HADİ BAKALIM O GÜZEL ELLERİNİZ YILDIZA VE ELBETTE YORUMA! :)
BEN BU BÖLÜM İÇİN GERÇEKTEN ÖZENDİM VE ÇOK SEVEREK YAZDIM. BU BÖLÜM İÇİN ŞİMDİLİK DAHA İYİSİ YOK, BELKİ İLERLEYEN ZAMANLARDA OLUR :))
SİZLERİ SEVİYORUM CANLARIM. YAZARINIZI UNUTMAYIN HAYDİ!
Asya kendini berbat hissediyordu. Kabuslarla gerçeklerin birbirine girdiği anlardan biri olmuştu yine. Rüyasını anlamlandırmak için kendine zaman ayırmak isterken arkadaşının gizemli ölümü kadını tepetaklak etmişti.
Selçuk Bey üzgün çalışanına bir baba şefkatiyle sarılarak, "Kızım, başın sağ olsun. Sabah Ali aradı. İyi misin?"
"Sağ olun..." Genç kadın derince aldığı soluğun ardından dürüst davrandı. "Nasılım, bilmiyorum. Yani pek bir şey hissettiğimi söyleyemem. Sadece şoktayım!"
"Çok yakınınız değilmiş galiba. Ama tanıdık olması bile yeterli oluyor bazen insanı etkilemesi için. Bu çocuğa bunu kim reva gördüyse çekecek, cezasını bulacaktır."
Tanımak şöyle kalsın; küçük bir sohbet, yüz yüze gelinen bir an, hatta gözlerin bir araya gelişi... Kişileri birbirine bağlayan etkenlerden olabiliyordu. İnsanoğlu her ne kadar aksini gösterip ispatı için çabalasa da duygusal varlıklardı. Birkaç dakika önce nefes alan kişinin nefesi kesildiği anda farklı duygular ve fikirlere bürünebiliyordu. En basiti ise şuydu: Az önce konuştum, yüzlerimiz karşılaştı ve gözlerimiz iletişimde bulundu. Ve şu anda bunların hiçbirini yapamayız. Çünkü O yeryüzünden olmayacak. Toprak altında izi kalacak.
Hüzün kaplasa da içini, düşünceli müdürü karşısında gözlerine hafif bir parıltı gelmiş ve canlılık oturmuştu. Selçuk Bey'i babası gibi seviyordu. Ailesini kaybedeli hayli olmuştu ve onların hasretini hep çekiyordu. Saklamaya çalıştığı, kendine bile itiraf edemediği acıları vardı genç kadının. Ailesiz yaşamak, en yakını olan teyzesinin mesafeleri onun duygularını almış gibiydi. Bazen zor hissediyordu hüznü. Ölümü... Yüzünde gölgeler düşürmüyor değildi duyduğu her yakın ölüm; ama karalar bağlayacak kadar da derinden yaşamıyordu.
Böyle zamanlarda kendini çok şanslı hissediyordu. Selçuk Bey gibi bir müdürü vardı. En azından iş yerinde huzurluydu. Çok zor durumda kalırsa, kapısını çalacağı bir büyüğü vardı.
"İnşaallah Selçuk Bey. Sağ olun..."
Sonra dayanacak bir beden hissetmek istemiş olacak ki, adama yaklaşıp sıkıca sarıldı. Burnunun sızlayan direğini görmezden gelerek adama sıkıca sarıldı.
Selçuk Bey kolundan tutup kendine çevirdi genç kadını. Bir süre şefkatle baktıktan sonra,
"Yalnız gitme kızım. Personellerden birini ayarlayayım ben. Yanında bulunurlar."
Ali'nin Marmaris'te olduğunu bilmiyordu yaşlı adam. Personellerden biri Ali'yi görürse sıkıntı çıkardı. Bunun farkında olan genç kadın, "Yok sağ olun. Ben hallederim, diğer türlü daha ağır gelir bana, lütfen ısrar etmeyin."
"İçim hiç rahat etmiyor seni böyle tek bırakmayı... İşin bitince eve git biraz dinlen. Beni de mutlaka ara!"
"Teşekkür ederim." Adama gülümsemeye çalışmıştı elinden geldiğince; ama o kadar zor olmuştu ki bu. Sanki tüm enerjisinin dudaklarının kıvrılmasına harcamış gibi yoruldu birden bedeni.
Asya adımlarını yavaş atıyordu. Hareket etmekte zorlanıyordu sanki. Fazla etkilenmemiş gibi görünse de; şaşkınlık, bedenini ele geçirmişti. Üstündeki elbiseyi dolaptan nasıl aldığını ve nasıl giydiğini hiç bilmiyordu. Bir oturup düşünse, bunu kafasında bir tartsa, o bölümü bulamayacağından korkuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZEMLİ PATRON (+13)
Misteri / ThrillerGİZEMLİ PATRON Zor bir çocukluk geçiren Asya, hayatına Muğla'da bir otelde çalışarak geçirmektedir. En yakın arkadaşı ve en büyük destekçisi de onun kadar yaralı bir geçmişe sahip Ali'dir. Otele yapılacak yeni bir bar için, p...