Merhabalar! Sınav haftasında çıktığım gibi yazayım dedim. Maddeyi azıcık saçma bulabilirsiniz ama bu gerçek bir madde, ben cidden de bilmiyorum :) Neyse iyi okumalar, umarım seversiniz!
‘’Şaka yapıyor olmalısın.’’ dedi Melis şaşkın bir sesle.
‘’Hayır, ben gayet ciddiyim.’’ deyip muzipçe sırıttım.
Nasıl yine dahil olduğunu anlayamadığım Deniz de buradaydı ve o da en az Melis kadar şaşkındı.
‘’Bizi el kadar çocuklara rezil edeceksin.’’ dedi bir parka bir de elimdeki bisiklete bakarak.
‘’Korktuğun şey el kadar çocuklar mı cidden?’’
Ben böyle deyince Deniz keyifsiz bir şekilde mırıldandı. Ben de ona zafer dolu bir şekilde gülümsedim.
Madde 4:Bisiklet sürmeyi öğren.
---
‘’Tamam, şimdi seni bırakmayacağız.’’ dedi Deniz bisikletin arkasından tutarken. Ona sertçe baktım, bu çocuk beni salak mı sanıyordu?
‘’Bunun en büyük yalan olduğunu biliyorum. Böyle deyip bir süre sonra bırakacaksın ben de kendi başıma sürüyor gibi olacağım, öyle mi?’’
‘’Bak öğrenmek isteyen sendin. Madem her şeyi biliyorsun, bisiklet sürmeyi de bilseydin.’’ dedi yüzünü buruşturarak. Ona diklenmemi hoş bulmuyordu.
Sonuçta neydim ki? Sadece onun vicdanını rahatlatmaya yarayan bir araç.
Yine de dilimin ucuna gelen kelimeleri yutup usulca bisiklete bindim, onun yardımına ihtiyacım vardı. Sonuçta o da benim için bir araçtı.
İyice yerleşince Melis yanıma geldi.
‘’Cidden göründüğü kadar zor değil. Sadece dengeni korumaya çalış.’’ Başımı sallayarak bir süre beni yönlendirmesine izin verdim. Ama o bıraktığı anda direksiyon hâkimiyetimi kaybetmiştim.
Sağa sola zikzaklar çizen bisiklet, arkadan Deniz tutmasaydı büyük olasılıkla çalıları boylayacaktı.
‘’Sakin ol.’’ dedi Deniz benim heyecanlı soluklarımı duyunca.
‘’Demesi kolay.’’ diye çıkışacaktım ki parktaki kıs kıs gülen çocukları gördüm. Daha burunlarında sümük varken benimle alay ediyorlardı.
İşte bu yüzden bisiklet sürmeden bu dünyadan göçüp gitmeyecektim. Veletler bile sürebiliyorken ben bu dünyevi zevki tatmadan pes etmeyecektim.
‘’Haydi, bir daha deniyoruz.’’ diye bağırdım en sonunda.
---
‘’Artık hava kararıyor dönsek mi? Çocuklar bile gitti.’’ diyen Melis’e kötü bir bakış attım.
Henüz pes edemezdim, asla bir dileği yarım bırakamazdım. Sonradan tamamlayacak zamanım yoktu çünkü.
Ölüm benim günlerimi sayıyordu ve her dakika beni ona daha çok yaklaştırıyordu.
‘’İstersen gidebilirsin. Ben ona eşlik ederim.’’ dedi Deniz bıkkın bir tonla.
Melis kafasını salladı. ‘’Hayır bekleyeceğim.’’
Bir tur daha deneme girişimine başlarken derin bir nefes aldım. Hızlı nefes almamdan dolayı boğazımı yakan soğuk hava umurumda değildi, bu sefer başaracaktım.
Melis azıcık ilerledikten sonra direksiyonu bırakınca yine zikzaklar çizmeye başlamıştım ki son bir çaba ile direksiyonu düz tuttum. Bacaklarım ayrı, kollarım ayrı bir çaba sarf ederken vücudumun yorulduğunu hissetmiştim. Atik bir vücudum yoktu ve büyük olasılıkla bu denemden sonra artık dayanamayacaktım.
Yine de rüzgârın yüzümü yalaması teselli oluyordu. Geceyi yarar gibi ilerliyordum ve bu his çok hoştu.
‘’İşte bu, artık kendin gidiyorsun.’’
Hızla arkama döndüm. Deniz büyük bir iş başarmışçasına gülüyordu.
Bu ucuz numaraya kandığıma inanamıyordum. Tam onlara dil çıkarıyordum ki Melis var gücüyle seslendi. ‘’Lara, dikkat et!’’
Bisiklet bir taşa takılıp beni havaya fırlattığı zaman, işte bu sefer cidden uçuyorum diye düşündüm. Bu düşüncemi bölen ve hala Dünya’ya ait olduğumu hatırlatan dizimde ve kolumda hissettiğim keskin acı oldu. İniltiyle karışık bir küfür savurdum.
Melis ve Deniz hemen yanıma gelmişlerdi.
‘’Bekle yarana bakayım.’’ diye koluma uzandı Melis anaç bir tavırla. Bir süre inceledikten sonra ‘’Biraz kötü sıyrılmış. Bizim ev buraya yakın orada pansuman yapabiliriz.’’ diye hemen öneride bulundu.
Usulca başımı salladım. Eve bu halde gitmek ve zaten endişe dolu olan anneme yeni bir endişe eklemek istemiyordum. Canım yanıyordu ama mutluydum. Bu bana hala hayatın bir parçası olduğumu hissettirmişti. Havada süzüldüğüm süre boyunca kalbim Ben varım. diye fısıldamıştı.
Bir kolumu Deniz’in omzuna diğer kolumu da Melis’in omzuna atarken kendi kendime gülümsedim. Deniz bu durumu tuhaf bulmuş olacak ki ‘’Canın çok mu acıyor?’’ diye sorma gereği duydu.
‘’Evet.’’ dedim gülerek. ‘’Canım çok acıyor.’’
---
‘’İşte.’’ dedi Melis son olarak dizime merhem sürerken. ‘’Yarayı açıkta bırakıyorum ki çabuk iyileşsin.’’
Zayıf bir şekilde gülümsedim. Benim için artık iyileşmek diye bir sözcük yoktu.
Yaralar temizlenene kadar sessizliğini koruyan Deniz bana döndü. ‘’Dileğini tamamlayamadığın için özür dilerim.’’
‘’Gerek yok. Teknik olarak bir süre boyunca kendim sürdüm yani tamamlanmış sayılır.’’
Sanki her şeyin suçlusu oymuş gibi başını öne eğdi. ‘’Özür dilerim, daha çok şey yaşayabilmeni isterdim.’’
‘’Deniz.’’ dedim usulca. Bakışlarını bana döndürünce sözlerime devam ettim. ‘’Hayat bir yakan top oyunu değil. Burada kendi yakaladığın canı başkası için harcayamazsın.’’
Madde 4:Tamamlandı, sayılır.
Okuduğunuz için teşekkürler. Dilek önerileriniz geliyor, hepinize teşekkür ederim, onları da yavaş yavaş kullanmaya başlayacağım. Ayrıca başka önerileri olan varsa bana özelden veya bölümün altına bölüm yazarak ulaşabilir. Kendinize iyi bakın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölmeden Önce 100 dilek
Teen FictionEğer aradığınız şey mutlu bir son veya birbirine kavuşan aşıklarsa bu hikayeyi hiç okumayın derim. Çünkü bu hikayenin sonu belli:Ölüm. Lara 16 yaşında kanser hastası bir kızdır. Ve bir gün doktorlar ona 6 ay kadar ömrünün kaldığını söylerler. Bu yık...