Elimden geldiğince heyecanlı ve uzun bölümler yazmaya çalışıyorum. Umarım bu bölümü de beğenirsiniz. Multimedyadaki şarkıyı açıp okumaya başlayabilirsiniz ya da önceden dinleyebilirsiniz; fakat dinlemenizi rica ediyorum. Şimdiden herkese iyi okumalar.
Bir sonraki bölümü size ithaf etmemi istiyorsanız yazın!Daha fazla yürürsem ayağım kopacaktı. Sanki bir boşlukta yürüyordum. Nedensizceydi ama yürüyordum işte. Ne Yağız'ı, ne de Gülden'i düşünecek halim yoktu. Artık yürümek istemiyordum veya gerçekten gücüm yoktu. Olduğum yerde durup soluklandım. Az ilerdeki parka kadar dinlene dinlene gittim ve bir bank bulup oturdum.
Hayat anlamsız geliyordu. Yaşamak, sevmek, sevilmek, eğlenmek... Bunların hepsi anlamsız geliyordu. Geçmiş anılara daldım gittim önce. Ortaokul yıllarıma, Gülden'le geçirdiğim vakitlere... Daha sonra yakın geçmişimde uzun bir yolculuğa çıktım. Yağız'la tanışmamız, romantik anlarımız, kavgalarımız...
Bazen insana eski anıları hatırlamak, hatırlayıncaki o buruk, çok güzeldi ama bir daha yaşanmayacak gülümsemesi bile mutluluk ve bir parça hüzün veriyor. Sadece hatırlamak güzel ama hatırlayınca üzülüp keşke şu an o olsaydı, böyle yapsaydım, şöyle yapmasaydım deyince durduk yere üzülüyorsun. Sen, sen ol asla anıların veya yapmadığına pişman olduğun şeyler için kendini üzme. O zaten geçmiş ve değiştiremezsin. Belki de bu senin için en hayırlısıymış.Oturduğum yerde kaybolup gitmiştim anılarla beraber.
"Aa! Arya"
Gerçek dünyaya dönmemi sağlayan o ses Eylül'e aitti. Eylül'ü kardeşim kadar yakın görürüm kendime. O da beni. Uzun yıllara dayanan bir dostluğumuz, sayılmayacak kadar anımız var.
"Dünyadan Arya'ya! Arya ordaysan ses ver!"
"Eylül! Ay kusura bakma dalıp gitmişim işte."
"Sorun yok tatlım. Ee n'aber?"
"Hiç iyi değil..."
"Her detayına kadar anlatıyosun ama önce simit alıp sahile yürüyoruz."Bu kızın bu huyunu seviyorum ya. Öyle içtenlikle öyle tatlı söylüyor ki, sanki o an onun emrine giriyorsun ve ne derse yapıyorsun.
"Tamam."
Az ilerde simit satan bir adamdan simit ve peynir aldık ve sahile doğru yürümeye başladık. O kadar yakınmışız ki hemen geldik. Demek o kadar çok yürümüşüm.
Geçtik bir banka.
"Dur tahmin edeyim, olay Yağız'la ilgili"
"Doğru"
"Ne yaptı gene?"
"Şimdi söyleyeceğim şey senin bile aklına gelmez."
"Yoksa onu da mı yaptı?"
"Anladın mı neyden bahsettiğimi?"
"Anladım anladım"
"Çok kötü değil mi ya?! Kendimi berbat hissediyorum."
"Boşver Arya, hem zaten devam etmesi imkansızmış."
"Ya nasıl boşverebilirim?! Kaç yıllık sevgilim canım Yağ..."
"Yağız'ın eşcinsel çıktı diye hayal kırıklığına uğradın."Bir saniye eşcinsel mi dedi o? Ah be Eylül gene yanlış anladın gene abarttın. Hiç güleceğim yoktu vallahi.
"Hahahahahah! Valla alemsin Eylül. Tabii ki Yağız eşcinsel değil. Beni aldattı."
"Ne! Senin gibi kıza yapılacak şey mi bu!"
"Asıl bomba daha gelmedi."
"Ay kalpten gidicem burda!"
"Beni Gülden'le aldattı."
"Şaka yapıyosun dimi! Şaka yap! Şaka olduğunu söylesene ya! Bizim Gülden o ya! Gülden ve Yağız! Yok artık saçmalama! Ay sen ciddisin! Vay pislikler! Sana yapılacak şey mi bu! Vicdansızlar! Terk et hemen o ayıyı!"
"Öyle yapıcam zaten."
"Sen neden bu kadar sakinsin Arya ya? Benim tanıdığım Arya şu anda kriz geçiriyordu. Uyuşturucu falan kullanmıyosun dimi?!"
"Saçmalama Eylül! Ne uyuşturucusu. Sadece hala olayın şokundayım. Biliyorum, acısı sonra çıkacak."
"Oyy benim canım arkadaşımm, üzme kendini. Zaten gözüm tutmamıştı benim o Yağız'ı."
"Ama..."
"Ama falan yok! O senin gibi mükemmel bir sevgiliye sahipti ama kaybetti. O düşünsün sen değil."
Ağlamaya başladım. O da ağladı. Uzun bir süre sessizlik oldu. Sonra Eylül kafa dağıtmak için gece kulübüne gitmeyi teklif etti. Önce bilemedim ne yapsam ama sonra iyi gelir diye kabul ettim.
"Bak gör çok eğleniceeezzz!"
"Aman ne eğlence."
"At şu Yağız'ı kafandan. Bu gece eğlenmeye gidiyoruz, türkü barda efkarlanmaya değil."
Aslında çok haklıydı. Yağız bugün beni hiç düşünmeden Gülden'le beraberdi. Şimdi ben onu düşünüp ağlayacağıma neden biraz eğlenmeyeyim ki?
"Ben yürüyerek geldim, sende araba var mı Arya?"
"Evet ama biraz uzakta."
"Olsun olsun yürürüz."
Havadan sudan konuşa konuşa arabaya vardık.
"Sen bugün araba falan kullanmicaksın."
"Yok, abartma Eylül. Kullanabilirim."
"Sen bana bırak ve anahtarları ver."
"Nereye gidicez peki?"
"Seni şehrin en mükemmel gece kulübüne götürücem."
Anahtarları verdim. O sürücü koltuğuna, bense yanına oturdum. Arabayı çalıştırdı ve yola çıktık.
"Şimdiiii, sen bana bütün olayı anlatıyosun, sonra da bu olay bu arabanın içinde kalıyo ve bir daha da konusu geçmiyo."
Baştan sona, her detayına kadar bütün olayları anlattım.
"Bir de seni evde aldatmış!"
"Galiba."
"Ne demek galiba, yatağı nasıl bulduğunu hatırlasana!"
"Haklısın ama yapacak bir şey yok. Artık Yağız diye de biri yok benim için."
"Bu kadar kolay atlatmana sevindim doğrusu."
"İnşallah öyle de devam eder."
"Aynen."
-Sessizlik-
"İki tane nottan bahsettin. Onlar nedir?"
"Hiç bilmiyorum. Kafamı Yağız'a o kadar çok vermişim ki onları tamamen unutmuşum."
"Ne yapmayı düşünüyorsun? Herhalde amaaaan bana ne notlardan! Geldiyse geldi deyip bırakmayacaksın peşini değil mi?"
"Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum."
"Bence ne yap biliyor musun..."
Damla Arıyor...
"Damla arıyor bir saniye."
"Tamam canım sen konuş."
Telefonu açtım.
"Efendim Damla"
"Abla, o çok önemli işini halletin mi?"
"Ne oldu?"
"Berrak ablam, beni ve seni yarın evine bekliyormuş."
"Hmm, önemli bir şey yok değil mi?"
"Bilmiyorum."
"Pekala geleceğim."
"..."
"Damla?"
"..."
"Orada mısın?"
"Yeter artık bıktım senden!"
Damla ne diyor ya? Bana mı diyor!
"Bak Damla! Sinirilerimi bozdurma benim!"
Bu bir erkek sesi! Off sesi bir yerden tanıdık geliyor ama çıkaramıyorum.
"Bozarsam ne olur! Yeter artık! İstemiyorum senin sevgini, aşkını!"
Damla'nın sevgilisi galiba. Kavga ediyorlar.
"Lan kızım, otur oturduğun yerde! Bir sözün var bana unutma!"
Sen kimsin ki kardeşime otur oturduğun yerde diyosun ya! Hem ayrıca istediği sözü tutar.
"Ne o ya! Sen telefonuna sesimizi mi kaydediyorsun yoksa!?"
Eyvah! Telefonun açık olduğunu gördü! Sıçtık. Hemen telefonu kapattım. Damla'nın sevgilisi kim ki? Tanıyor gibiyim offf! Kim bu?! Ya Damla'ma vurursa!
"Arya neler oluyor?"
Eylül'e baktım. En az benim kadar korkmuş ve heyecanlanmıştı.
"Damla ve sevgilisinin bazı konuşmalarını duydum da..."
"Ee?"
Duyduklarımı önce kendim düşündüm. Kim olduğuna dair bir kere daha tahmin yürütmeye çalıştım ama başaramadım.
"Arya anlatacak mısın?"
"Evet."
Duyduklarımı tek tek anlattım.
"Arya, Damla'nın sevgilisi böyle biri mi gerçekten?"
"Anladığım kadarıyla böyle."
"Gerçekten kötü bir durum. Senin çaresizliğini anlıyorum. Ama korkma. Eğer Damla'ya el kaldıran biri olsaydı, Damla ondan çoktan ayrılmış, sana da anlatmış olurdu."
"Öyle mi diyorsun?"
"Tabii öyle! Sen ses tanıdık geldi demiştin?"
"Evet baya tanıdık geldi ama yok beynim çalışmıyor. Bulamıyorum kim olduğunu!"
"Hmm, kasma ya öğrenirsin yarın."
"İçimde çok büyük bir sıkıntı var Eylül."
"Arya bu gece hiç bir şey düşünmeden eğleniyorsun, kafanı dağıtıyorsun."
"Ama..."
"...sı yok"
Bu arada gece kulübüne gelmiştik. Arabadan indik; fakat atladığımız bir şey vardı. Saat daha 21:00'di. Yani içeride neredeyse kimse yoktu!
Eylül büyük bir off çektikten sonra:
"Madem eğlence daha başlamamış, biz de öncesinde güzel bir yemek yeriz. Hem aç açına içilmez değil mi?"
Düşününce çok mantıklı geldi.
"Aynen."
Arabayı orada bırakıp, deniz kenarında bir balıkçıya gittik. Hemen oturduk ve siparişleri verdik.
"Ne güzel bir manzara! Öyle değil mi Arya?"
"Öyle. Keşke hayatımızda bu kadar güzel olsa."
"Hadi ama! Bir öküz yüzünden hayatının iğrenç gittiğini söylemiceksin değil mi?"
"Ne biliyim. Şu anda her şey çok kötüymüş, hayatım iğrençmiş gibi geliyor."
"Kızım sen çok ünlü bir mimarsın. Güzelsin, zekisin, çılgınsın. Ne yapalım Yağız senin sevgilin olmayı kaybettiyse? Hem sana şöyle kaslı maslı birini bulduk mu unutursun Yağız'ı."
"Saçmalama şu an hiç o kafada değilim."
"Sen bilirsin."
Siparişlerimizi getirdiler. Bir de biraz rakı içtik. Kafam şimdiden güzelleşmeye başladı. Öylesine konuşa konuşa yemeğimizi yedik. Hesabı da ödeyip, gece kulübüne doğru yürümeye başladık. Gece kulübünün kapısına geldiğimizde kapıdaki adam bizi birazcık süzdü.
"Kime bakmıştınız?" Dedi bizim düzgün olduğumuza emin olmak için.
"Arya Aral ben. Yanımdaki de arkadaşım."
"Merhaba Arya Hanım, buyrun içeri geçin."
İnsanlar tarafından tanınmak, tanınınca size saygı duyulması gerçekten çok güzel bir şey.
"Teşekkürler."
İçeri girdiğimizde ortam baya kalabalıktı. Saat 00:47'ydi yani yepyeni bir gündeydik. Önce bardan biraz içki aldık. Sonra Eylül'ün bazı arkadaşlarına rastladık.
"Aa! Müge! Kerem! Alev! Çetin sen nerelerdeydin kaç zamandır? Oo kimleri görüyorum Batu!"
Hepsi birbirlerine sarıldı. Ben de orada mal gibi kaldım. Sonradan Eylül Hanım'ın aklına geldi de beni tanıştırdı arkadaşlarıyla.
Müge kendini beğenmişin teki. Hani olur ya kız güzeldir ama zengindir ve çok şımarıktır. Her ortamda kendini üstün zanneder. Hah işte tam öyle.
Kerem iyi birine benziyor. Aslında o da zengin ama öyle kendini beğenmiş havalarda falan değil. Tek kötülüğü biraz çapkın olması galiba.
Alev çok sinsi bir kıza benziyor. Müge gibi diyemeyeceğim çünkü Müge saf bir şey. Alev'in gözlerinden anlaşılıyor. Diyeceğim, Alev grubun kötü kızı. Ayrıca egosuda tavanı deldi delecek.
Çetin gerçekten çok yakışıklı ama sürekli içiyor ve gecenin hatırladığım kısmı boyu ben diyeyim altı, siz diyin on kızla yiyişmiştir. Hatta bazısıyla arka odalara gitmişlerdi. Ne yaptıklarını bilemem artık.
Batu'yu ise tam çözemedim. Yakışıklı mı desem, evet. Çapkın mı, hayır. Zengin mi, evet. İyi birine de benziyor. Hatta bana çok yakın davrandı ama net bir şey söyleyemeyeceğim yine de.Tanışma kaynaşma faslı bittikten sonra sohbet iyice koyulaştı ve gelsin içkiler gitsin içkiler durumuna geldik. Acayip eğleniyordum. Bir ara Batu'yla dans ettik. Daha sonra yakınlaşmaya başladık. İçkinin verdiği gazla yiyişmeye başladık. Sürekli içki söylüyor, tek seferde kafaya dikip dudaklarımızı tekrar buluşturuyorduk. İçimden buna dur demek geliyordu ama bir o kadar da istiyordum. Artık Batu'yla öpüşürken eli göğüslerime de gidiyordu ve ben bundan çok keyif alıyordum. İyice sarhoş olmuştuk. Batu'yla kulübün özel odalarından birine gittik. Baş başaydık. Öpüşmeye başladık. Gittikçe hızlanıyordu. En son, beni oradaki koltuğa yatırıp üzerimdekileri çıkardığını hatırlıyorum. Sonrası mavi ekran...
-
Uyandığımda iğrenç kokan bir depodaydım. Bir sandalyede oturuyordum ve ellerim arkadan bağlıydı. Kalmak istedim ama bacaklarım da birbirine bağlıydı. Kimse yok gibiydi. Yerlerde örümcekler geziyordu. Duvardaki havalandırmadan, içeriye güneş ışığı sızıyordu.
"KİMSE YOK MU?! İMDAT!!!" Diye bağırdım. Beni duyan yoktu. Belkide burada bu depodan başka bir şey yoktu. Çok korkmaya başlamıştım. Bayıldı bayılacaktım. Gecenin sonrasına buraya nasıl geldiğime dair hiç bir şey hatırlamıyordum ve çıldırmak üzereydim. Çok geçmeden maskeli bir adam girdi içeri. Sonrası gene yok...Bu bölümü de burada noktalıyorum. Güzel bir bölüm olmuştur inşallah. Sizin de beğeninizi ve takdirinizi aldıysam çok mutlu olurum. Fikirlerinizi belirtmeyi unutmayın. Bir sonraki bölüme kadar görüşürüz. Okurlarımı çok öpüyorummmm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAĞMUR
RomanceBen Arya. Hayatım yoluna giriyor gibiydi. Güzel bir işim, daha yeni aynı evde yaşamaya başladığım yakışıklı bir sevgilim vardı. Gerçekten çok seviyordum onu. Aslında ne kadar da körmüşüm... Gözümün önünde olanları göremiyormuşum. Koca bir yalanda...