Asya, gözlerini açtığında evindeydi. Titreyerek üzerindeki pikeye sarıldı ve kendini toparlamaya çalıştı. Gözlerini acıtırcasına kapatarak unutmaya uğraştı; ama her şey çok tazeydi. Çürüyüp yok olmasa da, en azından zihnin büyük bir bölümünden uçması için zamana ihtiyaç vardı.
Yine berbat bir rüya görmüştü. Dün geceki adamlardan biri fena saldırmıştı. Kurtulamıyordu ellerinden. İtmeye çalışıyordu; ama vücudunun hiçbir noktası yerinden oynamıyordu. Kaskatı kesilmişti bedeni ve iğrenç herif bundan yararlanıyordu. Neyse ki son anda açtı gözlerini, rüya olduğunu kanıtlamak istercesine odasına baktı. Rahatlamıştı. Çünkü evindeydi. Sonra susadığını fark etti; ama kendini o kadar yorgun hissediyordu ki kalkmak istemedi. Yatağı daha cazip geldi. Sağına döndü. Tekrar uykuya dalmak istiyordu. Gözlerini kapattı. Hışımla yataktan fırladı. Saat öğleden sonra ikiyi gösteriyordu.
"İnanamıyorum! Geç kaldım!"
Telefonunu aldığı gibi mutfağa koştu. Susuzluğu heyecanla bir kat daha artmıştı. Bir bardak suyu tepesine dikerken, bir yandan da oteli aramak için hareketlendi. Selçuk Bey'e ne diyeceğim şimdi Allah'ım! Nasıl açıklayacağım? diye kendini yiyordu; ama telefonu aldığında cevapsız çağrı yoktu. Rahatlamalı mıydı? Yoksa... "Belki de kovuldum!" diyerek volta atmaya başladı.
Telaşla sekreterin numarasını tuşladı. Artık orası dar gelmiş olacak ki, salona geçti. O sırada telefon açıldı; ama Asya cevap veremedi. Gördüğü manzara karşısında şaşırmıştı. Birkaç saniye kaldı yerinde öylece.
Timuçin salondaki koltukta uyuyordu. Saniyeler içinde gecenin karanlığına döndü. Doğru ya, gece imdadına O yetişmişti. Elindeki fener gibi aydınlatmıştı anını. Yüzündeki yaşları kurutan bir giriş yapmıştı olaya. Kahramanıydı onun. Canını, psikolojisini, en doğrusu geleceğini kurtaran adamdı. Sıcacık kollarında güven bulmuş, çağlayan gibi akan duygularını düzene sokmuştu. Dalgalı perçemi alnına düşmüştü. Adrenalin salgılanan bedeninden ter ve erkeksi koku yükselmişti. Kalın göğsünün sertçe inip kalkmasının nedeni Asya'nın ağırlığı değildi. Kadın emindi ki, öfkesiyle verdiği amansız savaştı. Bir muharebeden çıkmıştı; ama öyle kusursuz görünüyordu ki, Asya gözlerini alamamıştı ondan. Dün gecede sadece adam vermiş gibi hissetti kısacık bir anda. Yüzünde farklı bir gülümsemeyle baktı ona ve başka bir odaya geçti.
"Selçuk Bey orada mı Esra?"
"Burada değil. Asya Hanım siz misiniz?"
"Evet benim... Selçuk Bey'le konuşmam gereken bir şey vardı."
"Efendim, Selçuk Bey otelde değil; ama çıkmadan önce ararsanız diye size bir mesaj bırakmıştı."
Genç kadın istemsizce elini ağzına kapadı. Ne mesajıydı ki şimdi bu? Diye düşünerek heyecanla aldığı nefes sesini bastırdı. Dün geceki olay haberlere çıkmıştı da, rezilliğimden dolayı kovuldum mu acaba?
"Asya Hanım?"
"Buradayım Esra. Dinliyorum seni." Sesinin titremesine engel olamadı. Yıllardır bu otele emek vermişti. İşini hiç aksatmamış, tek başına hayat mücadelesi vermiş, kendi emeğiyle kazanmış olduğu parayla hayatını sürdürmüştü. Her şey olmayan ailesi içindi. Babasının, annesinin ve kardeşinin gülen yüzleri için...
"Sen akıllı bir kızsın Asya..." diyen bilgili babası için.
"Sizi tüm sabah beklediğini ve gelmediğiniz için size kızgın olduğunu; fakat bir günlük de olsa, bu tatili hak ettiğinizi söyledi. Özellikle harfi harfine söylememi tembih ettiği bir şey daha var. 'Beni telefonumdan arayamayacak kadar ne yaşamış olabilirsin sevgili kızım? Her neyse zahmet etme ve yatağına uzan!'"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZEMLİ PATRON (+13)
Mistero / ThrillerGİZEMLİ PATRON Zor bir çocukluk geçiren Asya, hayatına Muğla'da bir otelde çalışarak geçirmektedir. En yakın arkadaşı ve en büyük destekçisi de onun kadar yaralı bir geçmişe sahip Ali'dir. Otele yapılacak yeni bir bar için, p...