TEHLİKELİ

91 7 0
                                    

Damla Acar

Bu kadar sert davranmasının sebebini anlıyordum. Kazayı benim yüzümden geçirmişti. Ama o eski masum halinden eser kalmamıştı. Yok yere kötü davranmıştı. Onu hiçbir zaman kardeşim olarak görmedim ve hiçbir zamanda görmeyeceğim. Annem başımı okşarken sevgiyle baktı. Onu benden tekrar alıyordu ve ben buna göz yumuyordum.

"Anne, ben senden ayrı kalmak istemiyorum." dedim.

"Bende senden ayrı kalmak istemiyorum ama bu Yağmur için zor bir durum. O kazayı orada geçirdi. Bu yüzden biraz onu anlamaya çalışsan canım."

"Ben zaten onu anlıyorum. Kaza geçirdi. Zor günleri atlattı ama benim suçum ne? Ben neden senden ayrı kalmak zorundayım anne?" diye yükselttim sesimi. Hep onu seçiyordu. Bu ağrıma gitmeye başlamıştı.

"Damla kızım bak çok zor bir durum. Benden senden ayrı kalmak istemiyorum ama bir süre böyle olmak zorunda."

"Yeter." deyip ayağa kalktım. "Hep benden vazgeçiyorsun. Yıllar önce de onun için bırakmışsın beni. Neden ya neden hep benden vazgeçiyorsun? Niye beni sevmiyorsun?" diye bağırdım.

"Kızım, olur mu öyle şey? Aynısınız benim için. İkinizde benim kızımsınız."

"Ben senin hiçbir şeyin değilim. Senin kızın o. Hep onun için beni bırakıyorsun. Yoruldum anne. Annesiz kalmaya artık dayanamıyorum." dedikten sonra çantamı alıp gidecektim ki annem beni kolumdan tutarak sarıldı. İkimizde ağlıyorduk. Ne kadar acı çektiğimi anlamıştı.

"Bir daha seni bırakmayacağım kızım. Canımın içi." dedikten sonra saçlarımdan öptü. İçime bir huzur dolarken ona sımsıkı sarıldım.

Yağmur'un geldiğini fark etmemiştik ikimizde. Yağmur şaşkın şaşkın bize baktıktan sonra tekli koltuğuna oturdu. "Vedalaşıyor musunuz?" diye sordu bize bakmayarak. Annem geri çekildikten sonra "Yağmur, Damla burada kalacak." dedi.

"İyi kalsın." dedikten sonra odasına geçmek için kalktı. Annem derin bir nefes aldıktan sonra "Senin odana bir tane daha yatak koyacağız. Damla için."deyince ne demeye çalıştığını anlamıştı. Ateş saçan gözleri bize dönerken "Ne?" diyebildi sessizce.

"Tamam yalıda yaşamayacağız. O kazayı hatırlamayacaksın. Ama Damla da bizimle burada yaşayacak. Bunca yıl ayrı kaldık zaten. Bundan sonra onu bırakmaya niyetim yok" dedi. Kesinlikle Yağmur'la aynı odada kalmak istemiyordum. Bunun için annemle daha sonra konuşacaktım. Odaya geçtikten sonra annem de yanağımdan öpüp onun yanına gitti.

Doğru olmadığını bilsem de Yağmur'un odasının kapısına yaklaştım ve konuştuklarını dinlemeye başladım. Önce tereddüt etsem de bunun çok fazla yanlış olmayacağına kendimi inandırdım.

"Her şeyi berbat ettim değil mi anne? Yıllar sonra babamla evlenecektin. Kızınla mutlu mesut yaşayacaktın. Ama ben her şeyi mahvettim." dedi sesi üzgün geliyordu. Böyle düşünmesi beni mutlu etmişti. Evet her şeyi bozan oydu. Tamam kazanın sebebi bendim ama üzgün olduğumu söylemiştim. Sonuçta bilerek yapmamıştım.

"Yağmur'um canım kızım. Sana bir şey anlatmak istiyorum. Bundan yıllar önce siz ikiniz aynı yerdeyken, karnımdayken babanla doktora cinsiyetinizi öğrenmeye gitmiştik. Bana ikiz olduğunuzu söylediğinde o kadar mutlu oldum ki. İki tane kızım olacaktı. Doktor ellerinizin üst üste olduğunu söyledi. Hatta korkmuştu önce yapışık olduklarını düşündü. Daha sonra sizin birbirinizin elini hiç bırakmadığını söyledi. Siz ikizsiniz. Aynı yerde can bulmuş iki meleksiniz. Benim meleklerim. İki bebeğimi birbirinden ayırt edemem. Bunu anlayabiliyor musun?" dedi.

Bu sözler karşısında şaşırmıştım. Annemin karnında el ele tutuştuğumuzu bilmiyordum. Sanırım bu çok duygusal bir durumdu.

"Ben bunu hiç anlamayacağım anne. Çünkü benim çocuğum olmayacak." Yağmur'un sözleri karşısında şok olmuştum. Bu duruma hiç bu yönden bakmamıştım. Hiç anne olamayacaktı. İçimi tekrar pişmanlık kaplarken gözlerim doldu.

Ani bir kararla içeri girdim. Annem ve Yağmur sarılırken annem beni diğer koluna aldı. İkimize de sarılıyordu. Biz bir aile olmuştuk. Kabul etmesem de Yağmur benim kardeşimdi.

1 HAFTA SONRA

Annem beyazlar içerisinde salona girdi. Yağmur ve ben köşede ellerimizde çiçeklerle bekliyorduk. Yağmur çok güzel görünüyordu. Siyah bir elbise giymişti. Bende zümrüt yeşili bir elbise giymiştim. İkimizinde gözlerinin içi gülüyordu. Uzun zamandır yakalamak istediğimiz mutluluğun içindeydik. Hangi çocuğa nasip olurdu ki anne ve babasının düğününü görmek? Bu müthiş heyecean verici bir şeydi.

Babam ve annem müzik eşliğinde yerlerine oturdular. Nikah memuru da oturunca şahitler de masadaki yerini buldu. Geleneksel sözlerden sonra birbirinin ardına gelen 'evet' sözcükleriyle tekrar bağlanmışlardı. Tabi bu sefer biz de birbirimize bağlanmıştık.

Selim beni dansa kaldırınca gülümseyerek onayladım. "Annen ve baban çok mutlular."

"Bende çok mutluyum. Onları bir arada görmek çok güzel."

"Yağmur'la aranız nasıl?"

"Nötr. Ne iyiyiz ne de kötü." dedim. Başını salladıktan sonra "Çok güzelsin." dedi. Gülümseyerek karşılık verdim.

Babam Yağmur'un kötü anısını silmek için yeni bir ev almıştı. Bu ev daha büyüktü ve annemin istediği gibi bahçesi sadece ona ait olacaktı. Üstelik annem için bir butik açılmıştı. Her zaman ince zevkini gösterebileceği kıyafetler dikebilecekti. Bir insan ailesi mutlu olduğunda tam anlamıyla mutlu olabiliyordu.

Kalabalığın içinde siyah şapkalı birisi dikkatimi çekti. Hala dans ediyordum ama ona doğru bakmaktan kendimi alamadım. Siyah şapkalı çıkarken bana baktı ama ışıklardan yüzünü göremedim. O anda telefonuma bir mesaj geldi.

"Mutlu bir aile tablosu. Sence bu tablonun dışında kalması gereken kim?"


Düşman KardeşlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin