10 sene önceydi. 1 Kasım sabahı, perşembe. Annem de ben de artık babamdan umudu kesmiştik. Normalde ne kadar kötü olursa olsun masaya gelir yemeğini bizimle yerdi, en azından bana belli etmemek, beni üzmemek için. Sanki hiç gitmeyecekmiş gibi, her şeyi normal devam ettirmeye çabalardı. Ama 1 haftadır değil masaya gelmek, yataktan çıkamıyordu. Annemin koluna girmesiyle tuvalete gidip geliyordu. Kolunu kaldıracak takati yoktu.
1 haftadır annem beni odasına bile sokmuyordu. Beni erkenden okula gönderiyor sonra da bir şekilde arkadaşlarımla oyalanmamı sağlıyordu. Tahminimce onu hep dimdik ayakta, güçlü hatırlamamı istiyordu. Ama ben onu her haliyle hatırlamak istiyordum. Ve beni kendinden uzak tuttuğu her gün ben de onunla eriyip gidiyordum. Ne zaman annem yanına gitse gizli gizli konuşmalarını dinliyordum. Ve o sabah babamın sesinin hiç bu kadar cılız, yorgun çıktığını duymamıştım.
''Pe..peyruz..e..''
''Vedat ne olur zorlama kendini biraz dinlen.''Annemin sesinden anladığım kadarıyla ağlıyordu. Demek babam o kadar kötüydü.
''A..Ada n..nasıl ?''
''İyi Vedat'ım ama seni çok özledi, biliyorum seni bu halde görmesini istemiyorsun ama gerçekten sana çok ihtiyacı var.'' Annem artık ağlamıyor sadece hıçkırıyordu. Boğazıma bir yumru oturdu.
''P..peyruze..B..bana Ada'yı ç..çağır..''
Panikle odama koştum. Eğer kapıyı dinlediğimi görürlerse ikisi de daha çok üzülürdü. Her zaman onların sözünden çıkmayan bir evlat olmuştum ve şu an güvenlerini sarsmayı hiç istemezdim. Gözümdeki yaşları hemen sildim.
Annem odamın kapısını tıklattı.
''Kızım, baban seni çağırıyor..''
''Annecim iyi misin?'' İkimizin de gözleri dolmuştu, annem yanıma gelip bana sarıldı bir kaç dakika tek kelime konuşmadan sadece ağladık.
''Ada, bir kayıp yaşayacak kadar büyümedin belki ama sen güçlü bir kızsın, babanın kızısın. Artık seni kandırmak istemiyorum. Baban gözlerimin önünde erirken, senin de erimene dayanamam kızım.''
Sadece sustum. Evet eninde sonunda bunun olacağını biliyordum. Ama kimse babamı kaybedeceğimi bana söylememişti. Gerçekler yüzüme tokat gibi çarptı. Canım o kadar yanıyordu ki sanki göz yaşlarım içimdeki acıyı söndürmek için kalbime akıyordu. Ama çaresizdim. Babamın yerine hiç bir şey koyamazdım, onu kaybedersem hayatım boyunca hep bir yarım eksik olacaktı. Mutluluklarım, gülüşlerim hep buruk kalacaktı.
''Baban seni bekliyor kızım. Bunu söylemeyi gerçekten istemiyorum ama..'' ağzından yakarırcasına bir hıçkırıp çıktı, içim parçalanıyordu ve ben sadece oturmuş dinliyordum.
''Bu.. Bu son konuşmanız olabilir..O yüzden güzel kızım. Baban veda et, içinde hiç bir şey kalmasın.'' göz yaşlarını silerek sırtımı okşadı.
Birkaç dakika yerimden kalkamadım. Veda. Nasıl veda edebilirdim ki ona. Nasıl ?
Yerimden kalkıp odasının kapısını yavaşça açtım. Pencereden dışarı bakıyordu, dalmıştı. O an kendimi yere atıp saatlerce bağırıp çağırmak istedim. Benim o dimdik, aslan gibi babam gitmiş, yerine cılız bir adam gelmiş. Sadece bir haftadır görmüyordum ve neredeyse 5 kilo vermişti. O an ona bağırıp çağırmak istedim. Ne olurdu sanki bizi düşünseydi ? Yıllarca sigara içti, biz kızınca da ''Vedat Kaplan'ım ben bana hiçbir şeycik olmaz çiçeklerim.'' derdi. Acaba bizi böyle darmadağın bırakıp gideceğini bilse yine içer miydi ?
Bakışlarını bana çevirdi, yüzüme zoraki bi gülümseme yerleştirmeye çalıştım.
''Çiçeğim, hoş geldin çok özledim seni..'' tek nefeste söylemek, güçsüzlüğünü belli etmemek için o kadar büyük çaba sarf ediyordu ki, beni hala kandırmaya çalışıyordu. Ben de kanmış gibi yaptım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ezkaza
Teen Fiction24 yaşında, hayatı boyunca gururu ve kendi doğruları için savaşmış bir kız, Ada.. Ve karanlık, puslu bir gece. Sözlerin, gururun, onurun unutulduğu puslu bir gece. Hayatını babasına verdiği bir söz üzerine kuran Ada'nın hayatı tek bir geceyle değişi...