Düşünmeden karar almak

113 83 57
                                    

"Nasıl bir oyunmuş bu?" Ellerini beli'nin iki yanına koydu, başını tavana kaldırıp derin bir nefes aldı. Sonra yine beni buldu. "Çok soru sormasan." Ona hayretler içimde baktım "Benden hiç bilmediğim bir yere seninle gelmemi istiyorsun, ve onu geçtim ne için geleceğimi söylemiyorsun. "

"Haklısın boş ver." Tam gidecekken "Tamam gelirim." Derken buldum kendimi, ona bir nebze daha yakın olmak için kendimi sığ kuyulara atmaktan çekinmezdim.

Rahat bir nefes verdi. "Sana herhangi bir zarar gelmeyecek, sen sadece izleyeceksin diyebilirim."

"Kumar mı oynayacaksın?" Düşündü düşünmesi yerine yalanlaması bekliyordum. Bakışlarımı fark etmiş olacak ki, "Hayır onun gibi bir şey değil."Dedi. "Hem bana zarar geleceğini de düşünmemiştim, sanamı zarar gelecek?" Aklımda olmayan düşünceleri kafama sokuyordu

"Bana kolay kolay bir şey olmaz." Omuz silktim "İyi o zaman." Bu sefer mutfaktan ilk çıkan ben oldum. Koltuktaki telefonumu alıp ona uzattım. "Numaran yok bende." Telefonu alıp numarayı yazdı. İsim kısmını doldurmadan bana telefonu geri uzattı. "Mesaj atarsın." "Atarım."

Kapıya kadar onunla yürüdüm. Deri ceketini giyiyordu. "Nasıl giyinmem gerek?" Sorulması gereken bir soruydu gayette çünkü nereye dahi gideceğimi bilmeden teklifini kabul etmiştim. "Normalde nasıl giyiniyorsan öyle gel önemli değil." Ne giyseydim acaba, normalmi ne kadar biliyor ki.

İyi geceler diyip kapıyı kapadım salona girmemle soğukluk tekrar bedenimi sardı o gidene kadar fark etmemiştim evin bu kadar soğuk olduğunu.

Televizyonda güzel bir filim bulmuş onu izlemiştim. O sırada iclal eve gelmişti sadece "okul nasıl geçti?" dedim. "Her zaman ki gibi, yarın sende geliyorsun." Onu onayladığımda üst kattaki odasına gitti. Berfu ablam eve geç geleceğini mesaj attı. Odayı toparlayıp, bende kendi odama çekilmiştim kafamdaki düşünceleri uyuyarak sustururdum lakin bu gece tek bir kapı sesindeydi kulağım. İki saat boyunca o dış kapı sesini bekledim lakin gelmedi babam bu gece de eve gelmedi bense uyuya kaldım.

Birisi kolumu deşiyordu ama gözlerimi aralayıp buna bir son veremiyordum. Kafamı yastığın altına alarak "Rahat bırak beni uyuyacağım." Ama sesimin bu şekil çıkmadığını İclalin "Ne diyorsun sen hala yürü yine geç kalacağız senin yüzünden." Demesi ile anladım. Kolumdan tutulup çekilmemle yataktan kayıp yere düştüm.

"Ya ne yapıyorsun?" Diye bağırdım "uyuyan insana bu şekilde mi davranılır?" Eellerini beline koymuş, üzerinde ki ütülü forması giyili yukarıdan kızgın bakışlarını atıyordu. Işık gözüme geldiğinden tek gözüm açık bakabiliyordum. O dalabımda ki formayı çıkarırken bende yerde oturur pozisyona geldim. Formayı yatağa bırakarak. "Sakın tekrar yatayım deme giyinip mutfağa gel." Odadan çıkarken "sanki uyku bıraktın." Diye söylendim
"Tanıyorum ben malımı." Diyip kapıyı çarpması bir oldu sesizlikle beraber yatakla bir bakıştık adeta beni yoldan çıkarıp uyumaya davet ediyordu. "Yok kanamam sana bu sefer."

Formamı giyip saçlarımı taradım, tarağı yatağa fırlatıp, Kendime baktım aynadaki, "Çokta fena değil aslında." İçimdeki ses berbat gözüktüğümü çığlık çığlığa bağırmadan onu dinlememeye çalıştım. Bu sefer okula benim yüzümden geç kalıyor olabilirdik.
Mutfaktan gelen seslerle oraya ilerledim.

Sıcak simit ve poğaça kokusu etrafı sarmıştı. "Aman tanrım öldüm de cennette miyim? İki abalam bensiz bir masa kurmayı öğrenmiş." Dedim elimi kalbime koyarak yalandan burnumu çekip sanki akan göz yaşım varmış gibi sildim. "Çok duygulandım lan doğum günüm falanda değil harbi mi ölüyorum kaç ayım kaldı?" Bana bayık bakışlarla bakan İclal'e "Ne günlerim mi kaldı yoksa?" Bu bir milat olmalıydı çünkü hiç birimiz masaya bir tabak bile koymazdık diyerimiz gelip koymadan bu hep böyleydi aynı şey bulaşık yıkamakta da bir gün birimiz yıkadığında asla ertesi güne o kişi yıkamazdı aynı kandan olduğumuzdan inatçılık konusunda da bir diyerimize taviz vermiyorduk.

Ayın Gölgesine Sığınmak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin