Rüzgargülü/ Bölüm 2

2.9K 135 60
                                    

Keyifli okumalar! 📚

Elimdeki kahveyi kaba bir tavır takınarak uzattım. ''Al!'' 

Başını salladığında ciğerlerine dolan tüm nefesi soludu. ''Biraz kibar olamaz  mısın sen? Ne bu şiddet bu celal?''

''Amaç eşitlik olsun. Senin yanında kibar biri olmak ne yazık ki mümkün değil.'' dedim sinsice gülümseyerek.

''Daha tanışalı yirmi dört saat bile olmadı. Çabuk ön yargıya kapılıyorsun. Sonunu hiç iyi görmüyorum.''

''Biz zaten tanışıyoruz, farkında mısın?''

''Maalesef.'' Elindeki kahveden bir yudum alıp tabağına bıraktı. ''İnanması zor ama bizim bir geçmişimiz var.''

Rüzgar'ı hatırlıyordum ama unuttuğum bazı şeyleri onunla birlikte sonradan hatırlamış olmak beni büyük bir şaşkına uğratmıştı. Evin arka bahçesinde oturan ailelerimizin konuşmalarımızı duymamış olmasına sevinmiştim. Çünkü biraz sonra delirip Rüzgar'a karşı aslan misali kükreyecektim. ''Bir dakika ya...'' Ayağa kalkıp bir elimi belime koydum. Tırnağımı ısırıp konuşmama devam ettim. ''Sen osun!''

''Kimim?'' Ağır bir hareketle ayağa kalkıp karşımda durdu. 

''Oyuncaklarımı benden zorla alan, beni yere düşürüp ağlatan ve hatta buradan taşınmadan önce elimdeki pamuk şekerini alıp kaçan o çocuk sensin.''

''Ee, ne var bunda?''
''Ne mi var? Ne yok ki? Çocukluğumun kabusuydun sen, hatırlamıyor musun?''

Kulağa saçma geldiğinin farkındaydım. Ama çocukluğumdaki o pürüz Rüzgar'dı. Beni çok fazla üzmüştü. Dizlerim ne zaman onun peşinden koşsam kanardı. Her seferinde yere kapaklanır hüngür hüngür ağlardım. Ona dair hatırladıklarımdan biri de buydu. 

''Ömür, saçmalıyorsun.'' Nasıl bir birikim ise resmen ona öfke kusuyordum. ''İkimiz de çocuktuk.''

''Sen çocuk değildin ki? Canavardın!''

''Artık çok sıkıldım, kes şunu!'' Kalktığım yere geri oturdum. ''Yıllarca bu anı beklemiş gibisin. Söylediklerinin hiçbirini hatırlamıyorum. Öyle olmuş olsa bile çocuktuk. Gayet normal...'' dedi. ''Hem sen bu zamana kadar bunları nasıl içinde tuttun? Kinci misin sen? Yoksa hala çocuk musun? Ömür, büyü lütfen.'' 

O da yerine oturduğu sırada konuşma sırasını bana devretti. ''Seninle ilgili hiç güzel anım yok, biliyor musun?  Bana yapmadığını bırakmazdın.''

''Bilmiyorum, yani yapmış olabilirim.'' Güldü. ''Güldüğüme bakma. Bu konuyu konuşmak bana çok saçma geliyor. Mesele ne? Elinden aldığım pamuk şekeri mi? İstersen şimdi gider alır gelirim.''

''Aman, aman eksik kalsın. Ayrıca mesele pamuk şekeri falan değil. Sandalyeye bağlamaya çalışıp saçlarımı kestiğin gün hala aklımda.''  

''Ne?'' Kahkaha atıp ayağa kalktı. ''Bu kadarı da fazla. Şizofreni hastası falan mısın? Hayır, eğer öyle ise şu an tüymeyi düşünüyorum da...''

O sırada eve sohbet ede ede giren babam ve Çetin amca oturma odasına geçti. ''Ömür, buraya gelir misin?'' Çetin amca benimle ciddi bir konuşma yapmak üzere gibiydi. ''Tiyatro oyunculuğundan ortalama ne kadar kazanıyorsun?'' Karşısındaki koltuğa oturduğumda Rüzgar babasının yanına oturdu. Anlaşılan konu ilgisini çekmişti.

Rüzgargülü •Tamamlandı• / •Düzenleniyor•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin