Sarah tam ağzını açmış bir şey söyleyecekti ki bir anda öne atılarak konuşmayı burada sonlandırma gereği duydum. "Çok teşekkür ederiz," dedim geçiştirircesine, "gecenin bu vaktinde zamanınızı boş yere aldık."
Sarah bu kez bana kafası karışmış halde bakmayı sürdürürken, "Gitsek iyi olur," dedim imalı imalı, "ne de olsa yarın okul için erken kalkmamız gerekecek." Sanki tek problemim yarın okula uykusuz gitmekmiş gibi bir telaşla Sarah'yı kolundan tutup yukarı çıkan merdivenlere sürüklerken kadının arkamızdan huysuzca iç çektiğini duyabiliyordum.
"Yavaş ol," dedi Sarah benim çekiştirmemle merdivenlerden çıkmaya çalışırken. "Neler oluyor?"
Ani tepkimin nedeni olayın artık bizi aştığını düşünüyor olmamdı, bu bir şaka değildi ve bunları her kim yapıyorsa amacı bu gizeme kapılıp içine sürüklenmemizdi. Ancak ona istediğini vermeyecektim, bu olay, tüm bu olan bitenler bugün, bu dakika benim için son bulmuştu. Artık hayatımda yeterince karışıklık yokmuş gibi bir de bu saçmalıkların peşinden koşmak istemiyordum.
Kendimizi ıssız sokağa attığımızda Sarah bu tavrıma anlam veremiyormuşçasına gözlerini kısarak bana baktı. "Nereye varmaya çalışıyorsun?"
"Bak," dedim öfkeyle, "varmaya çalıştığım bir yer yok, anlıyor musun? Sadece uğraşacak hiç işim yokmuş gibi bir avuç saçmalığın peşinden sürüklenmeye niyetim yok, tamam mı? Aşağı inip ürkütücü kadına birkaç tane daha soru sorup karşılığında baş ağrısı almak istiyorsan sen bilirsin." Az önce içimdeki tüm nefreti kusmuş gibi ona bakarken bir an gereksiz yere sert çıkıştığımı fark ederek duraksadım. Jared'ı senelerdir tanımaktan sonunda ben de mi öfke kontrolü problemi çeken birine dönüşmüştüm?
Sarah neredeyse hayal kırıklığına uğramış bir ifadeyle kafasını aşağı yukarı sallarken az önceki sinirim tamamen geçmiş yerini vicdan azabı almıştı. Sarah çok uzun süredir tanıdığım biri değildi, hatta yalnızca birkaç gündür tanışıyorduk fakat yalnızca yüzüne bakarak bile ne kadar hassas olduğunu anlayabilirdiniz. Aynı sözleri biri bana sarf etse kafama bile takmazdım, oysa Sarah bu sözlerin üzerine çok kafa yoracak bir tipe benziyordu. Bu yüzden, "Üzgünüm," dedim omuzlarım çökerken. "Bugün sinirlerim biraz bozuktu ve senden çıkarmamalıydım, benim hatam."
Seslice nefes verip tepkisini görmek için yüzüne bakarken tekrar kafasını aşağı yukarı sallamakla yetindi. Büyük yeşil gözlerindeki kırılgan ifade hâlâ yerini korurken kollarını kendi etrafına sarıp bakışlarını yere çevirdi.
Hava sıcaklığı iyiden iyiye düştüğünden montumun kollarından içeri giren soğuk havayla titreyerek arabama yöneldim ama bir sorun vardı, zaten geceyi bu şekilde kapatsak epey şaşırtıcı olurdu.
Biri arabadaki benzini boşaltmıştı, daha yeni benzin almış olmama rağmen arabanın benzininin bitmesinin tek mantıklı açıklaması buydu çünkü.
"Kahretsin," diye mırıldandım göstergeleri kontrol ederken. "Bir bu eksikti."
"Bir sorun mu var?" Sarah arkamdan yavaş adımlarla yaklaşırken çekingen bir tavırla sordu.
"Biri benzin deposunu boşaltmış," diye açıkladım. "Gecenin bu saatinde sokakta kaldık." Parmaklarımla arabanın üzerinde gergin bir ritim tutmuşken bizi bu durumdan kurtarması için kimden yardım isteyebileceğimi düşünüyordum.
Fakat Sarah o işi çoktan halletmiş gibi cebinden telefonunu çıkararak birinin numarasını tuşladı. "Tristan," dedi birkaç saniye sonra karşıdan telefon açılınca. Ah, tabii ya, bu durumdan bizi kurtarsa kurtarsa Sarah'nın mükemmel sevgilisi kurtarırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE VOICE OF DARKNESS (Karanlığın Sesi)
ParanormalGecenin bir vakti durduk yere uykundan uyandığın ve izlendiğini düşündüğün o tüyler ürpertici anı hatırlıyorsundur. Etraf saati göremeyeceğin kadar karanlıktı ama pek iyi bir saat diliminde olmadığına emindin. Kalkıp saate bakacak cesaretin yoktu, g...