Karşılaşma

165 14 1
                                    

Damla Acar

Ben Damla. Şu buzdan duvarların arkasında yaşayan her hikayedeki kızların aksine masum olmayan kızım. Annesizlik çektim yıllarca. Yaşadığı halde bir kere bile beni görmeyen bir annem varmış. Babam ne zaman konusu açılsa içindeki acılar depreşiyor sanki. Annem işte. Babamın aksine kızına sahip çıkamayan umursamaz kadın. 

Okulun en popüler kızı olmak kesinlikle kolay bir şey değil. Öyle gözükebilir ama değil. Yanınızda hiç gerçek bir arkadaşınız yok. Hep sizin üzerinizden prim yapmaya çalışan ezik insanlar dışında kimse yok. Selim bile benimle popüler olduğum için çıkıyor. Bu çok utanç verici. Ve benim bunları anlatacak bir annem bile yok. 

Samimi olmayabilirim diğerleri gibiyim. Şu filmlerdeki 'iyi kız' değil 'kötü kız' olanım ben.

Okula yeni gelen kızın üzerime o iğrenç sıvıyı döktüğünü hala unutamıyorum. Yanlışlıkla olsa bile rezil olmayı sonuna kadar hak etti. Üstelik Selim'e bakarken yakaladım onu. 

Babamla akşam yemeğini dışarıda yiyecektik. Nerede kalmıştı? Telefonumu çıkartarak arama tuşuna bastım.

"Alo baba? Bu akşam dışarıda yiyecektik."

"Kızım, üzgünüm. Bir işim çıktı. Yarın akşam yesek olur mu?"

"Olur. Tamam da senin sesin neden böyle geliyor baba bir şey mi oldu?"

"Hayır hayatım. Canımın içi olmadı bir şey."

"Tamam babacım görüşürüz."

"Canımın içi görüşürüz."

Babamın bana olan sevgisi anne sevgisizliğini bastırmasa da beni iyi hissettiriyor. Gerçekten beni tek seven kişi babam. Ve sadece beni sevmesi çok hoşuma gidiyor.

...

"Damla, Damla?" Nurcan ablanın sesi alarm sesinden farksız. Kadın sabahın köründe beni uyandırmaktan bıkmıyor mu acaba?

"Nurcan abla beş dakika daha." desem de yine de uyanmak zorunda kaldım. Saçlarımı düzleştirdikten sonra hafif bir makyaj yaptım. Merdivenlerden inerken mutfaktan yumurta kokusu geliyordu.

"Baba günaydın." deyip yanağından öptüm. Babam gülmüştü ama zoraki bir gülüş gibiydi. Yüzümü buruşturdum.

"Yurt dışına mı gideceksin? Genellikle o zamanlar böyle gülersin de." dedim keyifsizce. Bensiz gittiği hiçbir yeri sevmiyordum. Üstelik burada tek başıma kalmak ta istemiyordum.

"Okul çıkışı seni alacağım. Ve bir yere gitmemiz lazım. Seni birileriyle tanıştıracağım." dediğinde şaşırdım. Beni kesin ortağıyla ve ailesiyle tanıştıracaktı. İstemediğim şeyleri yapmak zorunda olmaktan nefret ediyordum. Faruk abi arabanın kapısını açarken ağzını yokladım.

"Bugün bir ortakla falan mı tanışacağım?" dediğimde şaşırdı.

"Baban seni ne zaman öyle sıkıcı iş adamlarıyla tanıştırdı ki fıstık?"

"Bilmem ki? Ama sen biliyorsundur."

"Bilgim yok." dedikten sonra kulaklığımı taktım ve müziğin sesini açtım. 

Okula girer girmez Gamze ve Gizem yanıma geldi. "Hande ve sevgilisi ayrılmışlar. Hani şu sana çakma ayakkabı diyen kız var ya o." dedi Gizem büyük bir sevinçle. Yüzümde bir gülümseme oluşurken kafamı eğdim. "Ezik olmak diye buna denir. Sinir şey." dedim ağzımın ucuyla. Gamze saçlarını karıştırırken "Asıl bomba haberi vermedim. Dün senin üzerine şişeyi döken kız var ya bursluymuş." Nedense bu keyfimi daha çok yerine getirmişti. 

Sınıfa girerken o kızı gördüm. Gözleri sanki ağlamış gibi şişti. Ne olduğunu anlamaya çalışırken Gamze dürttü. "Selim nerede?" 

"Biliyorum." dedim sessizce. 

Yağmur Acar

 Gözyaşlarım akmayacak kadar halsiz hissettim bir an kendimi. Yıllardır hasretini çektiğim babam karşımda duruyordu. Sessizlik.

Öğrendiğimden beri hastaneye hakim olan tek şey sessizlik. Ben senin babanım dememişti ama ben anlamıştım. Uzun bir süre sonra kelimeler kafamda yer buldular.

"Siz gidin artık." dedim. Sesim benim tanıyamayacağım şekilde güçsüz çıkmıştı. Bu ben miydim? Y ada bu karşımdaki adam kimdi? Hiç benzemiyorduk birbirimize oysa. Gözlerimiz hariç. Tekarar yutkundu. Kelimeler boğazına dizilmiş gibiydi.

"Seni o kadar çok aradım ki ben. Gözlerine bir kere bakabilmek için, kokunu içime bir kere çekebilmek için, saçlarını bir kere okşayabilmek için seni o kadar aradım ki!" dedi. Dizlerinde güç kalmamış gibi dayandı. 

Beni seviyor muydu yani? Aramış mıydı? Hayır. Varlıklı birine benziyordu. Beni arayıp bulamaması imkansız olurdu.

"Sizi tanımıyorum. Gidin buradan. Annemle bizi yalnız bırakın. Yıllardır olduğu gibi." dedim. Bu sefer benim kelimelerim zor zar çıkmıştı ağımızdan. Güçsüzdüm kabul ediyordum.

"Sen benim kızımsın. Seni buldum. Asla bırakmam." dedi kararlılıkla. O an ona sarılmak istedim. Aklımdan tek bu geçti ama yapamadım. Kolları beni bulduğunda bile tepkisiz kaldım. Beni o kadar içten ve samimi kucaklıyordu ki! İlk defa baba duygusunu hissettim. Gözlerimden yaşlar süzülürken hemşirenin sesiyle geri çekildim.

"Melek Hanım uyandı. Tansiyon düşüklüğünden başka sorunu yok. Taburcu edebilirsiniz." 

Annemin yanına girdiğimde elini tuttum. Kendine yeni yeni geliyordu. Sayıklıyor gibiydi.

"Damla, Damla kızım." 

Sözcükleri beni başka yerlere çekerken 'kızım' sözcüğü beni öldürmeye yetmişti sanki. İçimden bir şeyler yıkılırken az önceki babam olduğunu söyleyen adama baktım. Onun gözleri hala doluydu.

"Damla, ikiz kız kardeşin." dedi sessizce.

...

Annemi eve getirir getirmez odama girdim. Annemin tüm ısrarları üzerine odadan çıkamadım. Bir kardeşim vardı. Bir babam vardı. Ve ben onları tanımadan büyümüştüm. Sebebi ise sadece onlardı. İkisi. Annem ve babam.

Düşman KardeşlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin