"NE"

98 7 0
                                    

Damla Acar

Kolumdaki alçı artık can sıkmaya başlamıştı. Hastaneden çıktığımdan beri başımdan bir türlü ayrılmayan hemşirelerden sonra bir de babam eve hemşire getirmişti. Kazadan sonra kendimi garip bir şekilde iyi hissetmeye başlamıştım. Hatta belki yanlış düşünüyordum ama Yağmur'la eşitlenmiş gibiydik. İkimizde ciddi kazalar geçirmiştik.

"Bak bu film daha güzelmiş." dedi Selim elindeki filmi havaya kaldırarak. Sabahtan beri izleyeceğimiz filmi seçememişti. Zilin sesini duyduktan sonra yeni hizmetlimiz Ayşen abla kapıyı açmaya gitti. Kimin geldiğine bakmak için kafamı kaldırdığımda gelenin Yağmur olduğunu gördüm. 

Bakışları Selim'e kayınca durgunlaştı. Aralarında benim bilmediğim kötü bir şey mi olmuştu ki? Onun çevremde olmasından hala rahatsız oluyordum. Ama kavga çıkaran ben olmayacaktım. Yağmur yukarı çıkarken gözlerimi devirdim.

Selim gittikten sonra annem ve babam hala gelmemişti Uzun bir süredir benim başımda bekledikleri için onlara yemeğe çıkmasını ben söylemiştim. Anlaşılan daha gelmeye niyetleri yoktu. Akşam yemeğinin hazır olduğunu öğrendikten sonra aşağı indim. Koca masada sadece Yağmur ve ben vardım. 

Çatalının ucuyla yemeklerle oynarken ona baktım. Bu sırada elimdeki su bardağı yere düşmüştü. Yağmur'un dikkati dağıldıktan sonra cam kırıklarını eliyle toplamaya başladı. Kötü görünüyordu.

"Elin kesilecek bırak." dedim yavaşça. Toplamaya devam ederken bir şeylerin ters gittiğine emin oldum. "Yağmur bıraksana." dedim.

"Ne?" diye bağırdı hiç beklemediğim bir anda. "Elim kesilecek öyle mi? Çok mu umurunda? Herkes senden intikam aldığımı söylemeye çalışıyor. Kendi annemin gözünde bile bunu görüyorum ben." dedi. Evden gitmemle alakası vardı ama kaza geçirmemin sebebi o değildi. 

"Ben neden hep şansız taraf oluyorum Damla? Neden hep sevilmeyen ben oluyorum? Niye ben geldim diye hayatı mahvolan sen oluyorsun? Bu kadar mı kötüyüm?" diye bağırdı. Çok kötü görünüyordu. Alçıda olmayan kolumu ona yaklaştırdım. Elimi omzuna koyduktan sonra "Senin suçun değil." diyebildim. Başka bir şey söylenir miydi bilmiyorum. 

Eli kanıyordu. Benim yere düşürdüğüm cam kırıkları elini kesmişti. "Yağmur, gerçekten senin suçun değil. Tamam evi sana kızdım diye terk ettim ama kaza hiçbirimizin suçu değildi." dedim. Yağmur yavaşça ayağa kalktıktan sonra odasına çıktı. 

"Ayşen Abla burayı toplar mısın lütfen?" dedim. Bende odama çıkacaktım ki zil çaldı. Kapının yanında olduğum için kapıyı ben açtım. Babam sıcak gülümsemesiyle ellerini yanaklarıma koyarak alnımdan öptü.

"Bitanem, nasılsın?"

"İyiyim." dedim. Aslında moralim bozuktu ama onlara belli etmek istemiyordum. Yağmur çok kötü hissediyordu. Ben onun böyle hissetmesini istemiyordum.

"Nasılsın kızım ağrın var mı?" dedi annem.

"Yok." diye tek kelimeyle cevap verdim. 

"Bir şey mi oldu kızım? Moralin bozuk gibi?" dedi babam samimiyetle. Bir sorun olduğunu anlamıştı.

"Alçı ne zaman çıkacak baba?" dedim yalan söyleyerek. Aklıma ilk gelen şey kolumdaki alçı olmuştu.

"Az kaldı bitanem, biraz daha sabret olur mu?" dedi babam. Onlar odalarına giderken ben de kendi odama gelmiştim. Çalışma masamın üzerinde duran kitabı alıp okumaya başladım.

Yağmur Acar

Kendimi tam anlamıyla berbat hissediyordum. Peçeteyi elimin üzerine bastırdıktan sonra yutkunarak göz yaşlarımı sildim. Annemle babamın seslerini duyunca yatağın içine girerek yorganı üstüme çektim. Ağladığımı görmelerini istemiyordum. 

"Yağmur." dedi annem kısık sesle. Uyumadığımı anlamıştı. Yatağımın ucuna oturduktan sonra "Uyumadığını biliyorum kızım." dedi.

Yataktan kalarak doğruldum. Yüzüme baktıktan sonra "Ağladın mı sen?" dedi endişeyle.

"Damla ile kavga mı ettiniz?" dedikten sonra nefes verdi. "Hiç mutlu değilsin. Bunu görebiliyorum. Senin için ne yapabilirim kızım? Ne yaparsam mutlu olursun?" 

"Hep sorun çıkaran benim değil mi? Kolu kırılan o, ölümden dönen o nedeni de benim sorumlusu da. Her şeyi ben yaptım anne değil mi?" diye bağırdım. Öfkemi kusmak istiyordum. Zaten günlerdir gözleriyle söylüyordu bunu bana. 

Selim'in söylediklerini hatırlarken de içim acıyordu. Belki de bu kadar öfkelenmemin tek sebebi buydu. Selim'in benden bu kadar nefret etmesi.

"Senin biraz yalnız kalıp kafanı toparlaman gerekiyor." dedi annem sinirlenerek. Odamın kapasını çarparak çıktı. O da sıkılmıştı benden. Nefes verdikten sonra tekrar yorganın altına girdim. 


Düşman KardeşlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin