VI. Yüzleşme

146 20 14
                                    

Yeniden merhaba herkese! Bu bölümde de Yağız'ın fotoğrafını koydum multimedyaya. Bir de her zamanki gibi bölüm içeriğine uygun şarkı koydum. Arzu ederseniz dinleyebilirsiniz. Okunma sayısı gittikçe artıyor. Gerçekten beni çok mutlu ediyorsunuz. Bir yazar için yazdıklarının okunduğunu bilmek gerçekten çok güzel ve motive edici bir duygu. Siz okudukça daha çok yazasım geliyor. Çok teşekkürler bu ilginizden dolayı. Hepinize keyifli okumalar :)

"Arya?"
Yağız neden buraya gelmişti ki?
"Se-sen neden burdasın?"
"Ummm..."
Kapıyı Yağız'ın suratına kapattığım gibi içeri gittim.
"Ne oldu Arya? Neden gitmedin?"
"Kapıda kim var inanamazsın?"
"Kim?"
"Yağız!"
"Yağız mı?"
Damla bir anda dondu. O da şaşırdı herhalde.
"Evet Yağız. Sen mi söyledin burada olduğumu?"
"Ha yok hayır saçmalama bir şey söylemedim."
"O zaman gönder şunu."
"Öhmm, tamam gel."
Damla'yla beraber kapıya doğru gittik. Damla kapıyı açtı.
"Arya seni çok özledim!"
Ne diyor bu aptal!
"Evinde yoktun ben de Damla'yı aradım burada olduğunu söyledi. Değil mi Damla?"
"Umm yani e-evet öyle oldu."
"Damla! Hani söylememiştin?!"
"Önemli değil zaten bunlar kızlar. Hadi içeri almayacak mısınız ama beni?"
"Sen hangi yüzle geliyorsun buraya ya?! Aptal!"
"Ters giden ne Arya?"
"Ters güden neaa Aryaa? Karşında saf mı var senin? Biliyorum yediğin haltları."
"Ne?"
"Güldünüz mü bari bana? Nasıl da kandırıyoruz Arya'yı diye?! Peki ya hiç utanmadınız mı?! Ayıp değil demediniz mi?!"
"Ne saçmalıyorsun sen?"
"Sen bana bunu nasıl yaparsın ya! Hiç vicdanın da mı sızlamadı?! Hadi sen düşünmedin o nasıl böyle vicdansız olur?!"
"Arya saçma saçma konuşmayı bırakıp ne söyliceksen adam gibi söyler misin?"
"Beni Gülden'le aldatırken hiç mi vicdanın sızlamadı be?!"
Sustu. Sadece baktı. Bir şey diyemedi çünkü söylediklerim harfi harfine doğruydu.
"Senin bir daha yüzünü bile görmek istemiyorum!"
Ağlayarak içeri gittim. Yağız da peşimden geldi.
''Arya yok öyle bir şey!''
''Yalan söyleme bari!''
''Valla yok.''
''Oteldeki de siz değildiniz zaten!'' Sustu. Nasıl açıklayacağını bilmiyordu sanırım. Damla bizi baş başa bırakmak için içeri gitti.
"Daha fazla bahane üretmeye çalışma. Gördüm oğlum sizi. Senden de o aptal Gülden'den de nefret ediyorum! Çık git burdan!"
"Arya evet oteldeydim ama..."
"Ya dinlemek istemiyorum git!!!"
"Arya oteldeydim ama düşündüğün gibi bir şey olmadı!"
"Ne?"
"Bak, Gülden ve ben oteldeydik ama biliyorsun Gülden bankacı. Benimde bazı finansal sorunlarım vardı. Gülden'e danışmak istedim. Ondan önceki gece zaten otelde kalmıştım; çünkü anahtarımı kaybetmişim. Durum bu olunca da kız geldi, bir kahve içtik ve gitti."
"İnanmamı beklemiyorsun herhalde?!"
"Sen gerçeklere inanmıyorsan yapacak bir şey yok..."
"Hadi diyelim Gülden geldi bir kahve içtiniz ve gitti. Sonrasında kimle buluştun bakalım Yağız Bey?!"
"Kimseyle."
"Çok yazık. O zaman senin şu gizemli bayan buluşmaya gelmediğine çok üzülmüştür ha Yağız?"
"Anlamadım."
"Çok iyi anladın!"
"Arya bak..."
"Daha fazla açıklama istemiyorum!!! Defol!"
"Arya bir dinle lütfen!"
"Sen gitmiyor musun? Ben giderim o zaman!"
"Arya dur ne olur!"
Kapıdan çıktım ve sertçe kapattım. Yağız'ı görmek hiç iyi gelmemişti. Pencereden Yağız'ın baktığını görür gibi oldum. Koşmaya başladım. Artık daha fazla tutamayarak ağlamaya başladım. Gelen geçen herkes bana bakıyordu ama umrumda değildi. Daha çok koşmak, koştukça da ağlamak istiyordum. Kendimi kaybetmiştim.
-
"İyi misiniz?"
"Ne olmuş?"
"Araba çarptı diyorlar kardeş."
"Ay gözlerini açtı!"
"Rabbim sana şükürler olsun!"
Vücudum çok ağrıyordu. Başıma toplaşmış onca insana rağmen kalkmaya çalıştım.
"Durun! Ambulans geliyor. Lütfen kalkmayın."
Ne ambulansı ne saçmalıyor bunlar derken neler olduğunu hatırlamaya başladım. En son koşuyordum. Önüme çıkan her şeyi boşvererek koşuyordum. Sonra kırmızı bir arabanın önünden geçiyordum. Korna sesi gelmişti. Kenara çekilememiştim. BANA ARABA ÇARPMIŞTI!
"Su ister misiniz? Ambulans geliyor birazdan."
"Hayır."
"Yakınlarınızı arayalım mı?"
"Gerek yok."
İleriden ambulans sesi duyulmaya başlamıştı.
"Kenara çekilelim! Ambulans geliyor!"
Herkes kenara çekildi ve ambulans biraz ilerime park etti. İçinden iki tane görevli indi. Durumuma baktılar. Elimi ayağımı oynatmamı istediler. Daha sonra destek alarak kaldırdılar ve yavaş yavaş ambulansa taşıdılar. Ambulans kapıları kapandı ve hareket etmeye başladı.
"Nasılsınız? Ağrı hissediyor musunuz?"
"Hayır."
"Kırığınız yok. Hatta sizi sedyeyle taşımamıza ihtiyacımız olmadı bile. Görünen bir hasar yok. Aldığınız darbeden dolayı içinizde gerçekleşen herhangi bir kanama riskine karşı hastaneye götürüyoruz. Şimdi kendinizi rahat bırakın lütfen tansiyonunuza bakacağım."
Ohh, kırık falan olmadığına çok sevindim. Ayy umarım iç kanama yoktur!
"Tamam."
Kadın önce tansiyonuma baktı daha sonra birkaç ufak test yaptı ve hastaneye geldik. Acile girdik. İki tane görevli tekerlekli sandalye getirdi ve beni oraya oturttular. Hızla bir odaya götürdüler ve kan alındı. Daha sonra ise valla tüm odaları gezdik diyebilirim. Yok röntgen, yok şu, yok bu derken sonunda testler bitti ve odaya alındım. Serum bağladılar. Çok geçmeden Damla, Berrak, Eylül, Emir ve Yağız geldi. Hepsi çok telaşlıydı ve benim için bir şey yapmak istiyorlardı ama endişelencek bir şey yoktu. Yağız'ın buraya gelmesine o kadar çok sinirlendim ki kolumda serum olmasa onu tekmeleyerek kapıdan çıkarabilirdim.
"Arya'cım, Damla ve ben o kadar endişelendik ki... Önce bu kaçırılma, şimdi bu kaza. Çok korkuyoruz gerçekten. Bundan sonra yanımda kal. Canım kardeşimin başına daha fazla olay gelsin istemiyorum."
