Düşmanlık

326 15 1
                                    

Yağmur Acar

Yükleniyor. Yükleniyor. Yükleniyor. 

Tam on dakikadır sayfanın açılmasını bekliyorum. Bakalım Doğa Koleji beni kabul edecek mi? 

Sayfanın açıldığı an da büyük bir çığlık koparıp salona koşturmam bir oluyor. "Kazandım." Annemin kollarını açmasıyla gidip ona sarılıyorum.

"Biliyordum, boşu boşuna stres yaptın?"Kolları tekrar beni sararken gülücükler eşliğinde odama koşup telefonumda rehbere girdim. Gonca ismini gördüğümde arama tuşuna bastım. 

"Alo? Ne olur kazandığını söyle." deyince önce dalga geçmek istedim ama şu an bunu yapamayacak kadar mutluydum.

"Evet, kazandım." deyince o da bir çığlık koparıyor. Böylece yeni hayatıma başlamış oluyorum.

Ben Yağmur Acar. Soyadımın nereden geldiğinden şüpheli  on yedi yaşında bir genç kızım. Babamı ve onun akrabalarından hiçbirini tanımadan büyüdüm. Annem babamla ayrıldıklarını ve bir daha birbirlerini hiç görmediklerini söylüyor. Dediğine göre işleri çok yoğunmuş ve bana ayıracak beş dakikası bile yokmuş. Aslında ondan bahsetmeyi sevmez. Benim zorumla bahsettiğinde de hep iyi şeyler söyleyip konuyu kapatır. Yani senin baban bir melekti izlenimi yaratır. Hangi iyi baba çocuğunu on yedi yıl bir kerecik aramaz sormaz orası meçhul.

Yıllardır kendi sessizliğime gömülmüş pasif bir hayatta yaşadım. Sadece bir tane arkadaşım var. Gonca. O da benim gittiğim okula değil koleje gidiyor. Ama artık aynı okuldayız. 

Hafta sonu sessiz bir alışverişin ardından Gonca ile bir kahve içecektik. Böyle yerlere gelecek ne param ne de cesaretim vardı ama çok şükür yanımda Gonca gibi bir kız vardı. 

Kahve içerken gözüme takılan bir kız bana nedense annemi hatırlattı. Mini bir etek giymişti. Benim yaşlarımdaydı ama abartılı bir ruj sürmüştü. Olduğunun aksine büyük gösteriyordu. Telefonumun çalmasıyla kendime geldim. Çantamdan alırken düşürdüğüm telefonu yerden alıp bana veren yüze baktım. 

Cidden yakışıklı sayılabilecek bir tipti. Esmer ve uzun boyluydu. Telefonu yavaşça alırken "Teşekkür ederim." demeyi ihmal etmemiştim. 

...

Okulun ilk günü Gonca ile beraber gidecektik. Saçlarımı düzleştirip oku kıyafetlerini giydim. Boy aynasına son kez bakıp salona geçtim.

"Yağmur, çok güzelsin kızım benim." Annem Melek gerçek anlamda iyi bir kadındı. Gözlerinin yanında hafif oluşmaya başlayan çizgiler sanki geçmiş yılların hüzününü taşıyor gibiydi. Elime yirmi lira verirken "Al bakalım." Ona gözlerimi açarak baktım. "Gerçekten gerek yok anne." dememle bir ağzımı kapatması bir oldu. Sofraya otururken en sevdiğim peynirden yedim. Meyve suyumu da bitirince zil çaldı. Gonca gelmiş olmalıydı.

Okul yolunda fazla konuşmadık ama bahçeye girer girmez bana tüm gördüklerimizin ismini söyledi. Cafede ki kızı görmemle bir Gonca'nın konuşması bir oldu.

"Şu da Damla Acar. Okulun popüler kızı. Soyadınız aynı buradan yürürsün belki ama bulaşma derim." dedikten sonra kafamı salladım. Zaten takılabileceğim tipte bir kıza kesinlikle benzemiyordu.

Melek Sönmez

Yağmur. Benim minik kızım yeni okuluna gidince içimden ona bir sürpriz yapma isteği geldi. Alış veriş merkezine doğru giderken diğer kızımı hatırladım. İçimi bir boşluk kaplarken o günü hatırladım.

Mahkemeden çıktığımız da Yağmur bana Damla ona verilmişti. Bu içimi eritirken Haldun'a yaşlı gözlerle baktım. Haldun. Aşık olarak evlendiğim adam şimdi bir yabancıydı bana.

"Yalvarırım ver kızımı." dedim güçlükle. Bana inanamayan gözlerle baktı.

"Asıl sen bana kızımı ver. Onları bana yıllarca göstermeyeceksin. Seni aldatmadığım halde benden ayrıldığın için intikam alacaksın." diye bağırdı bana. Yalan söylüyordu. Beni aldatmıştı. Cebindeki o not. Ve o akşam evden gitmesi bunu kanıtlıyordu.

"O daha bebek, ver kızımı Damla'mı ver bana." Artık hıçkırıklar içinde ağlarken o da ağlamaya başladı. Gözünden düşen her damla yaş beni daha da yıktı.

"Melek, kızımı ver. Onları çok güzel yaşatırım. İstediğin her an görürsün. Senden ayrılmak istemedim. Mahkemede bile bunu istemedim ama sen beni mecbur bıraktın. Çocuklarımdan vazgeçmem. Asla."

Yağmur'u daha sıkı tutarken içim yanıyordu. İkiz bebeklerimi karnımda dokuz ay taşımıştım ama şimdi onu benden alıyordu hem de beni aldatan adam.

"Bir gün kızımı alacağım." deyip uzaklaştım. Yoksa Yağmur'u da alacaktı.

...

"Bu saati beğendim. Bakabilir miyim?" dediğimde görevli beğendiğim taş işlemeli saati çıkardı. Saate bakarken yıllar önce tanıdığım bir çift göz bana bakıyordu. Ne kadar da değişmişti. Ne kadar da yaşlanmıştı?

Yıllarca bakamadığım gözlere acı çıkarırcasına bakarken yanıma yaklaştı.

"Melek." Nefesi bitmiş insanlar gibi çıkmıştı son sözleri. Göz kapaklarım bana ağır gelmiş bir şekilde ona bakarken bir an dengemi kaybettim. Ve son gördüğüm onun gözleri oldu. Kader olmalıydı bu. Kader.

Yağmur Acar

İlk dersten bir çok kişi tanımıştım bile. Sınıfta tanışmadığım bir Damla ve grubu kalmıştı. Kimya laboratuvarına giderken Gonca koluma girdi. "Şu geçen sana telefonunu veren çocuk adı Selim."

Selim bir anlığına buraya bakınca kafamı çevirdim. Heyecanlanmıştım. Kimya laboratuvarına girince bir tabureye oturdum. Hoca bir şeyler anlatırken bir an elimdeki sıvı kaydı. Yan tarafta oturan Damla'nın üzerine dökülen sıvı tahriş edici değildi ama Damla büyük bir çığlık attı.

"Çok özür dilerim, gerçekten elimden kaydı." derken Damla sinirlenerek bana baktı. "Kes sesini elinden kaymış mış bir de salak mısın sen ya? Eline koluna sahip çık." diye öyle bir bağırdı ki. Olduğum yere çöküp ağlayabilirdim. Bilerek yapmamıştım ki? Neden bu kadar kötü davranıyordu?

Sınıfa girdiğimizde Gonca yanıma oturarak beni sakinleştirmeye çalıştı. "Onu takma kafana, böyledir hep." dediğinde Selim içeri girdi. Bana baktığında gözlerini devirerek Damla'nın yanına oturdu.

"Damla'nın erkek arkadaşı." dediğinde ikinci bir şoka uğramıştım. Gözüm istemsizce ona dalarken Damla'nın yeşil gözleriyle buluştu gözlerim. Acımasızdı bakışları. Kendisi gibi. 

O gün okul olaysız bitmişti. Gonca ile vedalaştıktan sonra kapıyı çaldım. Annem evde değil miydi? Acaba diktiği gelinliği götürmeye mi gitti diye düşünürken telefonumu çıkardım. Annemin telefonuna yabancı bir adam çıktı.

"Yağmur sen misin?"

"Evet, siz kimsiniz annemi aradım ben." diye sordum tereddüt ederek.

"Bak korkma. Annen bayıldı. Şu an hastanede ve iyi. Seni aldırmamı ister misin?" dediğinde afalladım. Sen kimsin diye bağırmak istedim ama şuan aklımda sadece annem vardı. Ona bir şey olmasın diye dua etmeye başlamıştım bile. "Hangi Hastane?"

"Alışveriş merkezinin yanındaki hastane." dediğinde lanet okudum. Özel hastaneye götürmüşlerdi onu. Oraya ödeyecek paramız yoktu ki? Bir bursluluk sınavını kazandığım okula zor zar giderken orayı nasıl ödeyecektik?

Hastaneye girer girmez resepsiyona annemin kaldırdıkları yeri sordum. O kadar hızlı koşmuştum ki nefes nefese kalmıştım. Annemin kaldığı odanın önündeki adam bana baktı. Beni omuzlarımdan tuttu.

"Sen Yağmur musun?" dedi bana. Adam derin derin bakarken hala nefes nefeseydim.

"Annem nerede?" dedim son kalan gücümle.

"Annen içeride. Sakinleştirici yaptılar. Şuan oraya giremezsin sakin ol tamam mı?" derken hala derin derin bakıyordu. Ona anlamayan gözlerle bakarken "Siz kimsiniz? Benim adımı nereden biliyorsunuz?" gözleri dolarken nedenini öğrenmeye çalıştım. 

"Ben seni yıllarca aradım." derken yaşlar son kısmına gelmişti? Beni yıllarca aramış mıydı? BABAM.


Düşman KardeşlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin