💐 21 🦁

2 1 0
                                    

"Ha- Hamza..."dedi Hamra duydukları ve gördükleri karşısında ne diyeceğini bilemeyerek.

Gerçekten de öyleydi. Şimdiye kadar bir şeyler bilmediğini iddia ediyor bazı bilinmezlik iddialarında bulunuyordu. Ama onların yalnızca iddia olduğunu, asıl bilinmezliğin ne olduğunu o an daha iyi anlamıştı.

Belki de onlar da bir bilinmezlikti ama hepsi üzerine düşünce bambaşka bir şey olarak görünüyordu. Bilmiyordu.

Bilmiyordu. Hiçbir şey bilmiyordu. Kaç tane kursa gitmiş kaç tane bölüm bitirmiş kaç tane dil bilen, enstrüman çalabilen, teknolojinin içinden geçebilen, neredeyse bir doktorla eş değer bilgiye ve beceriye sahip olan o değildi sanki.

Daha birçok yetenekle kendini kuşatmış, o yaşına kadar birçok şey görmüş, birçok kişiyle tanışmış, birçok şeye şahit olup öğrenerek deneyim ve tecrübe kazanmış olan o değildi sanki.

Ya da onların hepsi bir hiçti. İşe yaramaz basit önemsiz emeklilerini ve zamanını boşu boşuna harcadığı saçmalıklardı sanki. İleride kullanabilsin ihtiyacı olduğunda çaresiz kalmasın diyeydi hepsi.

Ama o anki çaresizliğinin hiçbir çaresi yoktu. O yaşına kadarkilerin hiçbiri parmağında yüzüğünü taşıdığı adama cevap olmuyordu. Onun yalanlarını yok saymıyordu. Onun karşısında üstünlük kuramıyordu.

Sus demekten başka hiçbir şey diyemiyor zarar vermekten başka için elinden hiçbir şey gelmiyordu. Parmağında yüzüğünü taşıdığı evlenecek olduğu adam karşısına geçmiş ona açıkça evli olduğunu çocuğu olduğunu söylüyordu.

Hatta çocuğunu yanında getirdiğini söylüyor onları tanıştırıyordu. Bütün sorularının cevabı bu deyip yüzsüzlükle konuşuyordu.

Bir de onu düşünüyormuş gibi davranıyor haklıymış gibi hareket ediyor konuşuyordu ya, çıldırıyordu. Ama elinden çıldırmaktan başka hiçbir şey gelmiyordu.

Bir tasma olduğunu düşündüğü, iğrendiği, bir metal parçasından farklı olmayan o yüzük önce parmağını sonra parmağındaki damarları sonra boğazımı sıkıyordu.

Sanki şah damarının üzerinde soluk borusunun üzerinde kalbinin üzerinde beyninin üzerinde onda bir kilit vardı. Sanki bir kelepçe bir işkenceydi bu.

Çok büyük bir işkence. O işkencenin etmenlerinden biri de karşısındaki çocuktu. Hamza'nın inatla en başından beri arabamız deyip birinci çoğul şahıs sahiplik eki getirdiği araçta arka koltuktaki çocuk koltuğunda oturuyordu.

İki üç yaşlarında minik bir şeydi. Hatta yaşıtlarından bile ufak diyebilirdi. Gerçi yaşını bilmiyordu. Adı soyadı ve anne babası dışında hiçbir şeyini bilmiyordu.

Tek kardeş miydi bilmiyordu ondan büyükleri ya da küçükleri var mı bilmiyordu. Hamza onu ne kadar süredir aldatıyordu ya da ondan daha neleri neleri saklamıştı bilmiyordu.

Gerçi öyle bir durumda Hamza Hamra'yı aldatmış sayılmıyordu Hamiyet'i aldatmış sayılıyordu. Aldatılan kadın olmayı yaşamıştı Hamra.

Yıllarını harcadığı feda ettiği yeniden doğduğu yeniden Hamra ve Gülizar olduğu baba evine adım atıp bahçesinde yeniden hayat yeşerttiği sevdiği evlendiği Hamdi'den öğrenmişti aldatılan kadın olmayı.

Hem de babasının hatırası olan yüzükle öğrenmişti. Hangisi diye sorsalar hiç düşünmeden çekinmeden seçeceği ve ömrünü adayabileceği sağlık alanında hastanede görmüştü. Meslektaşıyla yakalamıştı.

Anlamıştı aldatılan kadın olmayı ama aldatılan kadının aldatıldığı kadın olmak Hamza'nın öğrettiği bir şeydi. Kınamamıştı da halbuki. Zamanında o görüntüyü görünce ne o kadını ne de Hamdi'yi kınamıştı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 2 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

HAM-..🖤 [Yeniden Yazılıyor!!]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin