-5-

505 12 2
                                    


Mültimedyada Güneşin çekimdeki pozları var. Desteklerini bekliyorum.

********************************************************

Dolunay'ı aramış ve ona şu mankenlik işinden bahsetmiştim. Şimdi ise Koray 'ın beni getirdiği bu yerde çekimler için bana makyaj yapıyorlardı. Sade ve abartıya kaçmayan bir makyaj istemiştim. Siyah beni oldukça seksi gösteren bir elbise ve Ayaz'ın tasarladığı ayakkabılar ile bir çok fotoğraf çekmiştik. Tabi Koray ile de bir çok kez tartışıp kavga etmiştik. Saat 21.30 gibi eve gitmek için elbiseyi çıkardım. Kendi giysilerimi giydim. Makyajimı sildiler. Bana çağrılan taksiye bindim. Kırk dakikaya yakın eve vardığım parayı ödemek için elimi çantaya oran da cüzdanıma daldırdım. Tutan parayı hazırladığımda adam konuştu. " Abla paran ödendi." dediğinde kafamı sallayıp arabadan indim. Eve doğru adımladım. Merdivenlere yöneldim. Eve varınca Ceylin uyuyordur diye sadece kapıyı tokmak ile bir kaç ket vurdum. Az sonra kapıyı Dolunay açtı. " Benim güzel kardeşim. Kardeşlerin kardeşi mav-" sıkıntıyla ofaldım. " Ne istiyorsun? Dolunay lafı geveleme." dediğimde yüzünü astı ve sahte bir kızgınlık ile konuştu. " Sanada iyi davranılmıyo. İyi tamam konuşuyorum. Ekmek yok git ekmek al gel." dediğinde sıkıntıyla nefes alıp verdim ve merdivenlere yöneldim. Apartmandan çıktım ve iki üç sokak aşağıdaki büfeye yürümeye başladım. Evet Evet yakınlarda marker vardı fakat çoktan kapanmıştı. Benim tek korkum ise Vedat pisliğini orda olması idi. Benim evim ve onun evinin arasında nerdeyse altı yedi sokak vardı. Fakat o ne olursa olsun o büfeye gelir içki içerdi. Benim tek duam ise bu gece orda olmaması idi ki şansım varsa da pek şanslı sayılmazdım ki orası ayrı mesele. Orda olmazdı. Orda olmamalıydı. Vücudumu saran korku büfeye yaklaştıkça artarken derin bir nefes aldım. " Ödlek olma." diye kısık sesle tekrarladım. Büfenin içine girdiğimde Vedat'ın burada olmadığı görüp derin bir nefes aldım. Ten rengindeki dolabın içimden iki tane taze ekmek aldım. Kasaya gidip parasını ödedim. Büfenin kapısına geldiğimde birine çarpmam ile durdum. Kime çarptığıma bakmak için kafamı kaldırdığımda V- vedat pisliği olduğunu görünce korku ile bir iki adım geriledim. O bana bakıp piççe sırıttı. Kolumdan tutup beni çekiştirmeye başladı. " Bırak ne olur bırak. İmd-" elini ağzıma koyup bağırışlarımı engelledi. Şimdi sesim boğuk çıkıyordu. Çıkmaz sokağa girdi ve beni hızla duvara fırlattı. Acının etkisi ile ayaklarım beni tutmaz oldu tam yere düşücekken beni boğazından yakalayıp bir kez daha duvara vurdu. " Nerde kalıyorsunuz lan? O küçük orospu ve sen nerede kalıyorsunuz?" sinirle cevap verdim. Ne hakla benim kızıma orospu diye biliyordu? " Birincisi; nerde kaldığımız seni hiç ilgilendirmez. İkincisi; kızım hakkında düzgün konuş." alay dolu bir kahkaha atınca neden geldiğini bilmediğim bir sinirle yüzüne tükürdüm. Gözlerini kapatıp açtı ve ben daha ne olduğunu anlamadan yanağımda şiddetli bir acı hissettim. Zaten yere yapışmıştım bana tokat atınca. Kemerini çıkartırken aynı zamanda da bağırıyordu. " Ablanın kızını sahiplenip ona buna benim kızım demen onu senin kızın yapmaz bu bir. Sen bana nasıl tükürürsün lan al buda iki." der demez kemeri sert bir şekilde sırtıma yapıştırdı. Sokağı inleten bir çığlık attım. Bir iki üç ... Derken kurtarıcım gözüktü. O kahve rengini harika kılan kurtarıcım. Son gücümle fısıldadım. " Ayaz kurtarıcı P-patronum."

Ayaz' dan Devam...

Yoğun bir iş günü ardından evde televizyon izliyordum veya sadece ekrandaki mavi gözlü kadını Güneş'e benzetiyordum. Eğer Güneş'in bir kızı olmasaydı çoktan onu pençelerim altına alırdım. O anlatamayacağım kadar güzel , akıllı ve güzeldi. Evet güzel' i iki kez söyledim çünkü gerçekten çok güzel. Yada ona bazı duygular beslediğim için bana öyle geliyor. Bilmiyorum... gerçekten bilemiyorum... Onun peşine bir koruma takmıştım yani güvenliği için asla başına birşey gelmesini istemem. Hemde asla... Kafamı hızla iki yana salladım bu düşüncelerden kurtulmam lazım. Koray evet bir manken bulunmalıydı ve bulamadıysa onu işten atıcaktım. Telefonunu elime aldım ve hızla Koray'ı aradım. Bir kaç çalıştı açtı

. " Bir manken bulun mu ?"

" Evet bebeğim mankenden daha da iyisini buldum dünyanın sekizinci harikası resmen."

dediğinde telefonu kapattım. Mutfaktan kendime içki doldururken çalan telefonun ile salona geri döndüm. Telefona baktığımda Güneş'im peşine taktığım adamın aradığını gördüm. Eray en güvendiğim adamlarımdan biridir.

" Ne var Eray."

" Abi Güneş Hanım' ı bi adam zorla çekiştiriyor. İzini kaybettim bulamıyorum."

" Lan ne demek bulamıyorum? Ulan Eray kapa lan telefonu kapa."

Hemen evden çıktım ve Eray'ın en son nerde olduklarına dağir bilgi aldım. Büfenin oralara geldiğimde kimseyi göremedim yani Güneş'i göremedim. Arabayı biraz ilerde bir yere park ettim ve arabadan inip koşmaya başladım. Bağrış sesleri. Seslerin gitgide duyulmaya başladığı sokağa doğru koştum. " Nerde kalıyorsunuz lan ?O küçük orospu ve sen nerde kalıyorsunuz? " bu bir erkek sesiydi. " Birincisi; nerde kaldığımız seni hiç ilgilendirmez. İkincisi; kızım hakkında düzgün konuş." buda Güneş'imin sesi idi. Sonra alaylı bir erkek kahkahası duydum. Hızla koşmaya devem ediyordum bu arada da seslerine doğru. " Ablanın kızını sahiplenip ona buna benim kızım demen onu senin kızın yapmaz bu bir. Sen bana nasıl tükürürsün lan al buda iki." sonra acı bir çığlık duydum. Tekrar ve tekrar. Duyduklarımın etkisinden çıktım ve hızımı arttırdım. Bulmuştum işte onu. Bi adam kemer ile sırtına vuruyordu. Güneş' im gözleri kapanmak üzereyken fısıldadı." Ayaz kurtarıcı P-patronum." hızla adımı Güneşten kurtardım ve yumruklamaya başladım. Adam bir yumruğum ile yere yapıştığında hıncımı alamadım ve üstüne çıkıp ard arda yumruklamaya başladım. Nasıl vurabilirdi benim olana. Evet benim olana eğer Ceylin onun kızı değilse sorun yoktu. Onun bir kocası yoktur ve sanırım hala bakire idi. Bu düşünce ile küçük bir sırtıma belirdi dudaklarımda. Fakat sonra bulunduğum durum geldi aklıma ve hemen kafamı iki yana salladım ve adamın üzerinden kalktım. Güneşe vurduğunu kemeri aldım. " Bununlamı vurdun lan Güneş'ime bununlamı?" dediğim gibi kemeri sert bir şekilde yapıştırdım göğüsüne.Bir kez daha ve birkez daha. " A-abi yapma değmez bu orospu için y-yapma." dediğinde daha da sinirlendim ve kemeri yere atıp tekmelemeye başladım. Adam bayılınca hemen Güneş'i kucağıma aldım. Sırtındaki yaralara dikkat ederek hızla arabaya doğru koşma başladım. Ne demişti benim için bu ufaklık. KURTARICI PATRONUM' mu ? Oda benim Meleğimdi Mavi Güneş'im di.

Kurtarıcı PatronumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin