Tercih Zamanı

111 8 1
                                    

Yağmur Acar

Bahçenin çıkışına kadar hızla koştum. Annem yıllardır görmediği kızını bana tercih etmişti. Bunun düşüncesi bile beni korkuturken şimdi başıma gelmesi oldukça kötüydü. Tercih edilmeyen tek kişi bendim anlaşılan. Nefes nefese kaldığımda koşmayı bıraktım. Kapıdan çıktıktan sonra sokak boyunca koşmaya devam ettim.

Zaten yıllar önce babasının vazgeçtiği aciz kızdan şimdi annesi de vazgeçmişti. Damla'yı bırakmamak için beni bırakmıştı. Şeytan kızının masum bakışları aklıma gelince çıldıracakmış gibi oluyordum.

Birden arkamda biri olduğunu görünce adımlarım sıklaştı. Önüme bakmadan yürürken sert bir şekilde yere düştüm. Babam veya annem her kimse şuan onlarla konuşmak istemiyordum. Sadece gitmek istiyordum. O yüzden hızla kalktım ve koşmaya devam ettim. Yola bakmadan fırladıktan sonra araba farkları gözümü aldı ve sert bir demirin kaburgama çarpmasıyla yere düştüm. Bütün vücudum sızlarken babam korku dolu gözlerle bakıyordu. Bilincim kaybolurken tüm hücrelerimde müthiş bir acı vardı.

Haldun Acar

Kızların aralarında olan kavgalar artık şiddetini arttırmıştı. Yağmur'un kapıyı çarpmasıyla birlikte arkasından gittim. Kızıma daha yeni kavuşmuştum. Ona yaklaşamıyordum. Sanki ona attığım her adımda benden kaçıyordu. Yıllar önce Melek'in benden boşanmasına izin vermemeliydim. Hemde bir yanlış anlaşılma uğruna. Yıllarca kızımdan ve Meleğimden ayrı yaşamıştım. Üstelik Damla da annesiz büyümüştü. Damla'yı canımdan bile fazla severken şimdi Yağmur da vardı. Onun gülümsemesi bile içimi okşuyordu. 

Arkasından koşarken ona seslenemiyordum bile. O kadar hızlı koşuyordu ki nefes nefese kalmıştım. Arkasına baktıktan sonra yere düştü. Benim geldiğimi görünce kalkıp daha hızlı koşmaya başladı. Tam ona yetişecektim ki aniden yola fırladı ve hızla gelen araba ona çarptı. Tüm hayatımın o an durduğunu hissettim. Korkuyla yanına çökerken "Kızım." diyebildim. Gözleri kapanırken kalbime saplanan acı her şeyin üstündeydi. Kızım ölmüş müydü? 

Arabasından inen on sekiz on dokuz yaşlarında bir genci o an öldürebilecek kadar sinirlenmiştim. 

"Ben... Ben..." dedi şaşkınlıkla. Kızım ellerimde can verebilirdi. Telefonumu yokladım ama yanımda değildi.

"Ambulans." dedim zorlukla. Kızımın nabzını kontrol ederken titriyordum resmen. Genç çocuk acilen telefonunu çıkardı ve ambulansı aradı. Ona daha yeni kavuşmuşken onu kaybedemezdim. 

"Yağmur. Kızım."dedim ağlayarak. Cevap vermiyordu. Onu sarstım. Ama yine cevap vermemişti. Ambulans gelmeyince korkmaya başlamıştım. Kızımın teni git gide soğuyordu. 

"Arabayla mı götürsek?" diye teklif etti genç. Onunla hesabımı sonraya bırakıp kızımı kucağıma aldım. Zaten zayıf olan bedeni iyice küçülmüştü sanki. Arabanın arka koltuğuna aldıktan sonra genç çocuk hızlı bir şekilde arabayı sürmeye başladı. 

Hastaneye gelir gelmez genç çocuk arabayı durdurdu ve Yağmur'u kucağına alıp sedyeye taşıdı. Bende arabadan indikten sonra kızımın yanına koştum. 

"Acil ameliyathaneye almamız lazım." dedi bir doktor.

"Kızım iyi mi? Cevap ver." diye bağırdım. Kimse bana cevap vermedi. Onu ameliyata aldıktan sonra bekleme salonundaki koltuklardan birine oturdum. Ona bir şey olmaması için dua ederken genç çocuk yanıma geldi. 

"Ben çok özür dilerim. Birden yola fırladı. Onu görmedim. Gerçekten çok pişmanım."

Şu an tek düşündüğüm kızımın iyi olmasıydı. Melek'e haber vermem gerekiyordu. Bunu bilmeye hakkı vardı. Ama telefonum yanımda değildi.

"Telefonu verir misin? Annesini aramam lazım." dedim yavaşça. Çocuk telefonunu uzattıktan sonra Melek'in numarasının ezberimde olmadığını hatırladım. Damla'nın numarası ezberimdeydi ama. Numarasını tuşladıktan sonra "Kızım ben baban. Anneni verir misin?" dedikten sonra Damla telefonu annesine verdi.

"Haldun, buldun mu kızımı?" Ona bunu nasıl söyleyecektim?

"Melek. Ben... Onu buldum." dedim. Nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum. Mahvolacaktı.

"Neredesiniz?"

"Yağmur bir kaza geçirdi." Uzun bir süre karşı taraftan bir ses gelmemişti. Ağlama sesi geldiğinde "Hangi hastahane?" diye sordu. Özel hastahanenin adını söyledikten sonra telefonu kapattı.

Yarım saat sonra hastaneye geldiklerinde Melek yere düşmek üzereydi. "Kızım nerede?" diye ağlarken ona sarıldım. Gözlerim Damla'yı bulduğunda onun da gözleri dolmuştu. Endişeli görünüyordu. Bu akşamki kavgayı çıkarttığı için kendini suçluyordu. Melek'i oturtup ona sarıldım.

"Tamam bitanem. Kardeşin iyileşecek." derken kafasını göğsüme dayadı. Ona çarpan çocukta iki saatten beri benimle beraber bekliyordu. Ameliyathanenin kapısı açıldıktan sonra doktor içeriden çıktı.

"Yağmur Acar'ın yakınları siz misiniz?" 

"Evet." dedim. Doktor yüzünü buruşturdu.

"Çok zor bir ameliyattı. Kaburgasında kırık meydana gelmiş. Ayrıca bacağında da ezilme var. Elimizden geleni yaptık. Beklemekten başka bir çaremiz yok. Her şeye hazırlıklı olmalıyız." deyince boğazına yapıştım. "Nasıl her şeye hazırlıklı olmalıyız? Kurtaracaksın kızımı. Kurtaracaksın." Ellerimi çektikten sonra çaresizlikle koltuğa oturdum. Damla'ya sarılırken Melek hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.

"Benim yüzümden oldu. Onun tüm hayatını ben değiştirdim." dedi Melek. Damla'nın bakışları solarken kendini sorumlu tuttuğuna emindim. Ameliyathaneden Yağmur'u çıkarırlarken Melek elini tuttu.

"Kızım." 


Düşman KardeşlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin