Multimedia Araf. Bölüm sonunda anlarsınız. Çok uğraştığım bir bölüm oldu, iyi okumalar.
Asya'yla güneşlenmek hayatımda yaptığım en mantıksız işti. Kız ona bugüne kadar yaptığım bütün işkencelerin acısını çıkardı resmen. "Defne, şunu sırtıma sürsene. Defne kıpırdayamam ben şapkamı düzeltsene. Defne ya çok susadım su versene." Cidden sınırlarımı çok zorluyorlar bu aralar. Kerem'i de unutmamak lazım. Hatta ben şu malı bırakıp Kerem'e haddini bildirmeye gideyim.
"Gidiyorum lan ben sende kal burda tek başına." dedim sinirle ve tahmin ettiğim gibi anında yalvarmaya başladı. Yalnız kız ciddi ciddi hareket edemiyor yani şaka falan değil.
"Ya Defne kurbanın olam gitme. Kim bana yardım edecek ya Can'la Kerem karı kız peşinde zaten." diye saymaya başladığında karşımda piç smile yapan bir Çağan, telefonuyla uğraşan bir Berk, etrafa bakan Burcu ve her zamanki cool havasıyla yürüyen Yiğit görüş alanıma girdi. Hemen ikinci adamımın yanına gittim. Mal Berk telefonla sevişecek birazdan haberi yok.
"Selam canım ikinci kankam," dedim yanına ulaştığımda. Telefonu arka cebine attı ve kaşlarını kaldırarak bana baktı.
"Evet Defne'ciğim?" dedi o da en az benimki kadar yapmacık bir tatlılıkla.
"Asya bronzlaştırıcı sürdü de şimdi kıpırdayamıyor. Bir şeye falan ihtiyacı olur diye bekler misin yanında? Yani ona eşlik eder misin?" diye sordum gözlerimi kırpıştırarak.
"Birincisi; gözlerini öyle yapma şirin falan olmuyorsun zaten ayı gibi mavi gözlerin var. İkincisi; bunu bana sorman hata mal Asya varsa her türlü bende varım." dedi ve herkeste farklı bir türde olan piç smilesinden yaptı.
"Tamam bak şurada," dedim ve elimle Asya'nın oturduğu yeri işaret ettim. Çağanlar da bizim konuşmamızı bitirmemizi bekliyorlar herhalde, Berk hızlı adımlarla Asya'nın yanına gittiğinde bende onlara döndüm.
"Naber kaptan, yarınki maç için hazır mıyız?" diye sordum. Gülerek kafasını salladı.
"Burcu sen benimle gelir misin işin yoksa? Kerem'e haddini bildirmem gerek de." dedim bu sefer Burcu'ya dönerek. Dudağının bir kenarı sinsice kıvrıldı.
"Seninle her şey eğlenceli olduğu için tabiki gelirim." dedi ve göz kırptı. Allah'ım sen bizim karşımıza böyle arkadaşlar çıkardın ya çok teşekkürler. Bir dediğini iki etmiyorlar. İyi ki varlar lan. Burcu yanıma geldiğinde Çağan da Berk'in peşinden ilerlemeye başlamıştı. Tam dönüp gidiyordum ki, Yiğit'in sesi durmamı sağladı.
"Herkese bir selam var da bana yok mu?" dedi alınmış bir tavırla. Gerçekten Defne, çok aptalsın.
"Ha şey ya unutmuşum ama sen de gelsene, Burcu'nun görevi biraz ağır, belki ona yardım edersin?" diye bir teklifte bulundum.
"Ben söyledim diye mi çağırıyorsun Defne?" diye sordu ciddi bir tavırla. Tamam ciddiye alınmak bazen çok güzel bir his olabiliyor fakat şuan hiç de hoş değil.
"Yiğit, beni ciddiye mi aldın sen?" dedim birkaç adımda yanına ulaşarak. Direkt koluna girdim ve peşimden sürüklemeye başladım. "Ben hiç en best basketbolcu kankamı bırakır mıyım? Bir anlık dalgınlık işte. Hem seni değil de başka kimi yanıma alayım Yiğit? Tabiki sen geleceksin. Şimdi sakın o gereksiz trip şeysilerine girme." dedim ve omzuna kafa attım. O ise sanki tatlı bir hareket yapmışım gibi kollarını belime sardı. Bir saniye kadar sürmüştü, ama o kadar içtendi ki hiçbir şey söyleyememiştim. Ama kesinlikle art niyetle yapmazdı, Yiğit benim için Can ya da Berk'le aynıydı. Ben de onun için Burcu ya da Asya'yla aynı olmalıydım. Herneyse, kafa karışıklığı yaşamayıp özümüze dönelim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİLEKLİ LİMONATA #Wattys2016
Hài hước"Hadi takım heyecan yok. Asla heyecan yapmayın. Heyecan kim biz kim? Ya kazanamazsak? Tabii ki kazanacağız. Kazanamayanı döv-" derken Çağan elini omzuma koyarak; "Sakin ol. Çok iyi oynuyoruz. Kazanacağız." diyerek içtenlikle gülümsedi. Eyvallah Çağa...