1. Bölüm

555 17 6
                                    

Bu şehirde bir kadın var, adı bana özel

Elleri var küçücük, yüzüyse çiçeklerinden güzel

Kimse bilmez benden başka, bir kalbi var kocaman ama bana özel

Bazen kızar dünyaya ama sadece kendini üzer

Göremezler göremezler

İzin vermese asla üzemezler

Çözmezler Çözemezler

Onun bir düşü var ki asla bilemezler

Onu neden sevemezler?

Bilemezler

Hiç sevemezler.

Bazı şarkılar vardır. Sen konuşmadan şarkı senin yerine konuşur, haykıramadıklarını haykırır, isyanlarını dışa vurur. Ancak bu isyanları yine sadece kendin duyarsın. İşte Cem'in şarkıları şüphesiz bunu bana en iyi yapan şarkılardı.

Cem şarkısını muazzam bir şekilde söyleyip bitirdikten sonra oturduğum sandalyeden kalkıp ağır adımlarla ona doğru yürüdüm. Ben ona doğru yürürken o da ağır hareketlerle oturduğu tabureden kalkıp onu alkışlayanlara selam verdi. Ona doğru adım atarken sahile vuran dalgaların sesi kulağıma dokundu ve hemen ardından gözüme yazın kavurucu güneşi değdi. Dışarıdan 'böylesine güzel bir gün' diye tanımlanacak bir günde bu kadar depresif ve karamsar olmakta ancak benim işim olabilirdi. Kendime abartılı bir şekilde göz devirip Cem'in bana bakan karakteristik yüzüne odaklandım. Aramızda bir adım kala ona kollarımı sardım ve gerçekten güven kokan kokusunu içime çektim.

''Yine muhteşemdin.'' diye fısıldadığımda benden ayrılıp ''Bu hayatta kimse muhteşem olamaz küçük hanım.'' Deyip yüzünü hafiften buruşturarak gülümsedi.

''Tabi haklısın ama o 'kimse' ülkesinin prensesi olarak seni ülkeme dahil etmiyorum.'' deyip elinden tuttum ve onu kafenin en güzel köşesine doğru yönlendirdim. Bu sırada arkamdan nazik bir şekilde güldüğünü duyunca duraksayıp ona baktım.

''Çok özür dilerim ama gitmem gerek.''

Sadece onu gördüğümde gelen gülümseme yavaşça yüzümden silinirken ''Ama geleli daha iki gün olmuştu.'' diye sitemle konuştum.

''Evet, ama turum devam ediyor biliyorsun.'' dediğinde anlayışla başımı salladım ancak yüzümün düşmesine de engel olamadım. Tek arkadaşım diyebileceğim insanla ayda iki ya da üç kez görüşmek gerçekten sinir bozucuydu ama hayatın bana getirdiği güzel bir şey de -Cem'in dostluğu dışında- yoktu.

''Haydi, ama Zehra? Hem bir sonra ki konser İzmir'de. Eğer ayarlayabilirsem tekrar gelirim.'' Dediğinde anlayışlı olmaya kendimi zorladım ve ne kadar ayarlayamayacağını bilsem de gülümsedim. Bana tekrar sarılırken ''Seni özleyeceğim.'' dedi.

Hayatta mecbur kalınan şeylere yaşamım boyunca ettiğim belki zilyonuncu küfürüde ettikten sonra ''Bende seni çok özleyeceğim.'' dedim.

Tatlı ve kibar gülüşü tekrar havaya karışırken beni kendine doğru çekip kafenin çıkışına doğru yürümeye başladı. Bu sırada yanından geçtiğimiz masadan uzun boylu sarışın bir kız kalkıp ufak bir sevinç çığlığı atıktan sonra Cem'e sarıldı. Ben şaşkınca kıza bakarken Cem'de aynı şaşkınlıkla kızı inceliyordu ama kibarlığını elden bırakmadan nazikçe gülümsemeye çalıştı.

''Sizinle tanışmak gerçekten çok güzel.'' Diyen kıza şaşkınlıkla bakmaya devam ederken Cem ''Affedersiniz. Tanışmayı isterdim ancak vaktim yok. Kusura bakmayın.'' deyip bir adım attığında ben çoktan ona uymuştum ancak kız ''Kabalık. Bu yaptığınız resmen kabalık. Sadece biraz sohbet etmek istemiştim.'' diye sitem edip homurdanınca masasından erkeksi bir ses ''Çisem!'' dedi. Bu daha çok uzatma otur uyarısıydı. Gözümü masaya doğru çevirdiğimde sesin sahibiyle göz göze geldim. Hemen ardından beni baştan aşağı süzünce kaşlarımı çatıp derin bir nefes aldım. Kendi mekânımda müşterimle kavga edecek değildim.

ZEHR'AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin