YOU AND ME IN SWEET PARIS
-0-
Uçaktan indiğimiz anda bir şeylerin değiştiğini eminim ki ikimizde hissediyorduk. Sürekli gülümsüyorduk, hiç durmadan gülümsüyorduk.
Havaalanından çıktığımızda Alison bana eşsiz hissettiren gülümsemesiyle baktı.
"Şimdi? " dedi.
Elimi uzattığımda son zamanlarda özlediğim Alison bakışını attı ve elimi tuttu. Bir elimizde bavullar diğerinde ise birbirimizin elleri vardı.
Taksiye ilerledik, bir taksicinin bizi " Bienvenu à Paris" sözleriyle karşılaması ve bavullarımızı alması üzerine gitmek istediğimiz otelin adını verdim.
"Her şey rahatsız edici derecede kusursuz." dedi Alison. Gülümsedim.
Aracın camını açıp dışarıya baktı. Rüzgar saçlarının savrulmasına sebep oluyordu. Alison Fransa'ya indiğimiz ilk andan beri her zamankinden iyi görünüyordu.
Otele vardığımızda taksici ilginç aksanıyla "Iyi günler" benzeri bir şey söyledi.
Otelin uzun merdivenlerinden çıkarken Alison duraksadı. "Odamız Eyfel Kulesini görse iyi olur." dedi ve gülmeye başladı.
Güldüm." Bizim ?" dedim "Aslında ikimize iki farklı oda rezervasyonu yaptırmıştım."
Gülümsedi. "Pekala."
Resepsiyona ilerledik. İsimlerimizi söyledikten sonra görevli "Hoşgeldiniz." dedi ve bavullarımızı alıp odalarımıza çıkarmak üzere harakete geçti.
Alison'un odası benimkinin tam yanındaydı. Eşyalarımı bırakıp kapısını çaldım. Kapıyı açtığında içeri girdim. Yatağının ilerisindeki yere kadar uzanan camın perdesini yavaşça yukarıya çektim. Ve bütün bir Paris manzarası karşımızdaydı.
"Gerçekten mi ?" dedi tebessüm edip manzaraya dalarken.
"Sen daha güzelsin." dediğimde bana bakıp gülümsedi. Daha sonra giyinmek için odama geçtim.
Yemek yemek için uygun bir şeyler giydikten sonra odamdan çıktım. Alison çoktan hazırlanmış ve beni bekliyordu. Pembe tonu makyajı, kısa pembe elbisesi ve saldığı saçları ile mükemmel görünüyordu.
"Gidelim." dedim elini tuttuğumda.
Otelin önünde bizi bekleyen araca bindik. Gidene kadar birbirimize baktık, o benim en güzel manzaramdı.
Lokantanın merdivenlerini çıkarken Alison anın büyüsüne kapılmış gibi görünüyordu.
Masaya oturduğumuzda anında garson geldi ve bardaklarımızı şarapla doldurdu.
"Bunu Rosewood'da anlatma. " dedi Alison gülerek.
Uzun uzun menüye baktıktan sonra Alison'un fikrini öğrenmek için ona baktım.
"Bunun nasıl telafuz edileceğini bilmiyorum." dedi gülerek." Bujiseyis...Bijeris, Bijyerseyiz" telefuzları git gide komikleşirken garson imdana koştu.
" Sijeriyerses Efendim." dedi.
"Kesinlikle." dedi Alison "Ondan istiyorum."
Garson bana baktığında " Bende ondan alayım." diye yanıtladım.
Alison kadehi ağzına ulaştırdığında istemsizce gülmeye başladı. Bir yanda gülüşünü izlerken diğer taraftan da onunla birlikte gülmeye başladım.
" Paris gerçekten sonsuzluk için güzel." dedi. "Bizim küçük sonsuzluğumuz" diye ekledi.
"Gözlerine bakınca ben zaten sonsuz oluyorum." dedim.
Tam o anda başlayan klasik müzik ortamın büyüsünü alıp götürürken kahkahalar birbirini izledi.
"Sanırım bunu yapmak icin yirmi yaş kadar genciz." dedi Alison.
" Klasik müzik seversin sen." dedim .
"Evet ama bazen sıkıcı olabiliyor." dedi gülerek.
O sırada parlak tabaklar içinde yemeklerimiz servis edildi.
"Isminin ilginçliğinin aksine güzel gözüküyor." dedi yemeği incelerken.
Yemeklerimizi yedikten sonra lokantadan ayrılıp kendimizi Paris'in sokaklarında bulmuştuk. Taştan kaldırımlar, küçük köprüler, klasik arabalar.
Alison elimi tutuyordu, rüzgar belirli aralıkla esiyor ve az az yağmur damlaları düşüyordu. Birkaç kişinin olduğu tenha bir sokakta onu durdurdum. Sarı lambalı klasik bir sokak lambasının altında, minik göletin yanında gözlerine baktım. Ona kitlendim, bir kaç saniye sonra esen rüzgar beni kendime getirdiğinde gözlerinin etkisinden çıkıp dudaklarına kilitlendim. Heyecan dolu öpücüklerle dolu değildik hiçbir zaman, hüzün ya da mutluluk her öpücüğü unutulmaz ve değerli kılıyordu.
Dudaklarımız ayrıldığında gözlerimi açmadan derin bir nefes aldım. Günlerden sonra ilk kez kaybedecek olma gerçeği ile yüzleştim. Zamanı durdurmak istedim, bir nefeste binlerce dakikayı barındırmak. Yapamadım.
Ona baktığımda gülümsemesini gördüm. Yavaşça bir tebessüm ettim.
"Üşüdün mü ?" dedim göletin önünde bir banka otururken.
" Evet." dediğinde onu sıkıca kollarınla sardım.
"Farklı koşullarda olsaydı nasıl bir ilişkimiz olurdu diye düşünüyorum." dedi gülerek.
" Iki çocuk, yüzme havuzu ,büyük bir bahçe bir de köpek." dedim gülerek.
"İsimlerini de düşünecek kadar hayal kurduğunu umuyorum." dediğinde güldüm.
"Maalesef." dedim.
"Paris ve Charlotte." diye yanıtladı. "Beni en derinden etkileyen şey seninle ilgili hayal kuracak çok zamanımımın olmaması. Zaten ihtiyacım da yok, kollarımdayım ve bu benim kurabileceğim en güzel hayalden bile daha mükemmel."
Düşünmeden "Seni seviyorum."dedim. "Bende seni seviyorum." diyerek yanıtladı.
Odalarımızın önüne geldiğimizde ona baktım,gülümsedim. Kapımı yavaşça açtığımda Alison seslendi.
"Emily.
Geri döndüm ve ona baktım.
"Bu gece benimle kalabilir misin ?"
Bir kaç saniye baktıktan sonra "Tamam." dedim.
Odasına girdik, etrafa bir süre baktıktan sonra Alison bana bir kaç kıyafet attı. Üstümü çıkarıp onları giydim. Arkamı döndüğümde Alison'un da giyinmekte olduğunu gördüm. Vücudunu izlerken Alison aniden önünü döndünce gözümü kaçırdım.
Beyaz yorganın altına girdik. Sırtüstü yatarken Alison bana yaklaştı ve kollarını vucüduma dolayıp küçük bir çocuk gibi başını göğsüme koydu. Ona baktığımda çoktan gözlerini kapamıştı.
Alison'un milyonlarca tonuyla karşı karşıya kalmışlığım olmuştu ; Bencil, egolu, zeki, çaresiz, umutsuz. Şimdi ise yanımda savunmasızlığıyla vardı. Ona bakabilirdim, kaybetme hissini en derinde yaşayacağıma dikkatlice bakmalıydım. Gittiğinde vücudunun her karışı hafızamda olmalıydı.
O gece sabaha kadar onu izledim. Binlerce düşünce içerisinde bulundum. Ben o gece ona tekrar aşık oldum.
"Günaydın sevgilim." dedi uyandığında. "Günaydın." diye yanıtladım ve ona baktım.
" Alison." dedim. "Burnun."
Alison elini burnuna getirdi ve geri çekti. Elindeki kırmızılığı gördüğünde şaşkınlıkla eline bakıyordu.
Peçete ile yavaşça burnunu temizledim. Ilaçlarından birkaç tane ona götürdüm.
"Yorgunluktan olmalı." dedim. Alison pencereden dışarıya bakıyor, son bir haftadır ilk defa bu kadar mutsuz görünüyordu.
"Değil." dedi. "Sadece belirtiler."
"Neyin belirtisi ?" dedim.
Biraz düşündü. "Sonun." diye yanıtladı.
Yanına gittim ve yanağına bir öpücük bıraktım. "Kahvaltı edelim." dedim.
Otelin restaurantına inip yemek yedik. Masada derin bir sessizlik hakimdi. Alison yemeğine bakıyor , ara sıra da çatal batırıyordu. En sonunda başını kaldırıp gülümsedi. "Bugün ne yapıyoruz ?" dedi.
"Eyfel." dedim.
Odaya çıkıp hazırlandık. Kısa bir otobüs yolculuğundan sonra kendimizi büyük eyfel kulesinin önünde bulmuştuk.
İkimizde büyülenmiş gibi bakıyorduk. Alison bana baktı. "Sonsuzluğumuz burada son buluyor." dedi.
"Hayır." dedim. "Sonsuzluğumuz daha yeni başlıyor." Dudaklarına bir öpücük kondurdum.
Dondurma aldık ve çimenlere oturduk. Parmağıma biraz dondurma bulaştırıp Alison'un burnuna sürüğümde o da aynısını yaptı. Güzel gülümsemesini anlatacak bir kelime olabilseydi keşke.
Akşam yaklaşana dek sokak sanatçılarını, diğer yapıtları ,dar sokakları izledik. Akşam olduğunda Paris'teki barlardan birine girdik.
Barmene herhangi bir şey sipariş edecekken Alison beni durdurdu. "Alkolsüz. Her anı hatırlamak istiyorum."
Bunu söylemesinin ardından sadece meyve suyu içtik. Çalan slow şarkıda dans ettik, dakikalarca birbirimizi izledik.
Saat gece ikiye yaklaşırken oradan ayrıldık ve otele gitmek üzere taksiye atladık.
Asansörde Alison'un eli gün boyu olduğu gibi elimdeydi. Bir anda bana baktı, derin bir bakış. İçime işleyen, huzur verici.
Kapının önüne geldiğimizde ellerimiz bizim odalara girmemizin etkisiyle ayrılmaya başladı. Tam da birbirimizi bırakacakken elini sıkıca tuttum ve geri geldim. Alison tekrar bana baktı. Hızlıca onu kendime çektim.
Alison'un odasına girerken bedenini kavradım. Boynuna öpücükler kondururken Alison da kıyafetlerimi çıkarıyordu. Yatağa uzandık.
Aitlik hissini bilmezdim ama artık Alison bana aitti. Bu da kaybedecek çok daha fazla şeyin olduğu anlamına geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Some Feelings (Emison)
FanfictionAlison'un birçok oyuncağı vardı ; Erkekler, Arkadaşlar,Hisler. Emily ise bunlardan kırmaya en korktuğu. Sırlarını bu kadar iyi saklayan bir kızın hislerini belli etmesini bekleyemezsin. ...Ve ilk aşkını da ilk hayal kırıklığını da silemezsin.