MERHABA ÇOK DEĞERLİ OKURLARIMM 💞💞
Bu bölüm biraz daha sakın olacak galiba ama gidişhata göre değişebilir bilmiyorum😝😝😝
Peki sizin bu bölümler hakkınds düşünceniz ne?
Fazla uzatmayayım.
İYİ OKUMALARR👋👋
İguro Obanai
Daki gideli neredeyse yarım saat olmuştu ve artık endişelenmeye başlıyordum. Yemeklerde zaten amma yavaş geliyor burda. Neyse konumuz bu değil. Ya başina bir iş geldiyse? Gitmeden önce de iyi görünmüyordu? Bu geçen dakikalar içinde çok kez Daki ye kulaklıktan ulaşmaya çalışmıştım ama kesinlikle cevap gelmiyordu. Bende buna artık dayanamayıp yerimden kalktım ve Daki nin gittiği yoldan gitmeye başladım.Hatırladığım kadarıyla bu yoldan gidiyordu ama burası bir tuvalet yolu için fazla mükemmel di. Duvarlar altınla kaplanmış ve her sekiz metrede bir küçük betondan heykeller vardı. Sanki olası bir durum için varlardı? Ayrıca dikkatimi çeken şey koridorun başından beri olan tablolardı. Bu tablolar aynı betondan heykeller gibi her sekiz metrede bir karşıma çıkıyordu.
Ama asıl dikkat çekici şey bu değildi. Dikkat çeken şey bu tabloların bir önceki tabloya göre daha kasvetli oluşuydu. Daha karanlık ve daha tedirgin. Tabloların her birinde ayrı bir kadın çizilmişti ve bu kadınlar ilerleyen tablolarda sanki ölüyorumuş gibi acı çeken bir yüz ifadesine bürünmüşlerdi.
"Bu da ne böyle?"
Adımlarımı kesip yeniden karşıma çıkan tabloya döndüm. Tablo Sanemi ve Giyuu'nun karışımı gibiydi, yüz ifadesi saç rengi göz rengi sanki hepsi karanlık bir vampir dizisinde ölmek üzere olan bir vampir gibiydi. Bir yandan acı çekiyor bir yandansa mutlu gözüküyordu?
Gözlerim tablonun altındaki beton heykele kayınca, yeşil ve pembe renkli bir yılan ve yılanın üstüne konmuş mor renkli bir kelebek vardı. Bu heykel diğer renksiz düz gri heykeller yerine daha renkli ve canlı duruyordu. Üstündeki resmin tam zıttı olarak..
"Bu bir tesadüf mü?"
Dedim ve heykele doğru yaklaşmaya başladım. Yaklaştıkça heykelde ki şekiller daha netleşmekte kalmıyor bana bunun sadece bir heykel olmadığını söylüyordu.
Heykelin dibine geçip elimi yılanın üstüne işlenmiş motifler de gezdirdim. Burda bir sürü geçmiş yüzyıllardan kalma bıçak resimleri vardı. Ama benim asıl dikkatimi çeken şey ise aynı bu yılan gibi kıvrımlı olan bir kılıçtı. Gerçekten önceden böyle kılıçlarmı vardı?
Elimi o resmin üstünden çektim ve parmaklarımla kapattığım diğer kılıçlara göz attım. Kıvrımlı kılıcın az biraz uzağında olan aynı bir kırbaç görünümündeki kılış ise daha bir garipti.
Daha da derinlere bakma isteği bedenimi kaplamıştı bende buna karşı koymadım. Yılanın üstüne konan mor renkli kelebekte mor ve tonları olmayan sadece bir yer vardı.
Orda ise semboller çiziliydi.
Sanırım bu sembolleri en son lisedeki tarih kitabımda gördüm. Hatırladığım kadarıyla bu semboller önceden yaşayan kılıç ustalarının doğa üstü güçleriymiş.
Önceden bunu duyduğum gibi kahkayı basmıştım çünkü bu imkansızdı. Kimsenin doğa üstü bir gücü olamazdı ama şimdi bakıyorumda bunlar sanki onları daha öncede deneyimlemiş birinin resimleri gibiydi.
Resmin üstünde bulunan ateş adı üzerinde ateş gücüdür. Dalga resmi su yaprak resmi ise ya doğa ya da rüzgar dı. Daha da inceleyince bir yılan bir kalp bir kelebek sembolleri gördüm. Bunlar çok garipti.
Eğilmek ten sırtım ağrıdığı için yerimde dikleştim ve etrafa bakındım.
"LÜTFEN ÇEKİLİN!" (????)
Bağırarak bana doğru gelen kişi ben daha çekilemeden kendi ayağına takılıp benim üstüme düşmüştü.
Ben yerde otururken o benim üstümde yatıyordu.
"İyi misiniz?"
"Ah iyiyim kusuruma bakmayı-" (???)
Kadının yüzüme doğru bakması ile gözlerim irileşmiş ağazım hafif aralanmıştı. Karşımdaki kadını hem çok iyi tanıyor hemde hiç tanımıyordum.
"İguro-san..." (????)
"S-sen...."
Önceden bakmalara doyamadığım o yeşil gözler şimdi bana bakıyordu ama ben ona bakmak istemiyordum.
Gözleri yavaşça dolarken çenesi titremeye başladı, gözlerinde biriken tuzlu su ona, aynı onun bana yaptığı gibi gözlerini terkedip yerle buluştu..
"İGURO-SAN!" (???)
Dedi ve bana sıkıca sarıldı sevdiğim kadın. Ben öylece donmuş bir şekilde duruyordum. Hani derler ya herşey gider o kalır. Herşey gitti ama kokusu.. Tatlı şeker kokusu asla burnumdan gitmemişti.. Kafamı onun boyun girintisine yasladım ve içli içli ağlamaya başladım. Yere yaslı olan kollarımı onun incecik beline dolayıp daha sesli daha inkar dolu ağladım. Ağladım ağladım. Sadece ağladım. Günlerdir düzenli olan yaptığım bu şeyi yine yaptım.
Ellerimi hasretle sırtında ve saçlarında gezdiriyordum. O ise aynı şekilde bana sıkıca sarılmıştı ve sanki tekrardan kaybetmekten korkar gibi titriyor ve durdurak bilmeden ağlıyordu..
"Sevgilim.. Mitsuri!"
"Özür dilerim, özür dilerim! Gitmek zorunda kaldım!" (Mitsuri)
Onu kendimden uzaklaştırıp omuzlarından destek verircesine tuttum.
Kafamı hızla sağa ve sola sallayıp konuştum."Hayır hayır hayır! Özür dileme! Şuan burdasın, tekrardan yanımdasın! Bu bana yeter de artar bile..."
"Ama ağlıyosun..." (Mitsuri)
Elimle göz yaşlarımı silip ağzımdaki yaralarla ne kadar güzel olmadığını bilsemde elimden geldiğince ona gülümsedim..
"Bak ağlamıyorum! Lütfen, artık sende ağlama..."
"Ağlamıyorum söz.." (Mitsuri)
YİNE BİR BÖLÜMÜN SONUUU 😝😝😝
Nasılsınız? Hayat nasıl gidiyor?
UMARIM HERŞEY MÜKEMMELDİR💗Bölümü nasıl buldunuz? 😍
Tahmin yerine gelmeden önce şunu söyleyeyim. Bu orjinal Mitsuri yani bu konuda daha ters köşe yemeyeceksiniz💕💞🌼
Sizce Daki ye ne oldu? Obanai ve Mitsuri vaktinde yetişecekler mi? Mitsuri Muzan'ın lanetinden kurtulabilecek midir sizce?
TAHMİN YERİİİ----------->>>>>SİZLERİ ÇOOOKKK SEVİYORUMMMM 💝🌼💞
!!!Hayalet okuyucu olmayın ve Yorum yapıp Oylayın!!!!
