Az önce gördüğüm şeylerin garip bir rüya mı, korkudan uydurduğum bir hayal mi yoksa tamamen gerçek mi olduğundan emin olmam mümkün değildi. Eğer gerçekse nasıl bu kadar gerçek dışı görünüp bir anda her şey eski haline dönebilirdi veya hayalse nasıl bu kadar gerçekçi hissettirebilirdi? Cevap şuydu ki; bilmiyordum. Sadece bunu değil, hiçbir şeyi bilmiyordum. Nasıl beynimin bir anda kontrolümden çıktığını, nasıl buraya geldiğimi, metrelerce yüksekte düşüp yerde acıyla kıvranan arkadaşımı nasıl görmezden gelip arkamda bıraktığımı bilmiyordum. Masanın yerini aklımda hesaplamaya çalışıp temkinli adımlarla mumu aramaya başladım. Her adımımda alçak sesle gıcırdayan zemin tüylerimi ürpertiyordu. Ellerim tahtadan bir şeylere değdiğinde parmaklarımı etrafta gezdirdim ve nihayet mumun kaygan yüzeyini parmak uçlarımda hissettiğimde derin bir nefes aldım. Çakmağım olmadığını yeni fark ediyordum. Mum olduğuna göre etrafta bir yerlerde kibrit de olma ihtimali vardı ancak zifiri karanlıkta bulmam olası görünmüyordu. Neyse ki hâlâ elimde tutmakta olduğum Jared'ın deri ceketi bunu cevaplar nitelikteydi. Karanlıkta iyice yoklayıp cebini bulduktan sonra sigara paketinin yanında duran çakmağa ulaştım. Sigara içme gibi berbat bir alışkanlığı olduğu için ona ilk kez teşekkür borçlu hissediyordum sanırım. Yine de bu teşekkürü kendime saklamaya karar verdim. Zaten sigara içtiği yetmezmiş gibi bir de bunu günün neredeyse her saatinde, bazen her dakikasında yapıyordu ve ben günün birinde akciğerlerinin buna daha fazla dayanamayıp iflas edeceğini düşünüyordum. Bu düşünce aklıma geldiği gibi hızla kovmaya çalıştım. Kafamda canlandırmak şöyle dursun, Jared ve ölüm kelimelerini aynı cümle içinde kullanırken bile çenem titremeye başlıyor, gözlerim yanıyordu. Beynimdeki düşünceler ip yumağı gibi birbirine dolanmışken dahi düşünebildiğim sayılı şeylerden biriydi bu: onu kaybedemezdim.
Onu kaybetmekle baş edebilecek kadar güçlü biri değildim.
Çakmağın turuncu alevi gölgelere hayat verirken aydınlığı görmemle biraz daha rahatlamış hissettim. Tabii Tanrı'nın bile varlığını unuttuğu bu yerde, bu korkunç evde ne denli rahat hissedebileceğim konusu tartışmaya fazlasıyla açıktı. Mumu elime almadan önce ceketi üzerime geçirdim. Üşüdüğümü ve birbirine çarpan dişlerimi yeni fark ediyordum. Odadan çıkmadan hemen önce son kez arkama baktım. Kadın, beşik, bebek veya müzik kutusu yoktu. Sadece sallanmadan olduğu yerde duran sandalye vardı, ayrıca az önce göründüğünden çok daha eski görünüyordu. Arkamı döndüm. Küçük adımlarla dış kapıya yönelirken yukarıdan gelen bir sesle duraksadım. Bir çarpma sesini andırıyordu. Şiddetli bir çarpma sesini.
Bunca şeyden sonra hayal gördüğümü düşünebilir, yoluma devam edebilirdim. Hem bu kendi iyiliğim için yapabileceğim şu anlık en iyi şey olurdu. Ama bunu yapmadım. Kapının beş metre gerisinde durup boş gözlerle demir yüzeye, önüme düşen gölgeye bakarken sesi tekrar duymayı bekledim. Daha kuvvetli bir çarpma sesi yerimde sıçramama neden olduğunda bakışlarımı sesin olası kaynağı olan üst katın merdivenlerine çevirdim. Ses yukarıdan geliyordu ve ben bazen tehlikeye balıklama atlayacak kadar saf olabiliyordum. Kendime korku filmlerini hatırlatmaya çalıştım.
Gitme...
Aptal kız merakına yenilir ve vahşice öldürülür.
Sakın gitme...
Cesedini günlerce kimse bulamaz.
Burada kal...
Ölmeden önce yaşadıkları son hatıralarıdır ve yaşanmak istenmeyecek kadar korkunçtur.
Olduğun yerde kal...
Beynimin mantıkla hareket eden kısmı bana fısıldarken merak onu susturmaya çalışıyordu. Birkaç adım atarak merdivenlere yaklaştım. Bu kez içimden bir ses yukarı gitmem gerektiğini fısıldadı. Bu merakım tarafından tetiklenen, tamamen hayal ürünüm olan ve sonumu getirecek ses olabilirdi. Farkındaydım. Fakat işler öyle yürümüyordu, keşke her zaman sadece mantığıyla hareket edebilen akıllı bir insan olsaydım. Ama çoğu insan gibi ara sıra aptallığın esiri olabiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE VOICE OF DARKNESS (Karanlığın Sesi)
ParanormalGecenin bir vakti durduk yere uykundan uyandığın ve izlendiğini düşündüğün o tüyler ürpertici anı hatırlıyorsundur. Etraf saati göremeyeceğin kadar karanlıktı ama pek iyi bir saat diliminde olmadığına emindin. Kalkıp saate bakacak cesaretin yoktu, g...