaşı ne de ailesi vardı. Kesinlikle ordasın diye geçirdi içinden. Hızla başka bir adamını aradı. Gerkeli talimatı verip kapattı. Bir kaç dakika sonra telefonu tekrar çaldı. Mert di arayan. Telefonu açtı fakat açtığı anda arkadan diğer adamı da aramaya başladı. Umursamadı. Aynı anda arayan iki adamı ile yüzünde kendinen emin duran gülüşü büyüdü.
Mert tam da tahmin ettiği gibi gerekli bilgiyi verirken, diğer adamını cevapladı. O da aynı şeyi söyleyince omuz silkip gülümsedi." Benim suçum değil. Sen çok kolay yere saklanmışsın. Ben dedim sana saklan diye." Derken üzerine lacivert bir takım elbise geçirdi. Kol kasları gerim gerim gerilirken, omuzları ise az önceki bilgiden sonra hafiflemişti. İçi ferahtı. Kolunda takılı gümüş saati görmek için takım elbiseyi, yukarı kıvırdı. Yüzü sert ve ifadesiz haline büründü. Nasırlı parmakları ile takım elbisenin uçlarını düzelterek bir erkeğe göre fazla güzel dudaklarını araladı tekrar " Bekle güzel karıcım. Kocan seni almaya geliyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOĞUK KARANLIK
ChickLitYüzüme vuran ılık nefesi, gittikçe bana yaklaşırken daha ben ne olduğunu anlamadan nasırlı parmakları belimi kavradığı gibi kendine çekmesi ile afalladım. Dokunuşlarına aldanmak, onun etkisine kapılmak istemiyordum. Derin nefesler alıp veririken, in...