Her zaman ki gibi yine yeni bir sabaha merhaba.. Hayatım neden bu kadar normal hiç anlamıyorum. Arkadaşlarımın hayatlarında mutlaka bir olay oluyor. Üzülmek.. Mutlu olmak.. Heyecanlanmak.. Ama benim hayatımda hiç böyle şeyler yok. Olmasını istermiydim? Galiba.. Evet. Gerçi üzülme duygusunu 10 yaşıma kadar iliklerime kadar hissettim. Ama on yaşından sonra duygusuz olmaya ben karar verdim. İsmim Almila.. Almila SAYINER.. 21 yaşındayım.
Zengin bir ailem var. Ah.. Aile! mi dedim? Özür dilerim. Benim ailem ben doğduğum da öldü. Annem.. Yüzünü sadece sakladığım resminde gördüm. Çünkü beni doğururken kan kaybından öldü.. Babam.. Annemin ölümünden beni sorumlu tutan babam.. Sevgisini benden esirgeyen babam.. Yüzüme bir kez olsun gülmeyen, kızım kelimesini bana çok gören babam.. Ve onun şimdiki eşi Doğanay.. Yanıma bir kez bile gelmeyen kadın. Küçüklüğümden beri bana bağıran kadın.. Doğanaydan ve babamdan nefret ediyorum. Annem.. Yaşasaydı bana en güzel sevgiyi verirdi biliyorum. Annem öldü.. Ama babam yaşıyor.. Beni sadece sevsin istedim. Ama o bana 21 yıldır hiç sevgiyle bakmadı. Benden esirgemediği tek şey parası. Evet.. Babam istanbulun sayılı zenginleri arasında ilk üçüncü sırada. Mehmet SAYINER..
"Almila!" Ah! Babam.. Sesi buz gibi.. Zaten bana karşı sesi hep böyle. Bir kez olsun bana karşı sesinin bir duygu barındırdığını duymadım. On yaşında aldığım karar üzerine bende babam gibi duygusuz olmaya başladım ve bunu babamdan daha iyi beceriyorum. 11 yıldır duygusuz bir kız olarak yaşıyorum. Sesim hep buz gibi..
"Efendim baba" Evet hala odamda olduğum için kapıya doğru bağırıyorum. Evimiz dört katlı bir saray.. Ve ben bu sarayın en üst katında olan sadece bir odayı kapsayan yeri on yaşımdan sonra odam olarak aldım.. Bu evde sevdiğim tek yer odam.. Babam ve Doğanaydan uzak da çatı katında 2+1 daire büyüklüğünde ki odam..
"Arkadaşların geldi, seni bekliyorlar, aşağıya in!" düşüncelerimden beni ayıran babamın sesi değilde arkadaşların geldi kelimesi oldu. Hemen cevap verdim.
"Odama gelsinler baba." Bu sefer sesim hem itiraz istemeyen tonda ve buz gibi çıkmıştı. Bu sesimi kullandığım zaman kurduğum cümle anında gerçekleşir. Gerçekleşmezse eğer olacakları çok iyi bilirler çünkü. Düşüncelerimden beni ayıran kapının açılması oldu. Önden Doğu arkasından Doğa ve onun arkasından sırayla Selin, Göktuğ ve Emre girdi. Benim bu hayattaki tek doğrularım.
"Almila'm" Doğunun sesi kulaklarımı doldurduğunda ayağa kalkıp hepsine teker teker sarıldım. Doğu.. İlk okuldan beri beni yalnız bırakmayan kardeşim. Abim. Aynı yaşta olmamıza rağmen olgun karakteri ile bana bir abi oldu.
"Hoşgeldiniz." Yine sesim buz gibi.. Bunu ben istedim. Ama beni bu düşünceye sürükleyen tek kişi babam.
"Sen yeni mi uyandın?" Doğanın sesi endişe ve merak ile kaplıydı. Merak duygusunu anlarım da endişe neden onu çözemedim. Doğa ve selinle lise birde tanıştım. Ve iyiki de tanıştım. Doğu ve Doğa.. Bana sevginin var olduğunu öğreten çift. Yaklaşık 8 yıldır sevgililer ve geçen sene nişan yaptılar. Onları ben tanıştırdığım için bana hep minnet duygusuyla bakarlar.
"Evet Doğa, dün sabaha karşı anca uyuya bildiğim için şimdi kalktım saat kaç ki?" Gerçekten saat kaç?
"Öğlen üçe geliyor Almila. Ve yine sesin buz gibi." Göktuğ son cümlesini söylerken gözlerini devirmişdi. Göktuğ ve Emre ile selin sayesinde tanışmıştık. Selin ile Göktuğ sevgili. Üniversite de aynı sınıfta tanıştılar. Emre ise Göktuğun kuzeni. Emre.. Her grupta olduğu gibi emre de bizim grubun delisi.
"Tamam, abartma Göktuğ sabaha karşı uyuduğu için geç kalkmış olabilir böyle şeyler." Ah.. Canım selinim hep beni korur. Grubumuzun anaç olanı.
"Bir yere mi gidicez de geldiniz?" sorumu yanıtlayan doğu oldu.
"Evet almila hadi hazırlan."
"Nereye gidiyoruz?" bu sefer sorumu emre cevapladı.
"Kafa dağıtıcaz kardeşim."
"Tekrar ediyorum. Nereye ve niçin gidiyoruz?"
"Finaller bitti bizde üniversite sona geçtik ya kutlayalım dedik. Her zaman ki bara gidiyoruz." göktuğ cevaplamıştı sorumu. Evet üniversite sona geçtik. Hiç istemediğim bir bölüm okuyorum. Babam yine hayatıma karışmıştı. Bizim holding inşaat üzerine olduğu için inşaat mühendisliği okuyorum. Ama benim istediğim bölüm güzel sanatlardı.. Resim yeteneğim çok fazla iyiydi..
"Tamam siz gidin bende hazırlanıp geliyorum."
"Tamam, kızlar sizde almila ile gelin biz bara diyoruz. Çok bekletmeyin." diyip bıyık altı gülen emreydi. Emre ise işletme okuyor. O da benden mezun olunca babasının holdinginde çalışıcak. Playboy emre.. Emre, kumral saçlı yeşil gözlü kaslı bir çocuk. Her kızın dönüp bakacağı yakışıklılığa sahip biri. Kaç genç kızın hayalleriyle oynadı sayamadım. Diğer erkeklerde emreyi onaylayınca onlar önden çıkıp gitti. Şu an odam da sağımda bana dik dik bakan bir selin ve solumda aynı bakışları yollayan bir doğa..
"Evet kızlar niye bana öyle bakıyorsunuz?" sorumu selin cevapladı.
"Yine rüyan da o çocuğu gördün mü?" Tam cevap verecekken doğa lafımı kesti.
"Sus bakayım, asıl benim sorumu yanıtla. Hala onu mu bekliyorsun?" Evet.. Rüyalarıma giren çocuk.. Yedi yıl önce bir çocuk neredeyse her gün rüyama girip bana muhtaç olduğum sevgiyi veriyordu. Ve ben yedi yıl gelir diye bekledim ama artık umrumda değil. Zaten son iki aydır falan da rüyama gelmedi. Yani o da gitti.
"İkinizde susun! Umrumda değil ve onu görmedim. Ayrıca kalkın bana elbise ayarlayın geç kalıcaz." ikisi de aynı anda kalkıp dolabıma gittiler. Bende onları inceledim. Doğanın kumral dalgalı saçları kalçasına kadar uzanıyor. Simsiyah gözleri her zaman mutlulukla parlar. Üstüne giydiği kırmızı elbise ise onda çok güzel durmuş. Selin ise.. Simsiyah düz saçları ve ona çok zıt renk de olan mutlulukla parlayan masmavi gözleri. Üstünde ise beyaz elbisesi ona çok yakışmıştı. Ben düşüncelerime dalmışken kızlar bana elbiseyi vermiş ben giyinmişim ve şu an makyajımın sonlarına gelmişiz. Makyaj da bitince ayna da kendime baktım.
Siyah yüksek topuk ayakkabılar. Boyum zaten 1.72 iken şu an 1.80 den aşağıya değilimdir. Dizimin iki karış yukarısında biten siyah mini elbise göğüs dekoltesi ise gözlerimi iri iri açmama yetti ama bir şey demedim. Kalçamın aşağısında biten açık kumral saçlarım ise doğal dalgalar halinde masmavi gözlerim ise selinin gözleri gibi mutlulukla değil de çok donuk bakıyordu. Tabi. Ben Almila SAYINER'İM.
Kızların mükemmel görünüyorsun kelimelerini es geçip hadi çıkalım dedim. Kızlar erkeklerin arabalarıyla geldiği için benim arabamla bara gittik. Şu an bardan içeri girmiş bulunuyoruz. Bizimkilere bakınırken gözüme bir çift yeşil-ela renk karışımı gözler çarptı. Simsiyah saçları resmen ışık vurmayan bu ortamda bile parlıyor. Yüz hatları sert ve erkeksi.. Dur.. Bir dakika.. Rüyamda gördüğüm adam. Yeşil-ela gözleri mavi gözlerimi bulduğunda ise dünya benim için bitti.. Durdu.. Hareket etmeyi bıraktı.. Sesler gitti.. Gözüm ondan başkasını görmez oldu...
................................................................................................
İlk kitabım olduğu için biraz tecrübesiz olabilirim ama yorumlarınız ile daha güzel bir şey çıkarabilirim. Şimdiden hikayemi okuyan herkese çok teşekkür ederim. Yorumlarınızı bekliyorum.. Ve sizi çok seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevilmek
RomanceHer insan sevebilir ama her insan sevdiği kişi tarafından sevilmez. Sevilmek ne demek hiç tatmamış iki kişi.. Sevgiye inanmayan bir adam, Boran.. Sevilmeyi hiç tatmamış bir kız, Almila..