Multide Kerem var :)
Yeni bir güne gözlerimi açıp yataktan kalktım. Banyoya geçip üç kere yüzümü yıkadım. Bu benim çocukluğumdan beri alışkanlığımdı. Sanki o üçünü suyu çarpmazsam yüzüme uyanamıyordum. Takıntılı diyebilirdiniz bana sorun değil. Bu yaşıma kadar duyduğum hakaretlerin yanında takıntılı benim için oldukça kibar sayılıyordu.
Paslanmaya yüz tutmuş aynaya baktım. Bugünüde atlatabilmek için destek aldım kendimden. Bir kaç dilenciyle yer kavgası yapacak, en iyi ihtimalle bir iki zabıtadan kaçacak , mendil satmaya çalıştığım birkaç kişiden hakaret işitip itilecek, tüm bunlar son bulunca eve gelirken yarım litre süt alıp ekmeğe banıp yiyecektim. Çokta zor değildi alışmıştım artık.
Bunların yanında yaralı adam evimden gideli üç gün olmuştu ve mahalleli üç gündür bariz bir şekilde bana hakaretler ediyorlardı. Dertleri neydi ? Onlara ne yapmıştım ya da benden ne istiyorlardı bir fikrim yoktu , olabildiğince duymamazlığa veriyordum.
Dizlerimin altında biten çiçekli elbiseyi giyip saçlarımı ördüm. Upuzun saçlarım vardı kimi zaman fazla şampuan israf ettiği için kesmeyi düşünsemde bir türlü kıyamamıştım. Nedensizce özgüven veriyolardı bana. Sanki her bir teli beni ayakta tutmak için çabalıyordu.
Sağolsun geçen sene bayramda Hayri amcanın aldığı babetleri ayağıma geçirip mendilleri doldurduğum poşeti aldım. Gıcırdayark açılan kapıdan çıktım ve kapıda ki ipi güzelce doladım. Ki eve biri girsede önemi yoktu. Sadece trtyi çeken bir televizyonu, plastik tabak çanağı yada bir ayağı çürümeye durmuş tahta yatağımı çalmayı kimse istemezdi sanırım.
Kaçıp kovalamalar sonucunda tüm mendilleri sattığımda rahat bir nefes alıp evin yolunu tuttum. Biliyordum kimsenin aniden mendile ihtiyacı olmazdı. Vicdanına yenik düşüp alıyordu birçoğu. Her ne kadar zoruma gitsede yapacak birşeyim yoktu. Duygu sömürüsüne kesinlikle karşıydım , kimseye yalvarmıyordum ya da dilsiz olduğumu anlatan bir kağıt asmıyordum boynuma. Sadece mendili uzatıyordum isteyen aşağılıyordu isteyen acıyıp alıyordu , tabi bir sadaka bin belayı def eder deyip alanlar oluyordu ve en çok içime sinende böyle kazanmak oluyordu.
Karanlığın çöktüğü Bayraklının ara sokaklarına girdim. Tanıdık birkaç yüz kötü bakışlarını adeta üzerime fırlatıp yanımdan geçtiler. Tüm haykırışlararımı içime hapsedip yürümeye devam ettim. Ta ki bir el kolumdan tutuncaya kadar. Korkuyla başımı çevirip kim olduğuna baktım. Geçen gün taksisine bindiğim komşunun oğluydu.
'' Ne o korktun mu güzelim.'' dedi sinsice. Başımı aşağı yukarı sallayıp korktuğumu belirttim.
'' Korkma korkma , biraz oynamak istedim sadece. '' deyip duvarla arasına sıkıştırdı beni. Bu daha çok korkmama neden olmuştu işte.
'' Ne o memnun edemem seni diye mi korktun ? Merak etme yavrum tatmin edicem ben seni.'' Korkum tüm bedenime yayılmıştı artık. Var gücümle tekme atıp kaçmaya çalıştım. Ayıp yerine attığım tekmeyle iki büklüm oldu. Bu fırsatla olabildiğince hızlı koşmaya çalıştım. Ne var ki çok geçmeden beni yakaladı. Yere yatırıp üzerime çıktı.
'' Lan kahpe , şimdi göstericem ben sana gününü. Millete parayla veriyon ne olur yani bir kerede beleşe gitsen.'' dedi. '' Aramızda kalsın ama olur mu ? '' diye de sordu, ben başımı iki yana sallarken. '' Doğru ya nasılsa kimseye söyleyemezsin.'' diyip üzerime abandı. Korkumun üzerine mide bulantımda eklenmişti artık. Gözyaşlarımı dizginleyemezken gözyaşlarım düşmeye başladı. Ben kurtulmak için çabaladıkça daha çok sıkıyordu bileklerimi . Elbisemi sıyırıp iç çamaşırıma parmağını çengel gibi geçirdi.Ne konuşabiliyordum ne de karşı koymaya gücüm kalmıştı. Çaresizce tepinmeyi bırakıp teslim oldum. Kafasını boynuma gömüp ıslak ıslak öpmeye başladı. Bir yandan da iç çamaşırımı çekiştiriyordu. Bu utanç sanırım ömür boyu silinip atılmayacaktı hafızamdan. Gözlerimi korkuyla kapatıp olacakları beklemeye başladım. Tam o sıra da üzerimdeki ağırlığın kalktığını hissettim. Gözlerimi açtığımda bana saldıran adamı birisinin yumrukladığını gördüm. Bu o'ydu Kerem..