Madde 15

3.5K 276 27
                                    

Yine ben! Nasılsınız? Umarım yaz tatiliniz güzel geçiyordur.^^ Yeni bölüm yine gecikmeli de olsa geldi. Tatile çıktığımız için yazamamıştım, kusura bakmayın. :) Bu bölümü de çok hızlı yazmak zorunda kaldım, pek kontrol edemedim ama umarım seversiniz! Dilek önerilerinizi de atabilirsiniz, bana çok ilham veriyorlar. İyi okumalar! :D

Şarkı: EXGF-We are the Hearts

Ayağıma çarpan topu çocuklara geri attım. ''Üzgünüm çocuklar, oyununuzu bölmek istememiştim ama ben Soyak apartmanını arıyorum. Nerede biliyor musunuz?''

Çocuklardan esmer, kapkara gözlü olanı ileriye işaret etti. ''Bak abla buradan dümdüz gideceksin. İleride bir market var oradan sağa dön. Ha işte orada.''

Çocuğa sıcak bir şekilde gülümsedim. ''Sağ olun çocuklar, size iyi oyunlar.''

Çocukları ve oyunu arkamda bırakıp dümdüz ilerlemeye başladım. Sıra sıra apartmanlar iki yanımda diziliyor, apartmanların küçücük bahçeleri çocuklarla dolup taşıyordu. Soğuk havaların yerini yavaş yavaş yerini sıcağa bıraktığı zamanlardı. Güneş soğuğu tam olarak kıramasa da içimizi ısıtıyor, rüzgârlar ilkbahar esintilerini taşıyorlardı.

Biraz daha ilerleyince çocuğun tarif ettiği minik marketi gördüm. İçi onların oynadığı rengarenk toplar ve abur cuburlarla doluydu. Marketten sağa dönüp gözlerimle apartmanları taramaya başladım. Burada bir yerlerde olmalıydı.

Şüpheye düşüp Melis'in bana attığı mesajdaki adresi tekrar gözden geçirdim. Doğru sokak üzerindeydim.

Gözlerimi kısıp azıcık daha biraz daha arayınca ileride aradığım apartmanı gördüm. Çok katlı, krem rengi bir yapıydı. Adımlarımı hızlandırıp apartmana doğru ilerledim. Girişindeki zillerin yanındaki isimlerde Özdemir soyadını aramaya koyuldum.

Özdemir... Özdemir... İşte buradaydı.

Hızla düğmeye basıp hoparlöre doğru eğildim.

''Kimsiniz?'' dedi bıkkın ama tanıdık bir ses.

''Deniz, benim Lara.''

''Lara? Burada ne işin var?'' Şimdi sesindeki uykulu, bıkkın ton kaybolmuştu.

''Hoparlörden konuşmak pek de iyi bir fikir değil, değil mi?''

Kısa bir sessizlikten sonra Deniz'in cızırtılı sesi yine duyuldu. ''Tamamdır yukarı gel. 7.kattayım.''

Deniz'in sözlerini kapının açılma sesi takip etti. Apartmana girip asansöre bakındım, yedi kat benim merdivenle çıkabileceğimden çok daha fazlaydı.

Ancak asansörün önündeki arızalı yazısı kaderin espri anlayışının bir göstergesiydi.

İç çektim. Harika.

Çıkmak için merdivenlere geri döndüm. Yavaş yavaş basamakları adımlamaya başladım.

Daha bir kat çıkmıştım ki ciğerlerim isyan çığlıkları atmaya, kaslarım bana itaat etmemeye başladı. Dahası önünde durduğum basamaklar baktıkça daha da uzuyor ve dikleşiyor gibiydi.

Pes edip aşağı indim ve kapıdan çıktım. Yine zile basıp ağzımı hoparlöre yaklaştım.

''Ne oldu?''

''Merdivenler çok fazla ve dik. Senin aşağı gelmen lazım.''

Deniz'in derin bir nefes aldığını duyumsadım. ''Tamam geliyorum.''

Beş dakika içinde Deniz rahat bir eşofman ve tişört ile aşağı inmişti. Onun ev halini görmek tuhaftı, saçları darmadağın ve gözleri zor açık duruyor gibiydi.

Ölmeden Önce 100 dilekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin