- 3 -

606 15 1
                                    


Mültimedyada Güneş ve Ceylin'in evi var. İlk kitabım sayılır ve oldukça heyecanlıyım desteklerinizi bekliyorum.

***************************************************

Ceylin'i evimizdeki odamız da yatağa yatırdım. Bavulu kapının oradaki antreden aldım ve Ceylin'in ve benim ortak giysi odamıza taşıdım. Giysilerimi ve Ceylin'in giysilerini yerleştirdim. Tabi saat bu esnada 1.30 olmuştu. Esnedim son kıyafetleride yerleştirdim. Oturduğum yerden kalktım ayaklarım uyuşmuştu. Yavaş adımlarla mutfağa gittim bir bardak su içtim ve odama girdim. Ceylin mışıl mışıl uyuyordu beşiğinde. Tekrar esnedim ve yatağa girdim. Yarın okula gitmicektim. Zaten 13.30'da iş başı yapacaktım. Bunu hatırladığım iyi oldu onca şeyin içinde aklımdan çıkmıştı. Yavaş yavaş göz kapaklarım kapanırken uykunun beni esir almasına izin verdim.

***************************************************

Ceylin'in ağlaması ile uyandım. Pencereden dışarı baktığımda hala gece olduğunu gördüm. Komidinin üstünde duran telefonumu aldım ve saate baktım. 4. 20 ah tamamen aklımdan çıkmış lanet girsin. Hemen yatağımla dipdibe olan beşikten Ceylin'i kucağıma aldım ve hızla yataktan kalktım. Zaten Ceylin'de onu kucağıma aldığımda sakinleşmiş ve ağlamayı kesmişti. Mutfağa girdiğimizde Ceylin'i mama sandalyesine dikkatlice otutturdum. Kettle kaynaması için su koyarken bir yandanda Ceylin'le konuşuyordum." Annem özür dilerim. Çok yoruldum bu gün unutmuşum bu saatte mama içtiğini." dediğimde Ceylin'de bebeksi sesler çıkardı ve gülüp ellerini mama sandalyesindeki masaya vurdu. Biberonu koyduğum raftan çıkardım ve mamasını hazırlayıp içine iki üç adet bebe bisküvisi koydum. Mamayı çalkalayıp çok sıcakmı diye koluma az birşey döküp yaladım. Hayır o kadar sıcak değildi yani buda demek oluyor ki minik kuşumun ağzı yanmıcak. Ceylin'i kucağıma aldım ve biberonu ağzına verdim. Elini boynumdaki annemin bana aldığı ve asla çıkarmadığım kolyeye götürdü ve oynamaya başladı. Bir elinide biberonu tutan elimim üstüne koyunca gülümsedim. Mamasını bitirdiğinde onu beşiğine yatırdım. Zaten gözleri kapanmak üzereydi. Gülümsedim ve ellerine minik birer öpücük kondurup tekrar uykuya daldım. Sabah 6.25'te kalkıp Ceylin için mama yaptım. Odaya dönüp mamasını ağzına verdiğimde gözlerini tekrar kapamıştı. Mamasını içerken ellerini hareket ettirip duruyordu. Çok tatlıydı ve ben hayatımda onun kadar tatlı bir bebek görmemiştim. Tombik kolları ve yanakları vardı tam ısırmalık ,mavi gözleri ve benimki gibi ne sarı nede kahverengi saçları vardı ortasını bulmuş durmuştu aynı benim gibi. Mamasını bitirince biberonu komidinin üzerine koydum. Ceylin'i kucağıma alıp gazını çıkarttım ve tekrar beşiğine koydum. Nefes alış verişleri düzene girdiğinde bende huzurla derin bir nefes aldım ve uykunun beni sarıp sarmalamasına izin verdim.

****************************************************

Ceylin'in gülme sesleri ile zaten hafif olan uykumdan uyandım. Ona baktığımda beşiğinde oturur pozisyona gelmiş beşiğindeki ayıcık ile oynuyordu. " Annecim,güzelim benim." dediğinde bana bakıp o tam diyemediği ama o kelimeyi duymam ile dünyaların benim olmasını sağlayan şeyi söyledi. " An-ne." ablam canım ablam benim. Şimdi olsaydı çok mutlu olurdu. Bazen düşünüyorum yanlışmı yapıyorum diye. Ona annem diyip kızım gibi sahiplenmekte. İlerleyen zamanlarda o bunu kaldırabilecek bir yaşa geldiğinde açıklardım herşeyi ona. Fakat ne olursa olsun o benim kızımdı. Hem teyze anne yarısıdır bir kere. Onu kucağıma alıp yatağa yatırdım ve ellerimi iki yanına koyup üzerine çıktım. Emekleme pozisyonunda gibi görünüyordum. Burnumu minik burnuna sürttüm ve gülüp konuştum. " Minik kızım benim. Annesinin kuzusu. Tamam belki teyzen olabilirim ama teyze demek anne demek. Zamanı geldiğinden herşeyi anlatıcam ben zaten sana miniğim benim. " diyip öpüp kokladım. Oda gülüp ellerini yanaklarıma koydu. Üstünden kalktım saate baktığımda 10.03 olduğunu gördüm. Ceylin'imi kucağıma aldım ve bonyoya girdik. Onu ve kendimi soyup duşun suyunun sıcaklığını soğuk suya göre biraz fazla ayarladım. Yani Ceylin'in hasta olmaması lazım. Ceylin'le beraber eğlenceli bir duşun ardından. Hem kendimi hemde Ceylin'i bornoza sardım. Banyodan çıktığımızda hemen banyo kapısını karşısındaki küçük yuvarlak pufa Ceylin'i otutturdum. O karşıdaki tatlı ve minik geyik resmine tatlı bir şaşkınlık ile bakarken gülüp beyaz dolabın içinden tarak ve kulak çubuğunu aldım. Ceylin'i dikkatlice kucağıma aldım ve odamıza girdim. Ceylin'in altını bezledim ve onu kucaklayıp giysi odasına gittim. Ceylin'in altına kalın bir tayt, çıtçıtlı ve üzerinde annem beni çok seviyor yazan bir badi, uzun kollu kalın bir kazak giydirdim. Onu giysi odasındaki pembe koltuğa otutturdum. Üzerimi giyindim. Ceylin'in saçlarını taradım ve kulak çubuğu ile kulaklarını temizledim. Aynı işlemi kendime de yaptım. Saçlarım hafif nemliydi ama Ceylin'in saçlarını güzelce kurutmuştum. Ceylin'i kucağıma alıp mutfağa girdim onu mama sandalyesine otutturdum ve eline birkaç tane oyuncak verdim. Ona ve kendime sebze çorbası yapmak için çekmeden hazır çorbayı aldım. Tencereye su doldurdum ve onu ocağa koyup yavaş yavaş çorbayı karıştırmaya başladım. Az sonra Ceylin mızmızlanınca oyuncakları alıp eline bir dilim ekmek verdim. Ekmeği ağzına sokup emerek yumuşattıktan sonra yemeye çalıştı. Onun bu halini fotoğrafla ölümsüzleştirdim. Pişen çorbayı kaselere koydum. Kendi çorbama bir iki dilim kadar ekmek doğradım. Kendi çorbamı yerken kaşığı tutmuş çorbayı içmeye çabalayan haline güldüm ve bitmiş kasemi öne doğru itip Ceylin'e çorbasını içirdim. Kaseleri durulayıp bulaşık makinasına koydum. Ceylin'in ağzını sildim ve peçeteyi çöpe atıp Ceylin'i kucaklayarak odamıza girdim. Ceylin'in gazını çıkartıp yatağa yatırdım. Saçlarımın saç kurutma makinası ile kurutup güzelce taradım. Ceylin ise dikkatlice oturmuş ağzına soktuğu oyuncağı ile bana bakıyordu. Gülümseyip işime geri döndüm. Dudaklarıma parlatıcı, gözlerime eyeliner ve rimel sürdüm. Genelde pek makyaj yapmazdım ama bu ilk iş günümdü ve ben güzel gözükmek istiyorum. Saate baktığımda 12.30 olduğunu gördüm. Ceylin nerdeyse uyudu uyuyacaktı. Onu kucağıma alıp salladım uykuya dalınca yatağa bıraktım. Kapının orda duran pusetini aldım ve yatak odasına götürdüm. Ceylin'in dikkatlice montunu giydirdim ve pusete yerleştirdim. Hafif kıpırdandı gözlerini bir ara açıp tekrar kapattı. Derin bir nefes verip evin anahtarını ve Ceylin'i alıp evden çıktım. Otobüs durağına gidip bekleme başladım. Az sonra otobüs gelince otobüse binip kartımı bastım. Bir koltuğa oturdum ve puseti kucağıma aldım. Biraz sonra yanıma oldukça yakışıklı ve benim yaşlarımda bir çocuk oturdu. " Ne kadar tatlı. Kardeşin mi?" dediğinde ona bakıp gülümsedim. " Hayır kızım." dediğimde çocuk uzaylı görmüş masum köylü gibi yüzüme bakıp önüne döndü. Güldüm ve bende önüme döndüm. İneceğimiz durağa geldiğimde otobüsten indim. Nevin teyzelerin evinin önüne gelince zile bastım. Ceylin'i öpüp kokladım ve Duru'ya verdim. " Duru eğer sende kabul edersen diyorumki Ceylin'e benim kendi evimde bak olayları biliyorsun yeni evime taşındım. Dayımlar veya anneannem olacak o karı beni görürse kötü olur." dediğimde anlayışla kafasını salladı. " Tamam. Lafı bile olmaz." dediğinde minnetle gülümseyip Ceylin'i son bir kez öptüm. İşe gitmek için otobüs durağına yürüdüm ve mesajda yazan holding'in adresine göre otobüs bindim.

*************************************************************

Kocaman harflerle TUNA HOLDİNG yazan nerdeyse 18 - 20 katlı holding'in dönen kapısından geçtim. Danışma diye düşündüğüm yere diyip konuştum. " Şey ben iş için gelmiştim. Ayaz beyin odasını kaçıncı katta söylermisiniz?" kadın üç düğmesi açık, nerdeyse göğüslerinin yarısı gözüken gömleği ve kırmızı çerçeveli gözlüklerinin ardından bana baktı. Tamam lafımı geri alıyorum sadece kadın değil sürtük kadın veya kadın sürtük aman herneyse o işte. " Randevunuz varmıydı? Ki eğer yoksa sizi içeri alamam." kafamı iki yana sallayıp konuştum. İyice sinirlenmeye başlıyordum. " Hayır yok. Fakat kendisini arayıp Güneş adında bir kızın iş için geldiği söylerseniz hatırlar kendisi." dediğimde arkamda bir yere bakıp ben sürtüğüm diye bağır bağır bağıran bir gülümseme attı ve hızla ayağa kalktı. " Hoş geldiniz Ayaz Bey." dedi cilveli bir ses tonu ile. Bende arkamı döndüm. " Hoş buld- Güneş gelmişsin. Ne diye burada bekliyorsun odamda bekleseydin ya." sinirle ayağa kalmış kadın sürtük veya sürtük kadını gösterdim ve konuştum. " Beni randevum olmadan alamayacağını şöyledi." dediğimde çatık kaşları ile kadına baktı ve benle konuştuğunun aksine buz gibi bir ses tonu ile konuştu. Ki ben bile korkmuştum." Benim misafirlerime böyle davranamassın. Bir daha böyle birşey olursa kovulursun." dediğinde kadın sürtük veya ah aman Allahım herneyse işte kafasını salladı. Aras bana bakıp konuştu " Gel Güneş." kafamı salladım ve onu takip etmeye başladım. Asansörün veya benim tabirim ile ezeliğ düşmanım ölüm kapanı ile baş başa kalmıştık. Ayaz içine binip bana eliyle gel işareti yapınca kafamı iki yana olumsuzca salladım. " Ben asansöre binmekten korkarım. Kaçıncı katta söyle merdivenleri kullanayım." dediğimde gülüp kafasını iki yana salladı ve ben daha ne olduğunu anlamadan beni asansörün içine hızlı çekti. Küçük çaplı bir çığlık attım. Zaten beni hızla çektiği için bendenlerimiz yapışmıştı. Asansör küçük bir sarsıntı ile hareket edince çığlık atıp resmen Ayaz'a yapıştım." Ne olur yukarı gidene kadar beni bırakma. Bak ben çok korkuyorum cidden. Cidden korkuyorum çok ben bak. Ben bak çok korkuyorum cidden. Korkuyorum ben bak çok cidde-" Ayaz sözümü kesip gülmeye başladı. " Bırakmam ben seni. Seni bırakmam ben. Ben bırakmam seni. Seni ben bırakmam. Ben seni bırakmam mavi Güneş. " diyince korkum gitmiş yerine bir utangaçlık almıştı ve eminim ki yanaklarım kıpkırmızı olmuştu. Oda ellerini beline dolayı ve bana sıkıca sarıldı. Asansör yine küçük bir sallantı yaşadığında resmen içine girecek kadar çok yaklaşıp sıkı sıkı sarılmıştım. " Korkma mavi Güneş asansör durdu sadece." dediğinde kafamı kaldırıp ona baktım. Kafamı kaldırmam ile dudaklarımızı arasında sadece beş veya yedi santim vardı. Sıcak nefesi yüzümü yalayıp geçiyordu. " Bittimi bu işkence durdukmu? Bu ölüm kalanından çıkabilecek miyim?" dediğimde sesli bir şekilde güldü. " Evet durduk Mavi Güneş. Korkma. Çevredende ben olduğum sürece hiç bir şeyden korkma." dediğinde afallamış bir ifade ile yüzüne baktım ve kafamı tamam anlamında salladım. Ondan ayrılıp asansörden çıktığımda fısıldadı. " Ben yanındayken hiç bir şeyden korkma sadece benden kork. Çünki gün geçtikçe sana zarar verebilecek hisler taşıma başlıyorum." ne demekti bu. Sana zarar verebilecek hisler. Bana hangi hissi zarar verebilir ki. Duymadığımı sanmıştı ama duymuştum. Aklım karışmıştı! Ah duymuştum ve ona dönüp hesap sormak istedim. Fakat ne diyecektim. "Benim duymamam gereken şeyler fısıldadın ve ben duydum hesap ver ne demek istedin?" mi diyecektim yok daha neler!? Keşke duymasaydım. Of neden duyduysam?Yapacak birşey yoktu duymuştum. Duymuştum. Offf ne uzatıyorsam tek kelime üç hece ve 9 harf! DUY - MUŞ - TUM.



Kurtarıcı PatronumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin