EA-4

770 44 5
                                    

" Tekrardan özür dilerim." dedi kız.
"Gerçekten de ne karma ama."diye fısıldadım.
"İsimleri alalım." dedi Robin.
"Emily." dedim.
"Juliet." dedi.
"Sanırım ona birazdan karar vereceğiz." dedi Robin.
"Hayır adım Juliet." dedi kaşlarını çatarak. Juliet orta boylu , koyu mavi gözlü ve kumral bir kızdı.
" Sanırım hikayedeki Juliet de sen olmalısın." dedi Robin. "Fazla asi."
Robin üzerinde birkaç paragraf yazan kağıtları ikimize uzattı.

R: -- Kimsin sen? Böyle geceye gizlenerek sırrımı öğrenmeye gelen kim?
J:-- Nefret ediyorum adımdan ben de sana düşmandır diye. Ben yazmış olsaydım, şimdi yırtar atardım onu.
R:-- Daha yüz söz bile içmedi ağzından kulaklarım, ama bu sesi tanıyorum.
Duraksadım.
"Bu kadar mı ?" dedim Robin'e bakarak.
Robin alkışladı." Daha fazla duygu ve kafasını kağıttan kaldırabilen Romeolara ihtiyacımız var. Şimdilik bu kadar yeter." dedi.
Kağıdı kenara bırakıp hala aynı pozisyonda bana bakan partnerime odaklandım. " Kağıttan fazla yararlanmadın ." dedim gülümseyerek.
"Isimin getirdiği bir şey, ya da Shakespeare fanatiği ebeveynler." Gülümsedi.
Öğrenciler birer birer sınıftan çıkarken başımı Aria ve Spencerı aramak üzere çevirdim. Onun yerine sınıftan çıkıp gitmekte olan Alisonla uzun bir bakışma içerisinde bulundum. Gözleri hala bana o kadar masum geliyordu ki bunun için kendimi suçluyordum.
"DiLaurentis ?" dedi Juliet.
Ona baktım. "Tanıyor musun?"
Gülümsedi. "Sekizinci sınıfta aynı kıyafeti giydiğimiz için son teslim gününde proje ödevimi yırtmıştı."
"Elbette yapmıştır." Alaycı şekilde gülümsedim. "O zaman biliyorsundur ?" dedim.
"Neyi ?" dedi yüzüme bakarak. "
"Boşver." dedim gülümseyerek.
"Dersin ne? " dedi.
Cebimdeki programı çıkardım ve emin olmak için bir kez daha baktım. " Matematik." dedim.
"Ileriki hayatımızda X'in karekökünün pek de işe yaşayacağını düşünmüyorum." dedi Juliet.
"Bu dersi asalım demenin farklı yolu mu?" dedim gülerek.
Cebinden araba anahtarını çıkardı. "Sen kullanırsan evet." dedi.
Anahtarları aldım."Kesinlikle ben kullanacağım ."
Arabaya bindiğimizde
duraksadım. "Nereye gidiyoruz ? " dedim .
"Oturup kahve içip sıkıcı şeylerden bahsetme psikolojimde hissetmiyorum. Aslında aklımda daha güzel bi fikir var. " Gülümsedi.
"Lunapark mı ? Gerçekten mi ?" dedim.
"Kesinlikle." dedi.
Arabadaki uzun süreli sessizliğin ardından söze başladım. " Peki sen ?" dedim. "Ne tür erkeklerden hoşlanırsın ?"
Arabanın camından dışarıyı izliyorken bana baktı. " Yakışıklı erkekler, güzel kızlar ve yavru köpeklerden hoşlanırım." dedi gülümserken.
" Uzun bir liste." dedim biraz hızlanırken. " Kızlar ve köpekler konusunda hemfikiriz. Ben sadece erkekler yerine papatyaları tercih ediyorum."
"Papatyaları severim."dedi kahkaha atarken. Müzik açmak üzere cd çaların tuşlarından birine dokundu. Ilk çıkan Lana Del Rey şarkısında duraksadı.
"Bu şarkıyı seviyorum." dedi pencereden başını çıkarırken. Saçları rüzgarda savruluyordu. Tam o anda ona odaklandım, gözleri Alison'un bir ton koyusu , savrulan saçları ise onunkinin aksine siyahtı. Bir kaç saniyeliğine onun yerine Alison'u gördüğüme yemin edebilirdim. Kollarını camdan dışarı açmış, sarı saçları rüzgara yenik düşüp savrulan ve gözleri mutluluktan parlayan bir Alison.
" Tek yön." dediğinde ona baktım.
" Ne ?" diye karşılık verdim.
"Yol, tek yön." dediğinde hızlıca yola baktım. Uzaktan gelmekte olan arabaya son anda direksiyon kırmamla Juliet kahkaha attı.
"Bana diyene de bir bak." gülümsedi.
"Ölme fikri sana nasıl kahkaha artırıyor anlamıyorum." dedim gülümseyerek.
"Ölü gibi gözükmüyoruz." dedi ciddiyetle. " Ölüm çaresizlere , salaklara ve yaşlılara göredir."
"Hangisini üstüme alınmalıyım bilmiyorum." dedim lunaparka giriş yaparken.

" O kadar da kötü değil." dedi son hızla insanları çığlık attıran roller coster'a bakarken. "Kahvaltıda ne yedin ?"
"Kahvaltı yapmadım." dediğimde "Güzel." diyerek yanıtladı.
"Üstelediğin için ölürsem çaresizler kategorisine gireceğim." dedim.
"Roller costerda öldüğün için kesinlikle salaklardan olacaksın." dedikten sonra elimi tuttu ve binilen yere doğru koşmaya başladı.
"Yüksekten nefret ediyorum." diye bağırdım raylarda ters dururken. İnsanların çığlıkları olayı zevkli kılan kısımdı ,miğdemdeki kıpırtı şimdiden pişman olmama sebep olmuştu .
Juliet ise çığlık atanlardan gibi görünse de sonradan şarkı söylediğini anladım. Gülümseme sebep olan bu durum trenin hızlanmasıyla son buldu.
"Başım dönüyor." dedim inerken.
"Mükemmeldi ." dedi Juliet. " Hadi bir daha yapalım! "
"Kesinlikle hayır." netlikle yanıtladım.
" Dönme dolap ? " dedi o yarafa bakarken. " Hız yok, ters dönen herhangi birşey yok."
Bitkin bir gülümsemeyle bir kaç saniye gökyüzüne baktım ve cevapladım. "Tamam."
Öncelikle Juliet bindikten sonra bana elini uzattı. Karşısına veya yanına binmek arasında küçük bir ikilimde kalsam da kolumdan tutup beni yanına çekti.
Dönmeye başladığında kısa bir sessizlik oluştu, Juliet tüm ciddiliğiyle şehri dinliyor gibiydi.
" Rosewooda çok fazla ışık var." dedi Juliet en tepeden inişe geçerken.
"Evet geceleri güzel görünüyor." dedim çevreye bakarken.
" Karanlık ise bana ait." dedi. " Tüm ışıklar toplansa bile beni aydınlatamaz.
Gözlerine baktım. Uzaklara ulaşmış, zihninde milyonlarca düşünce bulunuyor gibiydi.
"Beni aydınlatıyorsun." dediğimde bana baktı."Tabi uzun zamandır bulunmayan bu gülümsemeleri aydınlanmak sayarsan." İçten bir şekilde güldü.
Geri kalan tüm zaman boyunca birbirimizi izledik. Ne Rosewood ne de düşünceler bunu durduramadı. Aslında bunu durduran tam olarak dönme dolabın durması oldu.
"Şimdi ?" dedim lunaparkın ortasında dururken.
"Şimdi müziği dinleyeceğiz." dedi netlikle. Etrafıma baktım ve dikkatlice dinledim, müzik sesi yoktu. İlginç bir bakış attığımda açıkladı.
" Şimdi müzik bizim için çalacak." yavaşça yaklaştı. Şaşkınlık içinde bekledim. Nefesini duyabileceğim kadar yaklaştığında gözlerini kapattı. Dudakları ile aramda santimlik mesafe kalmıştı.
"Ben Alison değilim. " dedi. "Ben aşık olduğun kişi değilim ."
Biraz daha yaklaştı.
"Ama başarabilirim."



Some Feelings (Emison)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin