Asya uyandığında kanepede tekti. Hava kararmıştı ve neredeyse dün geceden beri uyuyordu. Bu kadar uyuduğuna kendi de inanamadı. Elini başına koyarak, yerinden hafifçe doğruldu. Bir kahve iyi gelecekti.
Etrafına hızlıca göz gezdirdi. Elini başından çekerken, Timuçin nerede? diye düşündü. Evde hiç ses yoktu. Aklına kötü bir şey gelmiş gibi duraksadı. Öpüşmüşlerdi. Hemen fırlayıp koltuğa dikti gözlerini. Patronuyla öpüşmüştü.
İşini riske atmayacak olan genç kadının yaptığı birçok kişinin aklında tek kelime uyandırırdı: APTAL! Ama Asya öyle hissetmiyordu. Aklıyla değil, duygularıyla yön veriyordu Timuçin'in nefes aldığı yerlerde. Yanakları yandı. Her şey o kadar farklı geliyordu ki artık. Birkaç saat önce yaşadıkları hayal miydi? Rüya mı görmüştü yine?
Elini dudaklarına götürdü. Gördükleri bir rüyaysa eğer, midesindeki titreşimlerin gerçekliği neydi? Kalbinin atışı kabuslarından farklıydı. Gözlerini kapattığında adamın derin bakışları ve sözleri düştü önüne. Onu sevdiğini söylemişti ve Asya'da karşılık vermişti. Elini dudaklarından çekti ve kalbinin üzerine koydu. Adam yanında olsaydı kalbinin sesini duyabilirdi. Peki bu adam neredeydi? Mutfaktan yükselen kahve kokusuna ilerledi. Timuçin'i elinde iki kahve kupasıyla görünce gülümsedi.
"Günaydın uyuyan güzel," Adam ona ışıl ışıl gülümsedi. Asya'nın tek düşündüğü adamın mükemmel görünüşü ve kendinin attan düşmüş haliydi. Saçlarını elleriyle düzeltmesi yeterli gelmişti. Göz kapakları fazla uyumaktan şiştiyse de adam hala çok yakışıklı görünüyordu. Asya saçlarının dağınıklığı ve akan makyajı yüzünden berbat göründüğünden emindi. Bozuntuya vermeden kahve kupasını aldı ve bir yudum içti.
"Teşekkür ederim. Senden önce uyanıp kahveni ben yapmak isterdim ama,"
"Öyle güzel uyuyordun ki, uyandırmaya kıyamadım güzelim." Boşta kalan eliyle kadının pürüzsüz tenini sevdi. "Kahvelerimizi içtikten sonra seni dışarı yemeğe götüreceğim. Aç olmalısın." Salona yürürken kadını da yanında sürükledi.
Asya hem huzurlu hem de utangaçtı. Koltuğa otururken karnı guruldadı. "Sanırım biraz acıktım. Dünden beridir bir şey yemiyorum."
Adam gülümsedi. Koltukta biraz yayıldı ve bir koluyla kadının omuzlarını sardı.
"Ne yemek istersin?"
"Bilmem."
Adam düşünür gibi yaptı. "Hımm, ete ne dersin? Ata Şen Restaurantın etleri gerçekten iyi."
Orayı Asya da biliyordu. Gerçekten lezzetli ve pahalı menüleri vardı. Ama kadının aklına ilk gelen şey, bu ilişkinin farklı olmasını istediğiydi. İkisi de şıkır şıkır giyinip, pahalı şaraplardan içip, birbirlerine iltifatlar ettikten sonra geceyi yatakta bitireceklerdi. Bunu istemedi. Samimi olmayı diledi. Ona diğer kadınlardan farklı olduğunu göstermeliydi. Bu farklılığın boyutu neydi bilemese de yapacaktı. "Balık ekmeğe ne dersin?"
Genç adamın kaşları havalandı. "Balık ekmek mi?"
Yerinden doğruldu. "Evet, geçenlerde yerken beni yakalamıştın. Orayı çok seviyorum. Hem denize bakan tabureleri de var." Omuzlarını silkti.
Timuçin güldüğünden göz kenarları kırıştı. "Pekala, balık ekmek olsun."
"Şey, seversin, değil mi?"
Derin bir nefes aldı ve kadının alnını, burun kemiğini, yanağını, boynunu ve gerdanını okşadıktan sonra fısıldadı. "Bayılırım."
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZEMLİ PATRON (+13)
Mistério / SuspenseGİZEMLİ PATRON Zor bir çocukluk geçiren Asya, hayatına Muğla'da bir otelde çalışarak geçirmektedir. En yakın arkadaşı ve en büyük destekçisi de onun kadar yaralı bir geçmişe sahip Ali'dir. Otele yapılacak yeni bir bar için, p...