Heyho yeni bölüm geç de olsa karşınızda! Sabrınız için teşekkür ederim. ^^ Önce sınav haftam vardı ve sonra da konu tıkanıklığına girdim, ta ki bir arkadaşımın sunum yapması gerekene kadar. O zaman aklıma bu madde geldi. Bunun çoğu insanın yaşadığı bir şey olduğunu düşündüm. :D
Daha fazla ipucu vermeyeyim, umarım seversiniz. İyi okumalar!
Not: Dilek önerilerinde bulunabilirsiniz.
Şarkı: Florence and the Machine-What Kind of Man
DENİZ
Ellerimi gitarımın bir el onları ısıtsın diye bekleyen soğuk tellerinde gezdirdim. Tellerden birini hafifçe çekip bırakınca telin küçük bir çocuk gibi zıpladığını düşündüm. Benimle oynamak isteyen bir çocuk gibi…
Gözlerimi önümde açık duran nota sayfalarını dolduran satırlarda gezdirmeye başladım. Ben okudukça elimde kendiliğinden oynuyor ve şarkıyı mırıldanmaya başlıyordu. Önce yavaşça başlayan hareketler gitgide hızlanınca kendimi notların cümbüşüne, şarkının ahengine, müziğin hikâyesine bıraktım. Tahta sapı sımsıkı tutan elimin parmakları kendi kendilerine dans ediyor, bana müziğin katına çıkmam için beş seslik bir merdiven sunuyordu.
Ama bu mutluluk hali beklediğimden kısa sürdü. Odamın kapısının açılmasıyla bütün sihir birden saatler on ikiyi vurmuş gibi kayboldu. İçeri giren babam az önce müziğin doldurduğu boşlukta durup kaşlarını çattı.
‘’Sen ne yaptığını sanıyorsun? Yine mi gitar?’’
İçinde umutsuzluk ve kederin saklandığı kırışıklıkları bir araya gelip hayattan umudu kesmiş bir adamın yüzünü örüyordu. Sert bakışlı gözleri benimle gitarım arasında gidip gelirken aramızdaki bağı görmeye çalışıyor gibiydi.
Gitarımı karnıma doğru bastırdım. ‘’Akşamki konser için hazırlık yapıyordum.’’
‘’Konser ha? Gidebileceğini kim söyledi?’’
Aniden kuruyan ağzımı su yerine ıslatan kelimeleri söylememek için büyük bir çaba sarf ettim. ‘’Ben düşünmüştüm ki-‘’
‘’Düşündün öyle mi? Birazcık da derslerini düşünmeye ne dersin?’’ Gitarı hızla elimden çekip yere bıraktı. Gitarım tok bir sesle bağırırken kırılmamış olmasını umdum.
Babam yerdeki gitara ait olduğu yerdeymiş gibi baktı. ‘’Bir gitarla ne yapacaksın? Sokak kenarlarında mı çalacaksın? Ben seni bunun için yetiştirmedim!’’
Bakışlarımı gitardan çekip babama diktim. ‘’Sahi beni ne için yetiştirdin? Senin gibi kırışıklıkların yoğurduğu hayattan zevk almayı bırakmış bir adam olmam için mi? Annem beni hep destek-‘’
Bu sınırı geçtiğim noktaydı. Bunu anlamak için dahi olmaya gerek yoktu, babamın yüzümde patlayan tokadı oldukça keskin bir uyarıydı.
Babam aynı soğuklukla odadan çıktığından ne gitarı elime alacak isteğim ne de hayallerimi diriltecek küllerim kalmıştı.
---
LARA
Kalemi deftere vurdum. Aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Gece yavaş yavaş tahtı gündüzden devralırken ben boş defter sayfasına en az onun kadar boş bakışlarımla bakıyordum. Melis ise telefonun renkli dünyası ile kendini meşgul ediyordu. Üfleyip başımı masaya koydum.
‘’Hiçbir dilek bulamıyorum oysa gün bitmek üzere.’’
Melis yerinden kalkıp yanıma geldi ve defterin sayfalarını zarif hareketlerle çevirdi. En sonunda beyaz düzlüğe ulaştığında onun yüzünü de düşünceli bir ifade boyadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölmeden Önce 100 dilek
Novela JuvenilEğer aradığınız şey mutlu bir son veya birbirine kavuşan aşıklarsa bu hikayeyi hiç okumayın derim. Çünkü bu hikayenin sonu belli:Ölüm. Lara 16 yaşında kanser hastası bir kızdır. Ve bir gün doktorlar ona 6 ay kadar ömrünün kaldığını söylerler. Bu yık...