Perfect Storm

1.5K 140 20
                                    

Zaman durmuş gibi hissettiğiniz anları bilirsiniz. Kafanızın içindeki zaman kavramında, akrep ve yelkovan olduğu yerde sabit kalır ve bulunduğunuz an hariç geri kalan her şeyin büyük bir hızla akıp gitmeye devam ettiğinin farkındasınızdır. Kendinize gelene kadar geçen süre içinde gözleriniz bir noktaya sabitlenmiş kalırken aklınızın içine onlarca düşünce akın eder. O kadar hızlı olur ki bu süreç; hiçbir düşünceyi aralarından çekip çıkaramaz, ne olduğunu anlayabilecek kadar yavaşlatamazsınız. Kafanızın içindeki saatin tik-takları tekrar devreye girdiğinde, anın gerçekliği sert bir tokat gibi yüzünüze çarpar. Kısa bir afallama daha yaşadıktan sonra korkuyu iliklerinize kadar hissetmeye başlarsınız.

Beni anın gerçekliğine geri döndürecek tokat etkisi yaratan şey üst kattan geldi. Bir camın gürültüyle kırılma sesi kulaklarımı tırmaladı ve irkilerek geriledim. Jared kısık sesle ağzına gelen her şeyi söylerken Riley veya Sarah uyanmış mı diye etrafa göz gezdirdim. Ancak ikisi de olanlardan habersiz uyumaya devam ediyorlardı. Tabii yukarıdaki Riley görünümlü şeyin ne durumda olduğunu ya da amacının ne olduğunu henüz bilmiyorduk. Jared hızla merdivenleri çıkarken peşinden koştum, ismini seslenerek tüm odaları gezerken onu takip ettim ama o her neyse çoktan ortadan kaybolmuştu bile. Yaşananlardan sonra zengin hayal gücümüzün bir oyunu olduğunu düşünebilirdim, tabii ikimiz de buna şahit olmasaydık... Jared her yeri yaklaşık beş kez falan kontrol ettikten sonra pes etmiş bir şekilde aşağıya indik. Küçük kanepeye oturup bacaklarımı iyice kendime çekerek neredeyse sabah olmak üzere olmasına rağmen aydınlanmayan gökyüzüne baktım. Yanlışlıkla cehenneme gelmiş olabilirdik, artık bunu düşünmeye başlayacaktım.

Sarah nasıl biriydi bilmiyordum fakat geriye kalan üçümüzün de cehenneme gitmek için geçerli sebepleri vardı. Sanırım buradan çıktıktan sonra daha iyi bir insan olmaya özen gösterebilirdim. Uyumayı amaçlayarak gözlerimi kapatsam da imkânsızdı. Göz kapaklarımın arkasındaki hayali beyaz perdede korku filmi sahneleniyordu. Çoğunda vahşice katlediliyorduk, bazılarında hayatta kalanlar oluyordu ve sonradan kendilerini akıl hastanesinde buluyorlardı. Farkında olmadan tuttuğum nefesimi seslice dışarıya verip gözlerimi aralamamla Jared'ın gözlerini tavana dikmiş olduğunu gördüm.

"Uyuyamıyor musun?" diye fısıldadım, yorganı iyice üstüme çekerken.

Bir süre sessizce olduğu pozisyonda kalmaya devam edip gözlerini bana doğru kaydırdı. "Hayalimdeki uyunacak yerle pek örtüşmüyor," dedi omuz silkerek.

"Sabah yola çıkacak mıyız?" diye sordum uzaktan gelen gök gürültüsü sesini dinlerken.

Boş sigara paketini parmaklarının arasında çevirdi. Ne ara hepsini bitirdiğini bilmiyordum. "Araba çalışıyorsa kesinlikle."

"Vay canına," diye mırıldandım gülümsemek için kendimi zorlayarak. "Burayı sevdiğini sanıyordum."

"İçinde bulunan Riley sayısı birken ve sigara paketim boş değilken seviyordum. Sanırım kendime başka kaçış yolu aramam gerekecek." Bacaklarını önünde duran masaya uzatıp kollarını göğsünün üzerinde çaprazladı. Gözlerine bakılırsa fazlasıyla yorgundu ama uyuyacak gibi durmuyordu.

"Şey... evdeki durum..." bunu sorarken ister istemez tereddüt ediyordum çünkü Jared bir kez bile kendi isteğiyle bu konuda ayrıntılı konuşmak istememişti. "Hâlâ aynı mı?" Beklentim duymazdan gelmesi ya da konuyu değiştirmesiydi ama beni yanılttı.

"Evet," dedi iç çekerek. "Annem, Aidan ve Katie hâlâ yaşıyor," ağzından belli belirsiz bir gülme çıktıktan sonra ekledi. "Ne yazık ki... 'Kötü insanlar uzun yaşar' tezinin doğruluğunu kanıtlıyor sanırım."

Oturduğum yerde doğrularak gözlerinin içine baktım. Göz altlarındaki morluklar dikkat çekiyordu. "Belki zamanla-"

Derin bir nefes alarak sözümü kesti. "Öyle şeylere inanmıyorum artık. Zamanla her şey düzelmiyor, yaşlanıyorsun; zamanla sadece alışmaya başlıyorsun ve... bu acınası." Yüzünü buruşturdu.

THE VOICE OF DARKNESS (Karanlığın Sesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin