Merhabalar! Öncelikle sabrınız için teşekkür ederim. Uzuuun bir aradan sonra hikayeye devam ediyorum, artık önceliği buna verecek ve aklıma geldikçe yazacağım. Ama açıkçası aklımda belirli bir kurgu yok, bu yüzden gerek özelden gerek yorum olarak madde önerilerinde bulunursanız çok mutlu olurum. İyi okumalar!
‘’Yeni bir gün...’’dedim kendi kendime gözlerimi açarken. ‘’Hayatımdan eksilen bir başka gün daha.’’
Carpe diem…
Gülümsedim. Sanırım beni tanımlayan bir söz bulmuştum.
---
‘’Nereye gidiyoruz Lara?’’ diye beni her gördüğünde kullandığı ağlamaklı ses tonunu kullanarak sordu Melis. Bir yandan ceketini giymeye uğraşıyordu. Açıkçası bana böyle davranması sinirimi bozucuydu. Hayat bana acımıyorken onun acıması saçmaydı.
‘’Yapmak istediğim şeyler var.’’ dedim sesimin kontrollü çıkmasına özen göstererek.
Melis ‘’Şey aslında bugün…’’ diye söze başlayacak olduğunda ona döndüm.
‘’Bir işin varsa gidebilirsin.’’ dedim gülümsemeye çalışarak. Ama sözlerim aksine yalnızlık hissi soğuk bir dokunuş gibi tenimde dolaşmaya başlamıştı. Melis gülümsememe karşılık verdi.
‘’Hayır, ne işi? Aslında Deniz bayadır seni soruyordu. Ona geri dönemdin galiba? Yardım etmeye çok hevesli.’’
‘’İyi madem. Onu da çağır, böylece hesabı üçe böleriz.’’
Melis bana bir kaşını kaldırarak baktı.
‘’Hesap?’’
Madde 3: Yiyebildiğin kadar ye.
---
Atlas Kafe adlı sevimli mekânın masasında otururken gözüm Deniz ve Melis arasında gidip geliyordu. Deniz neler olduğunu anlamayarak etrafı inceliyor, nasıl bir yardımda bulunabileceğini algılamaya çalışıyordu. Melis ise dudaklarını bükmüş telaşlı bir şekilde saatine bakıyordu.
Arkadaşımı azcık tanıyorsam bir sorun vardı. Tam ne olduğunu soracakken Deniz lafa girdi.
‘’Sizi görmek çok güzel bayanlar ama burada tam olarak ne yapıyoruz?’’
Ona umursamaz bir bakış attım. ‘’Yemek yiyeceğiz.’’
Deniz’in bakışlarını şaşkınlık kaplarken sözüme devam ettim. ‘’Hiçbir şeyi düşünmeden istediğimi yemek istiyorum. Son akşam yemeği gibi düşün.’’
Deniz dudağını ısırdı. Daha fazla zorlamadı. Sanki arkasına saklanmak istermişçesine menüye bakmaya başladı. Henüz çok zaman geçmemişti ki hemen hemen yaşıtımız olan irikıyım bir garson çocuk yanımıza yaklaştı.
‘’Siparişinizi alabilir miyim efendim?’’ Efendim kelimesinin üstüne bastırmasından burada çalışmaktan hoşnut olmadığı anlaşılıyordu.
Siparişlerimi ardı ardına sıralarken çocuğun suratını asmasından onu daha da huzursuz ettiğimi anlamıştım ama açıkçası umurumda değildi.
Tek rahatsız olanın ben olduğunu bilmemek güzeldi.
Çocuk siparişleri alıp hızla savuşurken gözlerim Melis’e döndü. Alice Harikalar Diyarı’ndaki tavşan gibi durmadan saate bakıyordu.
‘’Melis bir sorun mu var?’’
Melis gözlerini kaçırdığı zaman kaşlarımı çattım. Melis derin bir nefes alıp bana döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölmeden Önce 100 dilek
Ficção AdolescenteEğer aradığınız şey mutlu bir son veya birbirine kavuşan aşıklarsa bu hikayeyi hiç okumayın derim. Çünkü bu hikayenin sonu belli:Ölüm. Lara 16 yaşında kanser hastası bir kızdır. Ve bir gün doktorlar ona 6 ay kadar ömrünün kaldığını söylerler. Bu yık...