KURTARIŞ

95 5 0
                                    

Yağmur Acar


Annem ve babamın mutlu olmaları beni de mutlu etmişti. Tam karşımda dans eden Selim ve Damla'yı bile görmezden gelmiştim. Uzun uzun bakarken gözlerimin daldığını hissettim. Telefonum titreyince kendime geldim. Mesaj gelmişti.

"Ne kadar mutlular. Annen ve babandan bahsetmiyorum. Bunca yıl senin yerine mutlu olan kardeşinden bahsediyorum." 

Bu mesaj karşısında tüylerim ürpermişti. Düğün bittikten sonra kesinlikle babama söyleyecektim. Birisi Damla ile uğraşıyordu. Bunu daha önce söylemediğime pişman olmuştum.

Eve gelince annem önce bana sonra Damla'ya sarıldı.

Damla ile odalarımız karşılıklıydı. Tam ortada salonun başlangıcı vardı. Salonun karşısında yemek odası vardı. Üst katta annem ve babamın odası, babamın çalışma odası ve misafir odaları vardı. Ev büyük ve ferahtı. 

Odama girip gardıroba yöneldim. Pijama takımlarını çıkardıktan sonra biri kapıyı tıklattı. Damla içeri girince gerildim. Aklıma o mesaj gelmişti. Onu endişelendirmek yerine yarın babama söylemek daha mantıklı olurdu.

"Yağmur?"

"Damla?" dedim. Gelen oydu. Söyleyecek bir şeyi olmalıydı.

"Güzel bir geceydi değil mi?" dedikten sonra yatağa oturdu. "Çok mutlular."

"Olmaları gerektiği gibi." diye onayladım. 

"Neyse ben gideyim iyi geceler." deyip çıktı. Sanki başka bir şey söylemek istemiş te söyleyememiş gibiydi bakışları. Pijamalarımı giydikten sonra uykuya daldım.

Sabahın köründe Yelda teyze uyandırmıştı. Babam ve annem bizi tatile götürecekti. Bir kaç kıyafet almam gerektiğini söylemişlerdi. Bavula bir şeyler koyarken hala ayakta uyuyordum. Dışarı çıkarken Damla babama sarılıyordu. Beni gören babam "Prenses?" dedi. Bana böyle seslenince Damla bakmıştı. Sanırım onun lakabıydı çünkü bozulmuştu. 

"Uyandın mı bebeğim?" dedikten sonra alnımdan öptü. Ona hala çok yakın hissetmesem de artık iki yabancı değildik. Birbirimizi anlıyorduk be önemli olan da buydu. 

"Nereye gidiyoruz?" dedim uykulu bir şekilde. Beynim hala yatağın içindeydi.

"Tatile. İki günlüğüne de olsa kafamızı dinleyeceğimiz bir yere." dedi babam. Arabaya binerken Ekin'i gördüm. Burada da karşıma çıkmıştı. Bavullar yerleştirirken bir şey alma bahanesiyle eve giriyormuş gibi yaparak yanına gittim.

"Bu da mı tesadüf?" dedim surat asarak. Bu kadarı fazlaydı.

"Hayır. Geçen gün konuşurken bilekliğini düşürmüşsün. Önemli olabilir diye getirdim." dedi ne zamandır aradığım bilekliği verirken.

"Çok teşekkür ederim. Annem almıştı. Çok sağol." dedim utanarak. O benim iyliğim için gelmişti ama ben ona neler söylemiştim? Önüme gelen saçları ileri attıktan sonra "Eminim sana çok yakışacaktır." dedi. Bu sözleri gülümsememe ve kızarmama sebep oldu. İçeri girerken el salladım.

Selim'den sonra birine bir şey hissetmek iyi olabilirdi ama bu bana çarpan biriyle yaşamak doğru olmazdı. Canım çok daha fazla yanardı. Üstelik bir bebek sahibi olamayacaktım ve kısmen de olsa sorumlusu oydu. 

Arabayla kısa bir yolculuktan sonra havaalanına gelmiştik. Bursa'ya uçuyorduk. Kayak tatili bizi bekliyordu. İner inmez Uludağ'a doğru yola çıktık. Babam benim elimden tutuyordu düşmemem için. Bir yandan da annemi tutarken Damla kendi başına yürüyordu. Biz ilk defa geliyorduk.

Her halinden bozulduğu belli oluyordu Damla'nın patlamaya hazır bir volkan gibiydi. Babamın bana bakarak saçımı okşamasının ardına iyice sinirlendi. Odaya çıkarken bende onunla çıktım. Kendi odama girecektim ki kolumu tuttu.

"Babamla aranı düzelttin bakıyorum." dedi sinirle. Sesinde anlamadığım bir alay vardı.

"Eee, tabi ilk başta naza kasıyordun kendini. Şimdi mi değerli oldu babam? Yeni ev alınca?"

Ne demeye çalışıyordu. Sinirli bakışlarımı ona yönelttim. Her zaman bir huzursuzluk çıkarıyordu. Ben annemi onunla paylaşıyordum ama o babasını paylaşamıyordu. 

"Damla git başımdan!" diye bağırdım. 

"Sen çok büyük oynuyorsun anladım ben seni." dedi bana öfkeyle.

"Ne kadar nankörsün? Annem dönsün diye bana yalvaran kıza bak." dedim. Bunu söylemek istememiştim ama daha fazla hakaretlerini dinlemeyecektim.

"Ben sana yalvarmadım. Yalancı." diye bağırdıktan sonra aşağı indim. Daha fazla dayanamayacaktım. O da peşimden gelirken sinirle nefes verdim. İki el silah sesi patlayınca Damla'ya ateş edildiğini düşünüp üzerine atladım. Onu yere düşürürken ben de üzerine düşmüştüm. Vurulmuş muydu? Yoksa ben mi vurulmuştum.


Düşman KardeşlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin