Ayrılık

59 1 0
                                    

Kaldırımdan kalkarken çantamdan sigaramı çıkarttım ve bir tane yaktım. Yolun ortasında sigara içmek toplum açısından pek hoş görünmese de şu an kimseyi umursayacak durumda değildim. Okan'dan ayrılmak canımı acıtmamış gibi yıllar öncesine dönmüş ve hiç kapanmayan yaramı daha da deşmiştim. 

Babamı kaybetmek hiç geçmeyecek bir acıydı, evet. Ama insan alışıyordu ve bazı şeylerin üstünü kapatıp bir şekilde devam ediyordu.

Artık gözlerimde yaş kalmamıştı gerçekten canım çok yanıyordu. Bu halde eve gidemezdim. Annem bu halimin sebebini soracaktı ve ben ona hiç bir açıklama yapamayacak, yine ağlamaya başlayacaktım. Bazen gerçekten tam bir sulu göz oluyordum. 

Üniversiteyi bitirmeme rağmen hala annemle kalıyordum. Birbirimizden başka tutunacak dalımız yoktu. Dedem ve anneannem vardı ama annem onlarla da yapamazdı. Düzenli olarak ziyaretlerine gider, yemek yapıp bırakır, ara sıra birkaç gün kalırdı. Ama devamlı onlarla yaşamak bir kabus olabilirdi. 

Babam ise tek çocuktu. Ailesi İzmir'de yaşıyordu, kardeşi yoktu. Babaannem ve dedem de babamın vefatından 2 sene sonra ölmüşlerdi. Baba tarafından da akrabam yoktu yani.

Sadece annem vardı ve ben onu bırakamazdım. Evlenmek bile uzak geliyordu. Babamdan sonra annem hayatına birine sokmayı hiç istemedi. Yüzüğü bile hala parmağında. 

Babamdan kalanlar geçimimizi sağlıyordu fakat ben yine de kendimi kötü hissediyordum. Sonuçta hazıra dağ mı dayanır ?

Geçen hafta birkaç özel okulla görüşmüştüm fakat hala bir cevap gelmemişti. KPSS'den yüksek bir puan almama rağmen atanamamıştım, şanssızlık. Zaten Antalya dışında bir yerde çalışmak da istemiyordum, annemi bırakamazdım. 2 senedir piyano dersi veriyordum fakat son zamanlarda öğrencilerim yok denecek kadar azalmıştı.

Sigaramı yere atıp ezdim. Bu halde eve gidemeyeceğime bir kez daha kanaat getirip Sinem'i aradım. Liseden beri en yakın arkadaşlarım Sinem,  Pelin ve Su'ydu. Ama can dostum Sinem'di. Her koşulda bana destek olur, arkamı kollar asla yalnız bırakmazdı. Karakterlerimiz çok benzerdi ve o da tıpkı benim gibi babasını kaybetmişti. Ben en azından daha şanslıydım babamı tanımıştım ama o hiç tanıyamamıştı. Babası o doğduktan 3 ay sonra bir trafik kazasında ölmüş.

Sinem beyaz tenli, yeşil gözlü ve simsiyah saçlı bir kızdı. Fiziği gerçekten çok düzgündü ama o kendini hiç bir zaman beğenmiyordu. 

Pelin, Sinem ve bana göre biraz daha, nasıl desem hoppaydı.  Ne zaman aşk meşk konusu açılsa ''Kızım öyle uzun ilişki falan benlik değil, takılacaksın, bağlanmayacaksın anam, erkek mantığı hahahah.''der. Ama böyle olmasına şaşmamak lazım tam bir afet. Sapsarı saçları, masmavi gözleri, dolgun dudakları ve uzun bacaklarıyla elde edemeyeceği bir erkek yok. Eğer bir gün Pelin'in birine aşık olduğumu duyarsam kafamı akvaryuma sokacağım.

Su ise tam bir umutsuz aşık. Sürekli platonik aşklar yaşar, her hafta birisi için aşk acısı çeker. Sürekli depresyonda olduğu için abur cubur yemekten birazcık tombiş. Ama yüzü gerçekten güzel. Buğday tenli, ela gözlü ve kestane saçlı bir kız. Onun da düzenli bir ilişkisi olduğunu görürsem tamamen akvaryuma gireceğim buraya yazıyorum.

''Kuşum napıyorsun mesajlarıma da cevap vermedin, merak ettim valla.''

''Sinem..'' yine musluklar açılmıştı.

''Kuşum niye ağlıyorsun bir sorun mu var ? Ay cevap versene Ada telaşlandırıyorsun beni.''

''Sinem ya nerdesin gelince konuşsak ?''

''Bizim kızlarla Gizli Bahçe'deyiz gel hadi.''

''Tamam. 15 dakikaya ordayım.''

Telefonu kapatıp ilk gelen otobüse bindim. Şansıma gideceğim yere giden bir otobüse atlamıştım. Hızlı adımlarla hemen yanlarına vardım.

EzkazaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin