AF

114 9 0
                                    

Yağmur Acar

Kaburgamdaki acıya aldırmadan ayağa kalkmaya çalıştım. Annem başucumda uykuya dalmıştı. Sessizce kolumdaki serumu çıkardım. Dikiş izi olan kasık bölgem acıyordu. Kapıyı yavaşça çekerek çıktım. Koridorda gezinmeye başladığımda resepsiyona yakın bir yerde konuşan çocuk dikkatimi çekti. Uzun boyluydu genç biriydi.

"Yağmur Acar evet, tüm masraflarını karşılamak istiyorum." Tanıdığım birine benzemiyordu. Babamın yardımcısı olabileceğini düşündüm. Yanına giderken beni görünce şaşırmıştı. Resepsiyondaki kadın kartı uzattıktan sonra makbuzu verdi.

Bekleme salonlarındaki koltuklardan birine oturmuştuk. Gözleri bana bakarken suçluymuş gibi bakıyordu.

"Babamın yardımcısı falan mısınız?" dedi kısık bir sesle. Kafasını kaldırdıktan sonra başını salladı.

"Hayır, ben sana çarpan adamım." dedi. Kelimeleri zorlukla söylemişti. Gözyaşlarım benden bağımsız bir şekilde akarken "Özür dilerim. Bir şey ifade etmez ama." dedi çekinerek.

"Senin suçun değil. Kendi hatam." dedim gözlerimi silerek.

"Ben çok üzgünüm."

"Sürekli arkama bakıyordum ve yola fırladım. Gerçekten kötü hissetmene gerek yok." Bana inanamayan gözlerle baktı.

"Benim yüzünden çocuğun olamayacak. Ama hala benim kötü hissetmemi mi düşünüyorsun?" dedi. Sözlerinden sonra gözlerini kapattı. Bu şekilde dile getirmesi beni üzmüştü. Bunu anlayacak ki tekrar "Özür dilerim." dedi.

"İkiz kız kardeşim benden nefret ediyor. Babamında pek sevdiği söylenemez. Annem bile diğer kızını bulunca beni unuttu. Kimse tarafından sevilmiyorum anladığın." dedim güçlükle. İtiraf etmek zor olmuştu.

"Şu yeşil gözleri olan kızdan mı bahsediyorsun? Sen ameliyata alındığından acısını yüzünden okuduğum o kızdan bahsediyorsan yanılıyorsun. Üstelik annen saatlerce ağladı. Baban onu ve kızını sakinleştirmek için elinden geleni yaptı. Üstelik benim boğazıma da yapıştı haklı olarak." dedi. Duyduklarım karşısında şaşırsam da ayağa kalktım.

"Evine gidebilirsin."

"Bir daha araba kullanacağımı sanmıyorum." dedi üzülerek.

"O zaman taksiye bin. Canavar sürücü." dedikten sonra güldüm. Suçu değildi. Kendi hatamı başkalarına yükleyemezdim. O da gülümserken "Ekin ben."

"Canavar sürücü demeyi tercih ederim." dedikten sonra tekrar güldüm ve odama doğru yürüdüm.

Damla Acar

Hastanede kalmamıza gerek olmadığını söyledikleri için babam beni eve getirmişti. Yağmur gözlerini açmış olanları öğrenmişti. Kendimi onun yerine koyamıyordum. Yoksa her tarafı dağıtırdım acımı başkalarından çıkarırdım. Ama o sadece ağlamıştı. 

Babam beni yatağıma yatırdıktan sonra üzerimi örttü. Saçlarımdan öptükten sonra odadan çıktı. Gözyaşlarım akarken sessizce ağlama başlamıştım. Benim yüzümden olanlardan sonra uyuyamıyordum bile. Nasıl devam edecektik?

...

Kazadan yana iki hafta geçmişti. Yağmur bugün hastaneden çıkıyordu. Her gün onu ziyarete gitsem de annem yorgun olduğunu, uyuduğunu veya test için götürüldüğünü söylüyordu. Zaten sadece iki defa uyurken görebilmiştim yüzünü. Babam elimden tuttuktan sonra öptü. "Canım bak Yağmur bu dönemde hassas olabilir. Ona biraz anlayışlı davranmalıyız tamam mı?"

Kafamı salladıktan sonra alnımdan öptü. "Aferin benim kızıma." dedikten sonra gülümsedi. Arabaya binerken "Olanların suçlusu benim baba. Benim yüzümü görmek isteyeceğini..."

Babam sözümü kesti. "Böyle konuşmanı istemiyorum. Hiçbir şey senin suçun değil. Sakın böyle hissetme."

"Siz istediğiniz kadar bunun olmadığını söyleyin. Ama bu suç, bu günah bana ait baba. Yağmur'un çocuğu olmayacak. Bu ne kadar kötü bir şey farkında mısın? Benim yüzümden. Çıkardığım kavga yüzünden." dedim gerçek hislerimi ifade ederken kahrolmuştum.

"Damla, böyle bir şey yok. Bu bir kaza. Kimsenin hatası değil." dedi. Konuyu kapatmıştı son söylediğiyle. Hastane işlemlerini halletmek için beni kapıda bırakıp gitmişti babam. 

Annem gülümsedi. "Damla gel kızım yardım et." derken sesi samimi çıkmıştı. Yağmur'la göz göze geldiğimiz an ne olacağını merak etmiştim. Bakışları boştu. Ne kızgınlık ne öfke ne de başka bir şey vardı. Ben gelmeden annem üzerini giymesine yardım etmişti. Gözlerinin altı çökmüş gibiydi. Hastane havası yaramamıştı. Bir de atlattığı ameliyatlar onu yormuştu. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Ne desem doğru olurdu? Ya da ne yapmam gerekiyordu.

"İyi misin?" dedim. Sesim tahmin ettiğimden soğuk ve kısık çıkmıştı. Böyle soğuk olmayı istemiyordum ama o boş bakışları beni buna zorlamıştı. Başını sallayarak evet anlamında cevap vermekten başka bir şey yapmadı. Bende olsaydım kızardım. 

Babam gelinceye kadar sessizce beklemiştik. Babam düşünceli bir ses tonuyla "Masraflar ödenmiş." dedi. Annem şaşırırken Yağmur şaşırmamıştı.

"Ekin, bana çarpan çocuk ödedi." dedi Yağmur.

"Sen onu nerede gördün ki?" dedi babam kuşkulu bir sesle.

"Çok büyük bir problem değil mi?" dedi Yağmur. İğneleyici konuşmuştu. Babam üzülerek "Haklısın özür dilerim." dedi. Yağmur ayağa kalkarken yardım almadı. Dışarı kadar kendisi yürüdü. Arabanın önüne geldikten sonra annem "Haldun, biraz konuşmamız lazım." dedi çekinerek.

Babam kapıyı açarken "Yağmur dinlensin. Evde konuşuruz hayatım." dedi acele ederek.

"Haldun." dedi annem. Bir şey söyleyecekti ama çekiniyordu gibiydi. "Biz Yağmur'la konuştuk. Yağmur o evde yaşamak istemiyor ve biz eve dönmeye karar verdik." Zorla konuşmuştu annem bakışları beni bulduktan sonra "Her zaman görüşeceğiz." diye ekledi. Çok şaşırmıştım. Bunu beklemiyordum. Bize böyle ceza veriyordu. Annemi ve kendisini uzaklaştırarak babamla beni cezalandırıyordu.

"Kızım. Yağmur." dedi babam yumuşak bir sesle.

"Haldun. Böylesi daha iyi. Bir süreliğine." dedi. Yağmur anneme ne söylediyse annemin tek amacı eski evine dönmekti. Beni yine bırakıyordu. Annem alnımdan öptükten sonra "Bitanem, her zaman görüşeceğiz tamam mı? Seni arayacağım." dedikten sonra taksi çevirip uzaklaştılar. Annem Yağmur'u tutarak taksiye bindirirken babam da bana sarıldı. Herkes olması gerektiği yerlere gitmişti. Ben babamın kızı. O annesinin kızı. Yine ayrılmıştık. Yıllar önceki gibi annem yine onu seçti. Ve bu sefer onu suçlayamıyordum. 


Düşman KardeşlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin