25. Bölüm: Misafirler

1 1 0
                                    

Vita getirdiği çanta dolusu kıyafetlerle ve gerginlikle öfke patlaması arasında kalmış Caleb’la birlikte en yakın hastanenin yolunu tutup resepsiyondan öğrendiği 145 numaralı odaya âdeta uçarak geldiğinde Ratsel kızı zor sakinleştirmişti.

“Bir şeyim yok dedim. Ufak tefek çizikleri ve çürükleri saymazsak sapasağlamım. Başım da iyi. Kafa derimde minik bir yara var o kadar. Yaşayacağım yani,” demişti.

Vita gözyaşlarını olduğu yerde tutmak için çabalarken yüzü korkunç görünüyordu o sırada. “Doğruyu söyle bak! Saklamayın benden bir şey!”

Aralarına çekilmiş perdenin öteki tarafında tedavi gören, utana sıkıla duran, isimlerini yeni öğrendikleri Samantha ve Will’e kötü kötü bakmıştı sonra. “Şuradan çıkalım, her şeyi olduğu gibi anlatacaksın bana.”

Will denen adamın kulaklarının arkasına sıkıştırdığı ensesine kadar uzanan koyu yeşil saçları ve parlak yeşil gözleri vardı. Yırtık kot pantolonu kanlar içindeydi. Kapıya yakın kambur duran Samantha desen o da harap görünüyordu ama vücudunda bir şeyi yoktu. Korkmuştu ve tam olarak aralarında değil gibiydi. Kadının siyah gözleri uzağa bakıyordu. Ratsel’dan daha koyu kahverengi saçları ve yanık teni vardı. Çok güzel bir kadın diye onayladı Ratsel’ın iç sesi. Onlar kim olduğunu ve nasıl buraya düştüklerini merak ediyordu. Vita tabii ki ondan çok.

Ratsel terlemeye başlamıştı. Vita onu dinlemiyor, yavrusunu kollayan dişi aslana benziyordu. “Telefonda anlattık ya.”

“Telefonda anlatılanla yüz yüze konuşulan aynı olmaz ama!”

Dişi aslan olmaya aday koruma içgüdüleri bitmeden, Caleb’ın, Destin’e esip gürleme zamanı geldi sonra.

“Hey gösteriş budalası,” diye kabaca seslenmişti. “Sizi ben bırakırım demiştim. Bu kıza zarar gelmesine nasıl izin verebilirsin? Yara bere içinde! Onun canını böyle mi güvende tutuyorsun?”

Ratsel’a yapılan ağrı kesici daha etkisini gösteremeden başı biraz daha ağrımıştı. Hastanede gürültü yapmasalardı bari. Sırtı da çok ağrıyordu ve üstüne yatamıyordu. Destin ağzını açarsa nerede olduklarına bakmadan yaşanacakları bildiğinden olayın büyümemesi için aklına gelen ne varsa demişti. “Destin’in bir suçu yok. Kaza yapmasına sebep olduğum için ne diyeceksen bana de.”

“Kaza yapmasına nasıl sen sebep olmuş olabilirsin?” Caleb duraksamıştı. “Biliyorum, bu ahmağın yapmadığını yapıyorsun. Onu koruyorsun.”

“Beni tutkuyla, doyamadan öptüğü için oldu,” diye kendinden şüphe ettirmeyecek tavrı sergiledi Destin. “Tatmin olmayıp eli pantolonumun fermuarına inmeseydi...”

“Kes sesini! Ağzından çıkan pislikleri kulağın duysun!” Caleb çizgi filmlerdeki gibi sinirlenince kafalarından duman çıkan o karakterlere benzemişti. Yumruklarını sıkmış, iğrenerek bakıyordu. Ahlaklı birine edilecek laf değildi. Destin kalkıp vursaydı bundan iyiydi.

Ratsel bu kadar halsiz hissetmiyor olsaydı bunu seve seve yapardı. “Uydurup durma, Destin.” Şimdiki durumunda şiddete başvurmadan konuşarak halletmek doğruydu. “Hayallerini anlatma insanlara.”

“Olmamış gibi davran tabii,” dediğinde Caleb, “serserinin” terbiyesizliğine katlanamadığı için kapıyı çarparak çıktı. Ratsel, Caleb öfkesini içinde tutup gittiği için minnettar olmuştu.

Vita kıkır kıkır güldü.
“Sonunda buna da bir hâller oldu.”

Yatakta doğruldu Ratsel. Sırtı, bacakları ve kolları fena acıyordu.
“Birisi sağ olsun.”

42 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin