BURAK Bölüm 13

75 9 3
                                    

   'Yağmur, ormanın ortasındaki bir ağacın altında cenin pozisyonunda yatıyor ve bağırıyordu. Ona doğru yaklaştıkça sanki yer kayıyormuş gibi her adım attığımda ondan uzaklaşıyordum. 'Yağmur' diye seslendiğimde ise kafasını kaldırdı fakat ona baktığımda bu Yağmur değildi paramparça olan bir yüzdü.'

Yatağımdan kalktığımda yine rüya gördüğümü fark etmiştim. Ormandaki Yağmurun hali ve bu tuvaletteki cinayet artık kabuslarıma giriyordu. Hep aynı kabusu görüp duruyordum. Okul için haftanın son günüydü cuma günüydü. Komodinimin üstündeki dijital saate bakıp okula epey geç kalmış olduğumu anladım...

Okula vardığımda binama doğru yürürken sağımda 3-4 düzine ağaçlardan oluşan ormanlı alanda, bir ağacın arkasında Alara ile bir çocuğun epey samimi bir halde gördüğümde 'işte Alara bu' demiştim içimden. Onları umursamadan oradan ayrılıp, Sınıfa vardığımda yine o adamın dersiydi. Neden bütün ilk derslerimize Emre hoca giriyordu ki?

İçeri girdiğimde Emre hoca:

-Bakıyorum da birileri geç kalmayı alışkanlık haline getirmiş bay ....?

-Çabuk efendim. Burak Çabuk.

Sınıfta bir kıkırtı dolaşmaya başlamıştı.

-Soyadın ile yaptıkların arasında epey bir tezatlık var bay Çabuk!

ve işte sınıftaki bu uğultu ve kıkırtılar artık bir kahkahaya dönmüştü. Kahkahalar eşliğinde "Burak soyadınla uyum içindesin dostum" deyip gülmeye devam eden arkadaşlara ters ters bakış atsam da bunların içinde en çok sesi çıkan Selime öldürücü bakışlarımı gönderiyordum.

Emre hoca ise;

- Burak ayakta dikilmeyi bırak da "ÇABUCAK" boş bir yere geç ve...

hoca 'çabucak' kelimesini bastırarak ve tırnak yaparak gösterince sınıf yine gülmeye başlamıştı.

-... ve bir dahakinde geç gelecek olursan benim fark etmediğim bir anda sınıfa geç. 

Dedi ve yarıda kalan konusuna devam etti. Sınıf hala gülerken, tek gülmeyen kişi Yağmurdu.

Yağmur o günden beridir kimseyle konuşmuyordu. Sanki içinden ruhunu çıkartmışlardı kızın. Benimle göz göze gelmekten bile kaçınıyordu. Ne hissettiğini hiçbir zaman bilemesem de ondan uzak durmam daha iyi olacaktı. Hem onun için hem benim içinde daha iyi olacaktı. En azından başımdaki beladan kurtuldum, bunun yüzünden sürekli başım derde giriyordu diye düşünmeye çalışıyordum.

Öğle arasına geldiğimizde sınıftakiler yavaş yavaş dağılıyordu. Kızlardan biri Yağmurun yanına gidip yemeğe çağırdıysa da Yağmur, sadece başını hayır anlamında sallamakla yetindi. Kızlar kapıdan çıkarken "Çok garip bir kız" dediklerini duyar gibiydim. Son iki kız da çıktıktan sonra sınıfta tek Yağmurla ben kalmıştım.

Ben Yağmura bakarken, Yağmur cama dayanmış dışarısını seyrediyordu. Büyük ihtimalle benim burada olduğumdan habersizdi.Tam bu sırada "pardon bu sınıfın adını öğrenebilir miyim?" arkamızdaki erkek sesiyle Yağmur kafasını çevirince benimle göz göze geldi ve hiddetle yerinden kalkıp kapıda dikilen çocuğun yanından geçip gitmişti. Tabi ayakta dikilen herifin kafası da Yağmurla beraber gidiyordu o yöne.

-Hey birader! ikinci kur bir sorun mu var? dedim sert bir şekilde.

Sonunda bana bakarak ve bana doğru gelerek;

YAĞMURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin