Duvardaki saat onikiyi vurduğunda ben hala uyumamıştım. Yatağımda yatan adam ise hiç uyanmamıştı. Basit bir sıyrıktı sonuçta uyanması gerekmez miydi ? Acaba başka bir problemimi vardı ?
Bugün işede çıkamamıştım, dün akşam aldığım ekmekle sütü idareli tüketmem gerekecekti. Zira aç kalabilirdim. Ama bu adam uyanmazsa onu doyurabileceğim birşey yoktu.
'' Su , su verir misin ? '' dedi yerinden hafifçe doğrulan adam. Başımla onaylayıp sevinçle suyunu verip içmesine yardım ettim. Uyandığına göre artık evine gidebilir bende işe çıkabilirdim. Her ne kadar dilenci gibi sokaklarda oturup mendil satmaktan , insanların beni horlamasından nefret etsem de geçim kaynağım buydu.
''Telefonunu verebilir misin , karım ve oğluma haber vermeliyim merak etmişlerdir. '' Telefonum yoktu ki benim, telefon almaya ne param nede konuşacak dilim vardı. Başımı iki yanıma sallayarak istediğini yapamayacağımı belirttim.
'' Telefonun yok mu ? '' diye sordu. Yine başımı onaylamaz şekilde salladım.
Derin bir nefes alıp konuşmaya devam etti. '' Sanırım konuşamıyorsun doğru mu ? ''. Nihayet benim derdimi anlayabilmişti. Bu sefer kafamı yukarı aşağı salladım.
'' Anlıyorum, peki yazabiliyor musun ? '' Yazamıyorum maalesef , yazamıyorum. Öğreten kimse olmadı ki .. Tekrar başımı sağa sola salladım.
'' Peki , işaret dili biliyor musun? '' Onada başımı salladım.
Kendimi insanlara ifade etmemin tek yolu benim dilsiz olduğumu anlamaları ve soru sormaları, başka anlaşma yolum yok çünkü kafamı sallamaktan başka yapabileceğim birşey yok.
Ne akrabam ne kardeşim ne de arkadaşım olmadığından iletişime geçmem gereken kimse olmadı, belki dilsiz olduğum için yalnızdım, belki de yalnız olduğum için dilsiz.. Ama bundan o kadar da şikayetçi değildim. Sokaklarda çok daha kötü durumda olanları da görmüştüm. Konuşabiliyorlardı, çocukları kardeşleri vardı ama sokağa atılıp köprü altlarında yatmaya mahkum olmuşlardı. En azından başımı sokmaya bir yerim , karnımı doyurmaya işim vardı.
'' Burada yalnız mı yaşıyorsun , kimin kimsen yok mu?'' Adama gerçeği söyleyemezdim , hırlı mı hırsız mı katil mi bilemezdim ki. Cevap vermeyip bakmakla yetindim. Hafifçe tebessüm ederek anladığını göstermişti.
'' Bak kızım aileme ulaşmam gerek bana kalem kağıt bulabilir misin ? '' Başımı onaylar şekilde salladım. Elimle beklemesini işaret ettim. En azından buna çalıştım ve dışarı çıktım. Mahelledeki küçük çocukların sanki ucubeymişim gibi benden kaçmalarını göz ardı edip Hayri amcanın bakkalına girdim. Bakkalın arka tarafında tozlanmaya yüz tutmuş okul malzemelerinin yanına gidip bir kurşun kalem ve kağıt aldım. Hayri amcaya aldıklarımı gösterip cebimdeki bozuklukları çıkardım. '' Gerek yok yavrum git . '' diyen Hayri amcaya minnetle başımı sallayıp eve doğru yola koyuldum.
Eve vardığımda adam olduğu yerde yatıyordu. Beni görünce yatakta doğrulup ona uzattığım kalem ve kağıdı aldı. Kağıda bişeyler yazıp elime verdi. '' Bak kızım sana para vereceğim, taksiyle adresteki yere gideceksin, bu kağıdı oğluma vereceksin. Gittiğin yerde kapıdaki görevlilere kağıdı göster onlar seni oğluma götürür , sonra alıp onu buraya getireceksin, buranın adreside, gideceğin adreste kağıtta yazılıyor.'' Kafamı onaylar şekilde sallayıp kağıdı ve cüzdanından çıkardığı iki yüzlük banknotu aldım.
Evden çıkıp taksi durağına doğru gittim. Boştaki taksiye ilerledim, kapısını açtığımda taksiciyle göz göz gelmiştik. Komşumuzun oğluydu tanıyordum, gerçi ismini bilmiyordum, bilsemde seslenemezdim zaten. '' Kız dilsiz , in arabadan , sende taksiye binecek para ne gezer , hayır kurumumuyum lan ben.'' Alışmıştım ben bunlara yinede gözlerimin buğulanmasına engel olamadım. Cebimden iki yüzlük banknotu çıkarıp görebilmesi için ona doğru uzattım. Parayı görünce üç yüz altmış derece dönüp kapımı açtı. İşte insanoğlu bu kadar acizdi paranın karşısında , bu kadar insanlıksızdı.