Merhaba! Karakterlerin ismini Türkçeye çevirdim. Kızın ismi artık Lara. Uzatmayayım multide bölümdeki şarkı ile Deniz var. İyi okumalar!
Üstüme siyah dar bir kot pantalon üstüne de en az onun kadar siyah bir tişört geçirdim. Gümüş bir kolye de takıp eyeliner çekince tam bir parti kızı olmuştum. Deri siyah ceketimi de üstüme alıp aynada kendime gülümsedim ve aşağı indim.
''Anne ben çıkıyorum.''dedm bir yandan ayakkabımın bağcıklarını bağlarken. Annem hemen yanıma geldi. ''Lara nereye gidiyorsun?'' Ses tonundan benim için endişelendiğini anlıyordum. Niye endişeleniyordu ki? Kaybedilecek bir şey yoktu.
''Hayatımı yaşamaya.'' deyip kapıdan çıktıktan sonra annemin hıçkırıklarını arkamdan duydum. Ağlaması beni deli ediyordu. Bu melonkolik havadan olabildiğince uzaklaşmalıydım. Zaten kısa bir ömrüm vardı, bunu kendime acıyarak veya evde tıkılıp kalarak geçirmeyecektim tabi. Birkaç sokak ilerleyip en yakın arkadaşım Melis'in evine doğru yürümeye başladım. Melis ilkokuldan beri her zaman yanımda olan insandı. -Gerçi bayadır okula gitmiyordum. Hastalığın artıları.- Onun için ailemden biri diyebilrdim.
Evlerine varınca zili çalıp beklemeye başladım. Kapı açılınca Melis ve sarı saçları birden karşımda belirdi.
''Ah Lara!'' dedi Melis boynuma atlayıp. Birazdan ağlamaya başlayacağını hissediyordum ve açıkçası daha fazla benim için üzülen insan görmek istemiyordum.
Yavaşça onu kendimden uzaklaştırdım. ''Lütfen bari sen yapma.''
Melis bu sözümle güçlü görünmeye çalışıp gözlerini sildi. Biraz daha normale döndükten sonra ''Burda ne işin var? Eğer bir şey isteseydin ben siz gelirdim. Gelmek için zahmet-''
''Melis hala bacaklarım tutuyorken kullanmak istedim. '' dedim gözlerimi devirip. ''Kalk ve üstüne bir şeyler al. Bara gidiyoruz.''
Bana anlamamış gözlerle baktı. ''Bar mı?''
''Evet körkütük sarhoş olup sabahlayacağız.''
Olanları anlamlandıramasa da daha fazla sorgulamadı ve üstüne bir şeyler almak için içeri geçti.
Onu beklerken defterimi çıkarıp ilk maddeme baktım. Önce küçük bir şeyle başlamak istemiştim. Madde 1: Akşamdan kalma ol.
---
Melis ile kalabalık bir bara girdiğimizde çalan müzik kulaklarımı sağır etti. Ne olduğunu soramadan beni cevapladı.
''Bugün canlı müzik var.'' dedi sahnedeki yakışıklı çocukları göstererek.
''İyiymiş.''
''Ben içecekleri alayım sen beni burda bekle.''
Beklerken etrafıma bakındım. Müzikle deli gibi dans edenler, yiyişen çiftler, birbiri ardına shotları devirenler... Açıkçası hiç bana göre bir ortam değildi. İçkiyi de sevmezdim ama denemeden ölmek istemiyordum. Tam o sırada Melis'in sesi ile irkildim.
''Al.'' Bana uzattığı bardağı aldım.
''Şerefe.'' Müzik sesini bastırmak istercesine bağırdı.
İçkiyi kafama diktim ve boğazımdan yuvarlanırken yüzümü buruşturmamaya çalıştım.
---
Başım deli gibi dönüyor, kulaklarım uğulduyordu. Saatin kaç olduğu veya Melis'in nerde olduğu konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Bildiğim tek şey gittikçe yakınlaşan müzik sesiydi. O kulakları sağır eden müzik yerini birden hoş bir tınıya bırakınca istemsizce sırıttım. Sevdiğim şarkılardan biri olan Civil Twilight-Fire Escape çalıyordu.
Müziğe doğru gitmek isteyince zaten sahnenin dibinde olduğumu fark ettim. Ben hangi ara bu araya gelmiştim?
Daha fazla sorgulamadım, zaten sorgulaymazdım da. Düşüncelerim bulutlanmıştı. Aptal aptal sırıtıp şarkıya eşlik etmekten başka bir şey yapmıyordum.
...
I know we're alive
I know that we can die
Right into the thick of it
We are burning
This is real
We're on fire but
We can't feel a thing
We were promised
More than we could take
Everybody out it's a
Fire Escape
...
Grup şarkı bitince ''Bugünlük bu kadar.'' deyip sahneden indi. Ve onların yerini DJler almaya başladı. Müzik kulağımda patlarken yeniden bara doğru yönelip sandalyelerden birine oturdum ve kendime bir shot daha söyledim. Bir an için Melis'e bakındım ama ne onu ne de sarı saçlarını görebiliyordum. Ben de kendimi yine içkime verdim. İçkiyi kafamı dikerken başımın dönmesi şiddetleniyordu ama açıkçası bu hoşuma gidiyordu. Bardağı geri koyarken yanıma oturan çocuğu fark ettim.''Pardon saati söyler misiniz?'' dedim yanımdaki sandalyede oturan çocuğa. Sesim çok yavan çıkıyordu ve her an düşecekmişim gibi yerimde sallanıyordum.
Çocuk umursamaz bir şekilde saatine baktı. ''Dörde geliyor.''
O sırada çocuğu inceleme fırsatı buldum. Koyu renk saçları ve bu loş ortamda bile belli olan mavi gözleri vardı.
''Hey sen az önceki gitaristsin.'' dedim birden kafama vurup. Ama bu hareketi yapmamla arkaya doğru sallanmam bir oldu. Çocuk son dakikada beni belimden tutup sabitledi.
''İyi misin?''
''İyi mi?'' güldüm. ''Aslında iyiynin yanından bile geçmiyorum.''
Çocuk bana çatık kaşlarla baktı ve barmenden bir kahve istedi. Kahve gelince ''İç şunu.'' dedi.
Onu itekledim. ''Ah hayır gece daha yeni başladı.''
''Böyle giderse sabah kendini başkasının yatağında bulacaksın?''
O böyle deyince oflayıp uzattığı kahveyi içtim. Kahve boğazımda bir acı bir tat bırakırken baş dönmemin azaldığını hissettim. Baş dönmem azalınca mantığım bulutların arasından kendini gösterdi. Artık eve gitmeliydim yoksa annem polislere haber salacaktı. Harika son zamanlarımı yaşıyordum ama hala özgür değildim.
Bu düşünceyle yerimden kalkmaya yeltenince yere yüz üstü kapaklandım. Yanağım çarpmanın etkisi ile zonklarken az önceki çocuk beni yerden kaldırdı ve başına bela olmuşum gibi baktı. ''Buraya yakın mı oturuyorsun?''
Başımı sallayınca koluma girdi ve beni çıkışa doğru sürüklemeye başladı. O beni sürüklerken yalpalıyordum ama o yine de durmadan devam ediyordu. Dışarı çıkınca soğuk hava birden yüzüme vurunca iliklerime kadar titredim. Soğuk hava beni biraz kendime getirince gerçeklerle başımdan vurulmuşa döndüm. Tanımadığım bir çocuk ile yürüyordum. ''Bana niye yardım ediyorsun?''
''Bana tanıdık geliyorsun. Ve büyük olasılıkla seni bıraksam geceyi kötü bitireceksin.''
''Peh, kötüymüş?''
Ona evimi tarif ettikten sonra kısa sürede eve vardık. Kapımın önüne beni bıraktığı zaman güneş yeni yeni doğuyordu.
''Hey adın ne gitarist?'' diye seslendim arkasından.
Bana son bir bakış atıp ''Deniz.'' dedi ve ilerlemeye başladı. Adımı sormayınca arkasından ''Lara.'' diye seslendim. Ama o dönüp bakmayınca eve girdim ve salonda beni bekleyen gözleri yaşlı annem ''Ben yatıyorum.'' deyip odama çıktım.
Defterimi çıkardım. Madde 1:Tamamlandı.
Okuduğunuz için sağolun. İlk bölümler yavaş yavaş gelişiyor ama ilerde değişecek. Neyse görüşmek üzere ^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölmeden Önce 100 dilek
Ficção AdolescenteEğer aradığınız şey mutlu bir son veya birbirine kavuşan aşıklarsa bu hikayeyi hiç okumayın derim. Çünkü bu hikayenin sonu belli:Ölüm. Lara 16 yaşında kanser hastası bir kızdır. Ve bir gün doktorlar ona 6 ay kadar ömrünün kaldığını söylerler. Bu yık...