CİNAYET Bölüm 2

150 13 1
                                    

Okulumun üçüncü günü ve benim sinirlerimi hoplatacak üç şey var artık birincisi o iki cadaloz kız , ikincisi adını bilmediğim o çocuk ve üçüncüsü de okul..

Hernekadar okulumu çok sevsemde bu üç şahıs yüzünden anlaşılan okulumda rahat edemicem. o gün ne mi oldu ? Yağmurda ıslandım. Tabi günün sonunda kantinde rastladım ve elimdeki şişeyi arkasına geçerek başından aşağı dökme isteğine engel olamadım. Ne mi yaptı? Ah tabi ani bir şekilde ayağı kalkmasıyla arkasındaki trençkotumu alıp kantinden kaçmam bir oldu.. Peşimden gelmedi tabi yakalamacamı oynayacaktık ki. Herneyse işte sadece bağırmakla kaldı anlaşılan etrafındaki kızlı erkekli gruba rezil olduğu için kızdı :P

zır zır zır

Saat 07.00 hemen kalkıp kahvaltı edip durağa yetişmeliyim bir saat sonra okulumun otobüsü geçecek. Evet maraton başladı evden hızlı bir şekilde durağa koşarken bana eşlik etmek için benimle beraber koşan kara ile bakıştım. Kara bizim mahallenin siyah köpeği her gün onunla gezerim hatta kasaba gider atacakları etleri kemikleri alıp evde pişirip karaya ekmekle birlikte veririm tabi vermeden önce emirler veririm.Gayet iyi eğitildi otur, kalk, yat, ye, gel gibi emirleri yerine getirir sonrada ödülünü alır belli bir süre sonra zaten elimde bir şey olmadan da dediklerimi yapmaya başladı. Bugünde diğer günler gibi durağa kadar benimle birlikte geldi ben bindikten sonra acaba evin yolunu bulabilir mi diye endişelenmeden edemedim .Yanımdaki lise arkadaşım Eren :

"Senin yüzünden kaybolacak hayvan." demesiyle benim endişeler daha çok arttı. Lise arkadaşımla aynı okulda okuyoruz ikimizde hazırlıktayız ve bölümümüzde aynı umarım geçeriz. Aslında bu arkadaşım benim ilkokul arkadaşım, sekiz yıl sınıf arkadaşımdı ve dört yılda okul arkadaşımdı. Şimdi ise bölüm arkadaşım ve seneye yine sınıf arkadaşım olacak kısmetse.

Okula erken saatlerde geldim ve Eren kantine uğrarken bende doğru sınıfıma çıkacaktım ki kızlar tuvaletinden boğuşma sesleri duydum. Merak edip tuvalete doğru giderken ilk defa kapısı kapalıydı. Kapı kolunu hafifçe aşağı doğru indirince açılmadı ve bir imdat sesi duydum. Delikten bakıp neler olduğunu görmem gerekiyordu. Bir kız yerde yatıyor ve ayaklarıyla çırpınıyor. Kızın üstüne çıkan siyah deri ceketli ve kafasında da o kıvırcık sarı saçlarını saklamak istermiş gibi taktığı gri bereli bir çocuk vardı benim korkum daha fazla artınca ne yapacağımı düşünerek vakit kaybetmek istemiyordum ve hemen karşısındaki temizlik odasına girip bir şeyler aradım ama kapıyı açacak herhangi bir alet bulamadım kapıyı kendim zorladım ama hala bağrışlar geliyordu. Koridordan geçen biri var mı diye bakınınca hemen gözüme dün ki yeşil gözlü çocuk belirdi ve ona doğru koşup, o ne olduğunu anlamadan onun kolundan tuttuğum gibi tuvaletin önüne sürüklüyordum o ise beni fark edince "Ne yapıyorsun sen?!" bağırıp kolunu kaldırıp elimden kurtuldu. Bense korkmuş bir şekilde :

-Lütfen yardım et... diyebiliyordum.

-Sana niye yardım edeyim. Dün ki olayı çok pis bir şekilde ödeteceğim ...

gibi bir şeyler derken ben onu dinlemiyor ve tuvalete doğru koşmaya başladım çünkü sesler artık kesilmişti. o ise bıraktığım yerde durup halen laf yetiştiriyordu.

-YETER! diye bağırdıktan sonra anca sustu ve bana meraklı meraklı bakıyordu.

Ben yine korku dolu ve ağlamaklı bir şekilde ona "şu kapıyı aç içer de boğuşma sesleri geliyordu yardım et lütfen " gözleri kocaman açıldı ve iki adımla benim yanıma gelip kapıyı zorladı . Ben hala ağlamaklı bir sesle konuşup gördüklerimi anlatıyordum. o ise hiçbir şey demeyip sadece kapıya odaklanmış bir şekilde sol omzuyla kapıya hızlıca vuruyor bir kaç denemeden sonra kapıyı açılmıştı ve içeri kendimi atmamla o, beni kolumdan tutup, kendine doğru döndürüp çekmesi ve kafamı tutup bana sarılması bir oldu . Ben onun göğsüne vurup itmeye çalışıyor, neden bu hareketi yaptığına anlam veremiyordum. Bana sadece "sakın! bakma" diyebilmişti bu iki kelimeyi söylerken bile zorla yutkunduğunu fark edebiliyordum. Sesinde ciddi ve üzgün bir ses tonu vardı acaba ne görmüştü? O kıza ne olmuştu? Neden bana göstermiyordu ? O oğlan neredeydi? kafamda bütün bu sorular dönüp dururken gözlerimden istemsiz akan gözyaşlarım adını bile bilmediğim bu çocuğun gömleğinin açık olan düğmesinden göğsüne damlıyordu.

O bunu fark etmiş olmalı ki beni kendinden biraz uzaklaştırıp yüzüme acı bir şekilde bakıyordu.

-izin ver bakayım. derken bile gözlerim doluydu.

-izin veremem. buradan bir an önce çıkmalıyız polis çağırmalıyız.

O kadar ciddi ve sert bir şekilde demişti ki karşı gelmeyip oradan uzaklaştık. Ama ben onu görmeliydim ne olduğunu ne yaptığını ve kimin yaptığını bilmeliydim. bunu yapan kişi etrafımızda ve bu okulda rahat rahat dolaştığını bildiğim halde nasıl rahat edebilirdim ki. o kız kimdi? aralarındaki olay neydi? bu olayı bu kadar merak etmeme anlam veremiyorum ama şimdilik sadece hocalara söyleyip polisi çağırmakla kaldık. Polisler okul kapısında belirdi ve yeşil gözlü çocuk kendini tanıtıp olayı anlatmaya başlarken, isminin Burak olduğunu öğrendim. Onlar konuşurken ben yavaşça oradan uzaklaşıp doğru tuvalete koştum o kızı görmeliydim benim koştuğumu gören Burak arkamdan bana bağırıp peşimden geliyordu.

Tuvalete vardığımda hocalar etrafını sarmışlar kızın nasıl biri olduğunu hakkında konuşmaya başlamışlardı bile .Aralarından geçip onu gördüğümde dizlerimin bağı çözülmüştü ayakta duramadığımı bacaklarımın beni taşıyamadığını fark ettiğim anda yere düşüyordum ki bir çift el omuzlarımdan tutup beni kendisine doğru çekti. Kim beni tutuyordu? Arkamı dönüp bakmak istiyordum ama vücudumu yönetemiyor kafamı kaldıramıyor sadece önümdeki manzaraya dehşetle bakıyordum. Beni tutan kişi ise bana dahada yaklaşıp o sert göğsünü sırtımda hissettiğimde bu kişinin bir erkek olduğunu garantilemiştim. Arkadan benim gözlerimi kapatıp. Aşina olduğum ses daha yumuşak çıkarak "sana bakmamanı söylemiştim." beni oradan hızlıca çıkardı. Evet bu zümrüt gözlü çocuktu. Beni bir sınıfa götürüp sandalyeye oturtmuş ve bir şişe su uzatıyordu. Ben ne suyu görüyordum ne de başka bir şey sadece gözümün önüne yüzü parçalanmış o kızın bedeni geliyordu. Burak ise başımda sadece konuşuyordu benimle mi yoksa bir başkasıyla mı bilmiyorum. o esnada yüzüme bir tokat yedim ve o acıyla elimi yanağıma tutup öfkeyle kimin yaptığına bakmak için kafamı kaldırdım ve karşımda Bayan bir polis vardı bana endişeli bakarak "Şoktaydınız, şokun etkisinden kurtulmanız için tokat atmak zorunda kaldım kusura bakmayınız. İsminizi öğrenebilir miyim ?" Katil çocuğun ki gibi sarı saçlı bayan bir polis vardı karşımda.

- Yağmur, derken sesim titrek ve korkmuş çıkmıştı.

Polis hanım bana sorular sormaya başlamıştı. Benim cevap veremediğimi anlamış olacak ki Burak, polise :

-Yağmur şuan çok yorgun. Başka bir zaman sorsanız olur mu? 

 Polis hanım :

-Peki bir kaç saat sonra tekrar gelirim. Dedi ve arkasını dönüp bulunduğumuz sınıfı terk etti.

-Çok acıyor mu? Burak'ın bu sorusu üzerine ona anlamayarak bakıyordum o ise gözleriyle kızarmış olan yanağıma bakıyordu.

-Hayır. derken bile yanağımı ovalıyor, o olayı unutmaya çalışıyordum .Acı çektiğimi anlamış olacak ki dizlerinin üstüne çömelip yanağımın üzerinde olan elimi çekip kendi elini koydu. Ne yaptığını bir süre anlamadan ona bakarken o ise kaşlarını çatmış alnıma, yanağıma ve dudaklarıma bakıyor ve elliyordu. Bense anca kendimi toparlayıp hızlıca onun elini itip "Ne yaptığını sanıyorsun sen!" diye bağırırken ayağa kalkıp kapıya doğru koşarken. Hızlı kalktığımdan başım dönmüş olmalıydı ki bir anda Burak'ın kucağına düştüm. bir iki saniye olmadan toparlanıyordum ki

-senin ateşin var. elini alnıma götürdü.

-hayır yok. Diye bağırırken içimin titremesine engel olamadan ondan uzaklaştım ve doğru olay yerine gittim. Tabi bu sefer hocalar yerine polisler vardı ve içeriye kimseyi almıyorlardı. Ben kapıya vardığımda direk karşımdaki camın açık olduğunu fark etmemle o camın dışarıya çıkan tarafına doğru koşmam bir oldu. Burak ise arkamdan "Yağmur" diye bağırıyordu... 


YAĞMURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin