Rüzgargülü/Bölüm 6

2.3K 90 21
                                    

Keyifli okumalar! 🐈📚

''Sakin olur da öyle konuşursan seni anlayabilirim, Başak.'' Rüzgar'ın telefonuna gömdüğü bakışlarını kaldırmasıyla dikkatim bir anlık dağıldı. ''Söylediklerini tekrar et.''
''Ay şiştim!'' dedi oflamasının ardından. ''Her şey mi üst üste gelir? Telefon rehberim silindi. Yetmedi mesajlarımın hepsi rehberden hemen sonra silindi. Arda ile olan konuşmalarım artık yok.'' Burada ağlamaya başladı. ''Seninle derdimi paylaşmak istedim ama sana ulaşamadım.''
''Telefonum bozuldu, tamirdeydi.'' dedim. ''Bunun için mi ağlıyorsun, Başak? Bitmiş bir ilişkinin seni hala üzmeye devam ediyor olması sinirlerimi bozuyor. Kendine gel.''
''Kendime değil de senin yanına geleyim ben, olmaz mı?''
Sesimi yükselttim. ''Olmaz!'' Rüzgar hala bana bakıyordu. ''Yani ben evde değilim. Yemeğe çıktım. Birazdan da işe devam etmem gerek.''
''Sanırım bana anlatmadığın bir şeyler var, seziyorum.'' dedi. ''Tamam. Ben de akşama gelirim. Şimdi kapatıyorum, hoşça kal!''
Telefon konuşmamı bittikten sonra sağ çaprazımızdaki tartışmaya ister istemez kulak astım. ''O kadının seninle ne işi vardı?'' Kadının gözlerinden akan yaşları ve etrafındakileri umursadığı pek söylenemezdi. ''Bunu bana nasıl yaparsın?''
Adam ya yakalandığı için ya da karısının onu terk edeceğini bildiği için korkmuş görünüyordu. ''Hayatım, benim onunla hiçbir alakam yok diyorum. İnsanlar da bize bakıyor, lütfen, evimizde konuşalım.''
Bakışlarım Rüzgar'ın elinde tuttuğu telefonu üzerindeydi. O ise bana bakıyordu. Fısıltıyla konuştu. ''Gelecekteki sen ve ben...''
Kıkırdadım. ''Öyle bir hata yapmayacağım ama hatırlattığın için teşekkür ederim, Rüzgar. Beni aldatacağını şimdiden söylediğin için de...''
''Tartışmalarını kast etmiştim ama sanırım haklısın. Olur da seninle yanışlıkla evlenirsem aldatacak olmam kaçınılmaz olur.''
Çiftin konuşmalarını her ne kadar istemesem de kulaklarıma ilişiyordu. Bundan rahatsız olmaya başlamıştım ki hala elimde tuttuğum telefonu kurcalamaya başladım. Kadının ses tonu olması gerektiğinden biraz fazla çıkıyordu. Ona baktığımda bakışları benimkilerle buluştu. Gözlerini ayırmadan öylece baktı. Yanaklarından süzülen yaşlara karışan rimeline müdahale edilmesi gerekiyordu. ''Görüyorsun, değil mi?'' diye sordu eşine. ''Düştüğümüz şu hallere bir bak.'' Rüzgar'ın benimle konuşmak istercesine attığı bakışa karşılık masadaki tuzlukla oyalanmaya başladım. ''Ben bunları hak edecek ne yaptım?''
''Hepsi aynı işte...'' Fısıldamamın ona ulaşacağını düşünememiştim. Rüzgar kaşlarını çatıp oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi. ''Ne, yalan mı?''
''Aynı olan ne, Ömür?''
''Siz erkekler, hepiniz aynısınız...''
Buna küçük bir kahkaha patlattı. ''Herkesi aynı kefeye koyman ne kadar da yanlış...'' dedi. ''Bazen biz erkekler yanlış şeylere yönelebiliriz, doğru. Fakat bizi durdurması gereken kişiler de sizsiniz.''
Buna güldüm. Öyle ki gözlerimden yaşlar gelmeye başlamıştı. ''Rüzgar, sen ne dediğinin farkında mısın? Ne yani, siz aldatacaksınız ve biz de bunu fark ettikten sonra hiçbir şey olmamış gibi devam edeceğiz, öyle mi?''
''Tam olarak öyle sayılmaz. Haksızsın demiyorum, haklısın ama siz kadınlar bize yeterince ilgi gösterdiğinizde böyle şeylere yönelmeyiz.''
''Ciddi misin? Umarım değilsindir...'' dedim öfkeyle. ''Bir kadının gerçekten sevdiğini anlayamıyorsanız bu, sizin aptal olduğunuzun başlıca bir kanıtı. Yapmanız gereken sevmek ya, birazcık sevmek. Ne kaybedersiniz ki? Eğer bir şeyler olmuyorsa usulüyle yolları ayırırsınız, olur biter.''
Hak verircesine başını salladı. ''Peki başka kadınların akıl çelme oyunlarına ne diyeceksin? Tek suçlu erkekler mi?''
Kolunu yasladığı masanın üzerinde duran telefonuna gelen mesaj, ikimiz de aynı anda bakmasına sebep oldu. Sorduğu soruya cevap vermek için dudaklarımı araladığımda bana döndü. ''Elbette değil. Herkes ait olduğu yerde kalsa her şey daha iyi olabilir ama...''
Gülümsedi. ''Bence de.'' dedi. ''Yoksa kim gecenin bir vakti evinde durmak yerine, niyetinin ne olduğunu bilmediği adamın yanına gider ki?''
Bir iç çekişten sonra bakışlarımı kaçırdım. ''Konumuzla ne alakası var? Ne demek istiyorsun?'' Sesimin tonunu hiç sevmemiştim. Suçlu hissediyormuşçasına çıkmıştı ve bu büyük bir ihtimalle Rüzgar'ın işine gelecekti.
''Bir şey demek istemiyorum, Ömür. Sadece ufak bir örnekti.''
Başımı sallayıp ona yaklaştım. ''Dinle, o benim arkadaşım ve biz sadece...''
Sözümü yarıda keserek sessizce konuştu. ''Edindiğin arkadaşlığın sana zarar vereceğini bile göremiyorsun. Hangi arkadaş sapıkça dostum dediği kadına yakınlaşabilir?''
Ona biraz baktım. Boğazımda takılı kalan o şey her ne ise onu yutmak için çabaladım. Ancak sonuç alamadım. Takılmıştı ve bu su içsem de, defalarca yutkunsam da geçmeyecekti. ''Söylesene, peki düşmanı olmaktan başka hiçbir şeyi olmayan bir adam kendini ne diye sevgilisiymiş gibi tanıtır ki?''
Omuz silkti. ''Belki o an onu kurtarmak istemiştir?''
Az önce silktiği omuzuna iki parmağımı koyup itekledim. ''Ya kurtarılmak için çok geçse?''
Yüzü yüzümde orantılıydı ve biraz daha yakınlaşmıştı. Dudaklarını ıslattığında bakışlarımı oraya çevirdim. ''Kurtardım.'' dedi fısıltıyla. ''İşte buradasın, benimlesin...''
''Rüzgar!'' Tiz bir sesin Rüzgar'ın az önceki oturduğu yere oturmasıyla ikimiz de irkildik. ''Aa, bu kız kim?''
Rüzgar benden ayrılarak yanına gitti. Ona sarılıp saçlarından öptü. Cevabı onun yerine ben verdim. ''Ben Ömür...'' dedim kocaman gülümseyip. ''Rüzgar'ın çocukluk arkadaşıyım.'' Bunu söylediğimi saniyeler sonra fark ettiğimde yüzüm düştü. Neden komşusu veya çalışanlarından biri olduğunu söylememiştim ki? ''Senin adın ne?''
Rüzgar'a biraz baktıktan sonra gülümseyerek cevapladı. ''Adım Gökçe.''
Rüzgar onun yanağını sıkıp yine öptü. ''Gökçe, sana öğrettiğim şeyi unuttun mu?''
Elleri dudaklarının üzerine koyup şaşkınlıklıkla baktı. ''Evet, özür dilerim.'' dedi yerinden kalkıp. Yanıma geldiğinde ayağa kalktım. Dizlerim üzerine çöküp yüz yüze geleceğimiz şekilde durdum. Kırmızı paltosu ve beresiyle çok sevimli görünüyordu. Hayallerimdeki kız çocuğu bile olabilirdi. Sarı saçları ve mavi gözleriyle ileride çok can yakacağa benziyordu. ''Tanıştığıma memnun oldum, Ömür abla.'' Elini uzattığında tuttum ve öptüm. Bakışlarını Rüzgar üzerinde gezdirdikten sonra büyük bir ciddiyetle sordu. ''Ömür abla senin kız arkadaşın mı?'' Az önce ona çocukluk arkadaşı olduğumuzu söylemiştim ama sanırım buna ikna olmamıştı. Ya da çocukluk arkadaşlarının büyük yaşlara kadar sürmediğini biliyordu.
Rüzgar gülerek, ''Sayılır.'' dedi ve ekledi. ''Ona sarılmak ister misin?''
Başını salladığı gibi kollarını boynuma doladı. Karşılık verdiğimde geriye çekildi. Yanıma oturmak istediğinde onu kırmadım. ''Adın çok güzel.'' dedim birden. ''Gözlerin gibi, mavi demek. Mavi gözlü...''
''Evet.'' dedi gülümseyip. ''Rüzgar da söylemişti.'' Ardından bana biraz yaklaşıp saçlarımı avuçları arasına aldı ve kokladı. ''Rüzgar, Ömür çok güzel kokuyor.'' Bu beni utandırmıştı.
''Ya, nasıl kokuyor peki?'' Utancıma eklenen bu sözü üzerine bakışlarımı Rüzgar'dan kaçırdım.
''Bilmem...'' diyerek omuz silkti. Yine kokladı ve bu sefer bir tanım bulabildi. ''Çiçek gibi...'' Onun kim olduğunu merak etmiştim. Rüzgar'ın benimki dediği kişi Gökçe miydi? Yeni evinin küçük odasında kalacak kişi de bu minik kız mıydı? Konuyu değiştirmek istercesine telaşla atıldım. ''Kaç yaşındasın, Gökçe?''
Rüzgar yanıtladı. ''O altı yaşında.'' Sonra Gökçe'ye döndü. ''Bir şey içmek ister misin, Gökçe?''
Başını salladı. ''Hayır, teşekkür ederim.'' dedi. ''Şirkete gidelim mi?'' Rüzgar kolundaki saate bakıp bana döndü. Kalkmak için hazırlanırken dakikalar önce tartışan çiftin oturduğu masaya baktım. Gitmişlerdi. Acaba aralarındaki sorunu halledebilmişler miydi yoksa evlilikleri burada bitmiş miydi? Kadın içindeki aşkı bir ömür taşıyacak mıydı yoksa onu ihanetin acısına katıp zamanla yok edecek miydi? Ya adam? Vicdanı rahat mıydı? Değilse çaresi bulunamayan bir hastalık gibi ölene kadar onunla yaşayacak mıydı? Eğer aldattıysa bundan pişmanlık duyuyor muydu? Ve o diğer kadına gidecek miydi? Bunları merak ediyordum.
Mekandan çıktığımızda Gökçe hem benim hem de Rüzgar'ın elini tutmuştu. Herkese böyle kanı kaynar mıydı, bilmiyordum ama onu kendime epey yakın hissetmiştim. Ben henüz on bir yaşındayken doğan erkek kardeşimi özlediğimi hatırlayınca kalbimin sızladığını hissettim. Uzun zamandır kendisinden haber alamıyorduk ve babamın buna öfkeyle umursamamaya karar verdiği günden sonra bazı şeyler biraz daha kolay gelmeye başlamıştı. Benimle konuşuyordu aslında ama bu en az iki yıl önceydi. Her ne kadar ısrar etmiş olsam da inadı inattı. Ne eve geliyordu ne de anne ve babamı arıyordu. Evdeki son kavgasından sonra bizi terk etmişti. Sebebi de okulu bırakmak istemesiydi. Hepimiz bunun yanlış olduğunu, okulu bırakırsa hayatın zorluklarıyla bizzat karşı karşıya geleceğini, en azından lise diplomasını eline almasını söylemiştik ama hiçbirimizi dinlememişti.
Aklıma gelen kardeşimi hasretle def ettikten sonra sağıma döndüm. Caddenin biraz ilerisinde eşinin koluna giren kadın gülüyordu. Onların hakkında daha fazla bir düşünceye kapılıp kendimde fazlalık yapmamak için vaziyetime geri döndüm. Vaziyetimin sonrasında da şirkete...

Rüzgargülü •Tamamlandı• / •Düzenleniyor•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin