Arkadaşlar ilk olarak bir özürle başlamak istiyorum. Uzun zamandır kendimde yazacak hali bulamadım. Yazmak ne kadar zor olabilir ki diye düşünebilirsiniz fakat öyle değilmiş işte. Yaptığım işin gerçekten kayda değer bir şey olmasını istiyorum. Gelişigüzel, kalitesiz bir şey ortaya koymak istemiyorum. Siz yazdıklarımı ne kadar beğeniyor yada kaliteli buluyorsunuz orası size kalmış tabii..
Birkaç hafta sonra yazmam daha da zorlaşacak fakat elimden geldiğince yazmaya çalışacağım. Ve hikâyenin bitmesine daha çok var. Şimdiden vereceğiniz destekler için hepinize teşekkür ediyor ve öpüyorum.
Bitmek bilmeyen bir rüyalar âleminde gibiydim. Ya da yüzyıllar süren bir uykuda gibi. Zaman kavramı yoktu. Hiçbir yüz yoktu. Sadece iç sesim ve ben vardık. Hani bir kabus görünce, ''uyan, bu bir rüya'' deriz ya.. Tam da öyleydi. Fakat kendime ne kadar bu bir rüya desem de bir türlü uyanamıyordum. Ve o gerçekle yüzleştim. Bu bir rüya değildi. Ben bir karadeliğe hapsolmuş ve çıkamıyordum. Bağırıyordum ama ağzım açılmıyordu. Sesimi duyan yoktu. Hayatımda hiç dua etmediğim kadar dualar ediyordum. Tanrı'ya yalvarıyordum. Minik Yağmur'um için. Her şey onun için değil miydi zaten?
Gözümü alan bir ışık, beni zorluyordu. Işık canımı yakıyordu. Ve o an iç sesim hariç bir ses duydum.
Minik bir kız çocuğu.. Altın sarısı saçları, ısırılası tombul yanakları ve kocaman gözleriyle bana bakıyordu.
''Anne.''
Anne mi? Şimdi gerçekten bunun bir rüya olduğunu düşünmeye başlamıştım. Karanlığın içinde güneş gibi parlayan bir kız çocuğu. Bu Yağmur olamazdı herhalde. Benim küçüğüm daha karnımdaydı. Güvendeydi. Öyle olmak zorundaydı.
''Anne, lütfen gel.''
''Y-Yağmur?''
''Anne, benim için yap. Lütfen.''
Yağmur olduğuna inanamadığım küçük melek bana adeta güç vermişti. Işığa doğru yürüdüm. Karanlığa alışmış gözlerim, güneşin dibindeymişçesine yanıyordu. Her adım attığımda biraz daha güçleniyordum. Daha emin adımlar atıyordum.
''Evet anneciğim, işte böyle elimi tut.''
Ve küçük meleğin elini tuttum.
Sanki aynı anda binlerce şimşek çakmıştı. Küçük meleği bile göremiyordum artık.
**
''Ada hanım?''
Yüzüme çarpan keskin ışıkla, gözlerimi zorlukla aradım.
''Ahh nihayet Allah'ım sana şükürler olsun..''
''Yavrum, çiçeğim. Şükürler olsun rabbim..''
''Peyruze sultan ne olur ağlama bak uyandı işte..''
''B-Ben..''
Sanki sesim bana ait değildi. Ne kadar zamandır buradaydım? Yada burası neresiydi?
Sanki konuşmayı unutmuştum. Sesim bile isyan ediyordu bu duruma. Saklandığı yerden çıkmamak için diretiyordu.
''Ada hanım, başınıza bir darbe almışsınız. Bir bey sizi hastaneye getirdi.''
''B-Bebek..''
''Mucize gibi fakat, zor bir ameliyat geçirmenize rağmen, bebeğiniz size dört kolla sarıldı diyebiliriz.''
Ameliyat mı? Gerçekten ne kadar zamandır buradaydım?
Sonunda gözlerimi tamamen açabilmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ezkaza
Ficção Adolescente24 yaşında, hayatı boyunca gururu ve kendi doğruları için savaşmış bir kız, Ada.. Ve karanlık, puslu bir gece. Sözlerin, gururun, onurun unutulduğu puslu bir gece. Hayatını babasına verdiği bir söz üzerine kuran Ada'nın hayatı tek bir geceyle değişi...