CHAPTER 1-A COOL NAME

149 25 0
                                    

"Barbara...Uyan kızım geç kalacaksın." diye konuşmaya başladı annem başımda.Ahhh... Sabahlardan gerçekten nefret ediyorum yani erken kalmaktan. "Tamam anneciğim kalkıyorum." dedim ve yataktan fırladım. Annem bana tebessüm edip yavaşça aşağıya inmeye başladı. Ben de doğruca odamdaki banyoya ilerledim. Banyoda işlerimi hallettikten sonra çıkıp dolabıma ilerledim. Hava baya kapalıydı, yağacağa benziyordu. Bu ihtimale karşı sıkı giyinmeye karar verdim. Ne de olsa Londra'daydık,havayı tahmin edemezdiniz...
Siyah taytımı,bej rengi kazağımı ve siyah botlarımı giydim. Saçlarımı maşaladıktan ve hafif bir makyaj -ki buna makyaj denirse sadece rimel ve parlatıcı sürmüştüm- yaptıktan sonra koyu kahve atkımı taktım. Siyah hırkamı da üzerime geçirip dolaptan kıyafetime en uygun çantayı seçip almam gereken eşyaları aldıktan sonra parfümümü sıkıp aşağıya indim. (Kıyafet Multimedia'da var) Annem, babam, erkek kardeşim ve abim kahvaltı yapıyordu. "Jackson benimle mi geliyorsun?" diye sordum küçük kardeşimin -15 yaşındaydı aramızda 2 yaş vardı ama ben ondan büyüktüm sonuçta-gözüne bakmadan. Bu sırada ağzıma bir şeyler tıkmakla meşgüldüm. "Hayır abla unuttun mu bugün 9. sınıfların kampı var oraya gideceğim." dedi. Haklıydı ama unutmuştum. "Pardon unutmuşum. " dedim ve abim konuşmaya başladı. " Ben de bugün New York'a gidiyorum onu da mı unuttun?" dedi gülerek. Bunu unutmamıştım ama ona inat yapmıştım. Ağabeyime dönüp "Unutur muyum hiç abi??" deyip ona sarıldım. Vedalaştıktan sonra "Ben çıkıyorum o zaman sonra görüşürüz." diyerek evden çıktım. Kapının önünde beni bekleyen Dee ile karşılaştım ama hiç şaşırmadım çünkü çoğunlukla okula birlikte giderdik.
Ben arabama doğru ilerlerken Dee kolumdan tutup durdurdu. "Ne oldu Dee?" diye sordum saf saf. "Yürüyelim yaaa." diye ciyaklamaya başlayınca sırf sussun diye "Tamam ama yeter ki sus!" diye sitem ederek kabul ettim ve yürümeye başladık. "Ayyy... Kahve alalım ne olur?" diye cırlamaya başladı bu sefer de. Ne yapayım o da böyleydi ve benim en yakın arkadaşımdı. Tanrı'ya şükür Starbucks okul yolunun üzerindeydi. Dükkana girer girmez o kocaman kahve kuyruğunu gördüm ve lanetler savurup sövmeye başladım. "Dee...B-bu...Çok fazla. Bu kadar sıra beklenmez yaa!!!" diye acıtasyon yapmaya çalıştım ama Dee bu yemez. "Haydi sıra uzamadan kuyruğa gir." dedi gayet sakin bir şekilde. Sanki hiç sıra yokmuş gibi konuşuyordu. Ona 'senin anan güzel mi?' bakışı attım. Anlayıp "Çok güzel bilirsin." dedi bana. "Bana bir filtre kahve." dedi. Ahhhhhhhhhhhh... Hiç değişmeyecek. Önümü dönüp sıraya girdim. Çünkü bundan kaçış yoktu. Yaklaşık 5 dakika bekledikten sonra sıra bana gelmişti. 'Sonunda' diye Tanrı'ya şükrederek kadının "Ne alırsın tatlım?" diye sorduğu kibar sorusunu "Bir filtre ve bir sütlü kahve." diye yanıtladım. Biraz bekledikten sonra iki kahveyi bana verdi. Ücretini ödedim ve teşekkür edercesine gülümseyip arkamı döndüm. Dönmemle birlikte bir çift yeşil gözle karşılaştım. Kıvırcık saçları ve pespembe dudakları vardı ama olması gerekenden fazla yakındık. Geçmek için "Pardon" diyerek sağ tarafa yöneldiğimde o da aynı tarafa geçti. Sola yöneldiğimde o da aynı tarafa geçti. En sonunda içimden küfrederken "Sadece yana kayarsan geçebilirim." dedim biraz sinirli çıkan sesimle. Çarpık bir şekilde gülüp gamzesini bahşederek yana kaydı. Yanından geçip Dee'ye ulaşana kadar "Ne cins insanlar var yaa... Gerizekalı!" diye kendi kendime konuştum sessiz bir biçimde. Dee'ye kahvesini verip dükkandan çıktım. Okula geldiğimizde doğruca dolabıma ilerledim. 'İnek misin?' diye sorarsanız... Yani derslerim mükkemmel ama ders için kendimi ihmal edip kısıtlamam. Neyse. Biyoloji kitaplarımı alıp doğruca sınıfa yürüdüm. Dersim Sophia ile ortaktı. Sınıfa girip Sophia'nın yanına oturdum. Bana gülümseyip "Günaydın!" diyen sevimli arkadaşıma aynı şekilde tebessüm edip " Sana da günaydın." dedim va kahvemi bitirip kutusunu çöpe attım ve yanına oturdum tekrar. Sonra da hoca geldi. Bayan Janson derse başlamadan kapı tıklandı ve içeriye okul müdürü girdi. "Çocuklar size önemli bir açıklama yapacağım." dedi ve konuşmaya başladı. "Yarın okulumuza dokuz yeni öğrenci gelecek. Okulumuzun prestiji açısından onlara iyi davranmanızı istiyorum. Babaları ünlü iş adamları. Eğer okulumuzu severlerse bu bize büyük başarılar getirir." diye açıkladı. "Sizden tek istediğim çocuklar... Dost canlısı olun!" dedi sonra. Sınıftan bir kız " Hocam acaba kız mı erkekler mi? Ve isimleri ne?" diye sordu. Şimdi ben de merak etmiştim aslında. "Hepsi erkek. " deyince sınıftaki orospu tipli kızlar hemen gülümsedi. Biz ise Sophia ile bakıştık. "İsimleri şöyle - gerçi zaten gelince söyleyeceklerdir ama - Luke Hemmings, Ashton Irwin, Micheal Clifford, Calum Hood, Niall Horan, Louis Tomlinson, Zayn Malik, Liam Payne ve Harry Styles." Ben adamların isimleri bile havalı diye düşünürken aklıma en çok son isim takıldı. Harry Styles... Havalı bir isim!

THE ENCOUNTERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin