BANA NE YAPACAKSIN?
Biliyordum. Sonumun böyle olacağını biliyordum. Dakikalardır göz yaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu. Sadece içim dışıma çıkana kadar ağlıyordum...
" AĞLAMAYI KES! " Bağırması ile oturduğum yere daha da sinerken, dudaklarımı birbirine bastırıp ağzımdan çıkan hıçkırıklara mani olmaya çalışıyordum ama nafile. İçli içli nefesler verirken kemikli elini aniden kaldırıp, direksiyona vurduğunda yerimden sıçradım. " Daha bu ne ki?! Cezanı evde kesicem sen hiç merak etme! " Bakışlarımı usulca birbirini soyan parmaklarıma indirdim. Kafam eğik, başımı cama doğru yasladım. Göz yaşlarım yanaklarımdan şelale misali süzüyordu.
Yanımda ise gittikçe devleşen Ateş, kaşlarını çatmış, dişlerini sıktığından elmacık kemikleri içe dogru çökmüştü. Bakışları yolda, öyle ruhsuzdu ki. Ona nasıl kandığımı hala anlamıyordum. Yüzü daha az önce birini öldürmüş gibi bir seri katili andırıyordu. Öyle ki buz gibiydi. Bir o kadar da korkunç.
Artık bana ne yapacağı umrumda değildi. Ben bu hayata, Ateşe mahkumdum... Hep böyle yaşamıştım, mahkum hayatı... Böyle de devam edecektim.
5 GÜN ÖNCE
Bir hafta olmuştu buraya geleli, yavaş yavaş alışmaya başlamıştım. Tektim, huzurluydum, kimse tarafından kısıtlanmıyordum. Daha ne isteyebilirim ki?
Bu süreçte sanki bir gelenekmiş gibi apartmandaki, komşularım gelip gitmişti. Ama için garip tarafı ise Dlan'ın dairesini sorduğumda kimse öyle birinin burda yaşamadığını söylemişti. Oysaki bana üst katta oturuyorum demişti. Çok fazla düşünmüştüm fakat bir sonuca varamamıştım. Madem öyle biri yaşamıyor o zaman o kadın kimdi? Ve bana neden kendisini öyle tanıtmıştı? Kafamda defalarca tekrarlayan bu düşünceleri kovdum. Bir yanlış anlaşılma olabilir diye geçiştirdim. Yani umarım öyledir.
Kahverengi, tekli koltuğa oturmuş moda dergilerini karıştırıyordum. Bir zamanlar benim de fotograflarımın olduğu dergilere...
Kendimi bildim bileli modayla uğraşıyordum. Moda benim küçüklüten beri tek gülme sebebim. Moda benim her şeyimdi. Hayatım, hayalim, gülüş sebebimdi. Hayalimi gerçekleştirmiştim de... Bir sene önce Ateş' in şirketinde çalışıyordum. Bütün kapak fotoğraflarında benim resmim olurdu. Türkiye' de büyük bir ünüm vardı. Ayrıca bir çok ülkede de tanınıyordum Almanya, Brezilya, kardeş ülkemiz Azerbaycan ve dahası.
Mesleğimi bırakmıştım... Hayatımı renklendiren, mahkum haytımda bile bana gülmeyi öğreten çok sevdiğim meseleği bırakmak zorunda kalmıştım. Ateş' le evlendiğimizde ne yapmış ne etmiş beni meslekten çıkartmıştı. Hala olayın şokunu atlatamamıştım. Sebebini duyduğumda ise odam da kendimi yastıkla boğarak, sinir krizi geçirmiştim. Neymiş efendim çok açık kıyafetler giydiriyorlarmış. Dahasına bunun için bir araba dolusu azar işitmiştim, küçük bir çocuk gibi...
Elimdeki dergiyi büyük bir hırsla karşı duvara fırlattım. Keşke dünyada kötü duygulara yer olmasaydı. Acizlik, çaresizlik ne kötü duygulardı böyle. Kendime bazen o kadar acıyordum ki. Kimsenin hayatını ne yaşadığını bilmem ama dışarda, metroda, kafede, yolda yürürken gülebilecek bir sebep bulabiliyorlarsa benim için güzel bir hayata sahiptiler.
Ben gülmek için bir sebep bulamıyordum. Bulabilsem de içimden gelmiyordu.
Sehpanın üstünde ki sıcak kahveyi dudaklarıma götürecekken, burnuma gelen kokusuyla midem bulandı. İğrenç kokuyordu. Oysaki daha dün almıştım. " Tarihi mi geçti ac- " midemden boğazıma doğru yükselen sıvı ile gözlerim genzimin acısıyla doldu. Tekrar hissettiğim şey ile midemde bir şeyler takla atıyor gibi hissettim. Elimi genzime doğru götürüken bu sefer şiddetli bir şekilde gelen sıvı ile hızla lavaboya koştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOĞUK KARANLIK
ChickLitYüzüme vuran ılık nefesi, gittikçe bana yaklaşırken daha ben ne olduğunu anlamadan nasırlı parmakları belimi kavradığı gibi kendine çekmesi ile afalladım. Dokunuşlarına aldanmak, onun etkisine kapılmak istemiyordum. Derin nefesler alıp veririken, in...