''Dur Ada, bir saniye..'' Okan'a her zaman istediği şeyi vermeye gelmiştim ve o bana dur mu diyordu? Belki de bu mantıksız kararımdan dönmek için evrenin bana verdiği bir işaretti. Ama kararlıydım.
Bu pislik dolu dünyaya bir pislikten bebek getirmeye hiç niyetim yoktu. Pekâlâ, kesin olan bir şey yok şu an sadece ihtimaller üzerine oynuyorum. Ama hislerim şu ana dek beni bir kez olsun yanıltmamıştı.
Her ne kadar yaptığım etik olmasa da, kendimi düşünmek zorundaydım. Hem Okan bebeğini severdi. Ve hiçbir şeyden haberi olmazdı.. Yani en azından ben kendimi buna inandırmak istiyordum.
''Okan, ben gerçekten pişmanım. Uzak kaldığımız bu sürede benim için olan değerini anladım ve.. Ve.. Sana istediğini vermeye hazırım..''
Kafası karışmıştı ve bu gayet normaldi. Bu kadar kısa bir sürede kararımın değişmeyeceğini biliyordu. Beni iyi tanırdı ve verdiğim kararın arkasında duracağımı da bilirdi.
''Ada ben gerçekten anlayamıyorum.'' Oturmam için koltuğu işaret etti. Dolabı açıp içinden bir adet The Famous Grouse çıkardı.
''Bir kadeh de sana koyayım mı?'' Bir kadehe, belki de birkaç kadehe gerçekten ihtiyacım vardı. Her ne kadar Okan'ı yıllarca sevmiş olsam da, sanki onu hiç sevmemiş gibi hissediyordum. İçimde ona karşı tek bir kırıntı bile yoktu. Okan'ın yüzüne baktığımda bile Sonat'ı hatırlıyorum ve kalbim deli gibi çarpıyordu. Alkol, bu işi daha kolay hale getirebilirdi.
''Evet, lütfen.''
Bir kadeh koyup bana uzattı. Her ne kadar viski sevmiyor olsam da bir dikişte içtim. Tekrar koymasını ifade etme amaçlı kadehi ona uzattım.
''Sen viski sevmezdin.. Neyse hiçbir şeyi sorgulamayacağım.''
Uzattığı kadehi elime aldım ve konuşmaya başladım.
''İlk tanıştığımız günü hatırlıyor musun, Okan?''
Okan'la lisede tanışmıştık. Babamın ölümünden sonra iyice hırslandım. Çok çalıştım. Onu her anlamda gururlandıracaktım. Gittiği yerden beni izleyecek ve benimle gurur duyacaktı.
Birkaç özel okulun bursluluk sınavına girdim. Ve sonunda Doğa Koleji'ni %100 burslu kazandım. Belki burs alamasam da paramız yeterdi, ama ben neyimiz var neyimiz yok bilmiyordum ve annemi de bu konuda üzmek istemiyordum.
Tahmin edileceği üzere züppelerle dolu bir okuldu. Ve benim burslu okuduğumu öğrenmeleri de çok sürmedi. Sürekli benimle uğraşmaya, fakir olduğumu ima etmeye başladılar.
''Ben fakir değilim, sadece zekiyim.'' Dediğim zaman da ilgilerini daha çok üstüme çekmeye başladım. Benimle uğraşmak için sürekli fırsat kolluyorlardı.
Bir gün okulun en yakışıklı çocuğu yanıma geldi. Okan. Benimle konuşup üzülmemem, kafaya takmamam gerektiğini söyledi. Hiç arkadaşım yoktu ve gerçekten yalnız hissediyordum. Onun arkadaşlığına sığındım. Sürekli birlikte yemek yiyor, teneffüslerde birlikte bahçede dolaşıyorduk. Ödevlerinde ona yardım ediyordum. Bana hep bir dost gibi yaklaşmıştı.
Fakat etrafımda dönen çoğu şeyden habersizdim. Okulun en popüler kızı meğer Okan'ın eski sevgilisiymiş. Bir gün beni kızlar tuvaletinde sıkıştırıp, kabinlerden birine kilitlediler. Saatlerce ağlamıştım.. Okan'dan başka arkadaşım olmadığı için kimse de beni merak etmemişti.
Birden 3 kızın gülüştüğünü duydum. Bağırmaya başladım, beni onlar kurtardılar. Ve o günden beri de hala kıçımı onlar topluyor.
Okan'a olanları anlattıktan sonra beni sevdiğini asıl amacının bu olduğunu anlattı. Ve o sürtük kızın karşısına çıkıp bir daha kılıma zarar gelirse bana yaptığının bin beterini yapacağını söyledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ezkaza
Teen Fiction24 yaşında, hayatı boyunca gururu ve kendi doğruları için savaşmış bir kız, Ada.. Ve karanlık, puslu bir gece. Sözlerin, gururun, onurun unutulduğu puslu bir gece. Hayatını babasına verdiği bir söz üzerine kuran Ada'nın hayatı tek bir geceyle değişi...