"Sağ ol Abla ama endişelenecek bir şey olmadığını düşünüyorum."
"Öyle ya da böyle... İtiraz istemiyorum."
"Peki."
Kapı tıklatıldı ve bebekliğimden beri doktorum olan Enver Bey içeri girdi.
"Öncelikle geçmiş olsun Arya. Bu kazadan ucuz kurtulmuşsun diyebilirim. Yapılan testlerin sonucunda herhangi bir olumsuzluk yok. Bugün seni hastanede tutacağız. Yapılan bazı testlerin sonucu henüz çıkmadı. Yarın çıkacak sonuçlar. Eğer onlarda da bir olumsuzluk olmazsa, taburcu edeceğiz seni. Bundan sonra kendini arabaların önüne atmazsın değil mi? Tekrar geçmiş olsun."
Bir gece hastanede mi! Off!
"Herkese geldiği için teşekkür ederim; fakat kendimi iyi hissetmiyorum. Burada kalmanızın anlamı yok. Gerçekten hastaneden çıktıktan sonra gelirseniz daha iyi olur."
Aslında ne ağrım vardı ne de kendimi kötü hissediyorum ama eğer biraz daha bu kalabalık başımda bekleseydi çok sıkılacaktım. Sadece ablam yani Berrak benle kaldı.
"Daha iyi misin? Ağrın falan var mı?"
"Yok yok iyiyim. Uykum var."
"Tamam sen uyu o zaman."
Yastığımı düzleştirdim, kafamı koydum. Gözlerimi kapadım.
-
"Arya, Arya."
Berrak'ın sesiyle uyandım.
"Günaydıın."
"Günaydın günaydın. Sana çok güzel bir haberim var."
"Piyango mu kazandık ne oldu?"
"Dün çıkmayan test sonuçların da çıkmış. Herhangi bir sorun yok. Enver Bey taburcu olabileceğini söyledi!"
"İyimiş."
"Hayrola? Sevinmedin mi?"
"Sevindiiim."
"Bana pek öyle gelmedi de hadi neyse."
Eşyalarımı toparladık. Berrak çıkış işlemlerini yaptı.
"Hadi gidelim."
"Berrak senin gelmene gerek yok. Biner taksiye giderim."
"Olmaz öyle şey! Hayatta bırakmam."
"Off!"
Berrak'la beraber taksiye bindik ve benim evime gittik.
"Kızım bu evin hali ne!"
"Azcık dağılmış işte."
"Senin azcık anlayışın bu mu Arya?! Kusura bakma da b*k götürüyor evi."
Sonuçta evi ben dağıtmamıştım. Yağız dağıtmıştı. Gerçi onun dağıtmış olduğu da hala meçhul ama.
"Neyse neyse ben hallederim şimdi. Sen geç yat."
Hayatta o yatakta yatmayacaktım. Yağız, Gülden'le finansal(!) sorunlar konuşurken yatak nasıl dağıldı acaba?!
"Ben koltuğa uzanırım. Hem televizyon da izlerim."
"Peki madem. Sen geç uzan ben de sana çorba yapıyorum."
"Grip olmadım ya abla. Gerek yok çorbaya falan."
"Sen gene de iç."
Televizyonu açtım ve kanal gezmeye başladım. Off hiç mi bir şey olmaz bu kanallarda?! Hepsi saçma sapan programlarla dolu! Birini açıyorum magazin, diğeri yemek programı, öbürü de salak bir dizinin 100 kere verilmesine rağmen 101. Tekrarı.

Biraz daha kanal gezdikten sonra telefonum çalmaya başladı.
"Ablaaa!"
Cevap yok.
"Ablaa! Telefonumu getirsene!"
Off ! Duymuyor ya!
Koltuktan kalktım ve çantamdan telefonumu çıkardım.
Bilinmeyen Numara Arıyor...
İşletiyor mu biri beni acaba? Neyse bakalım, görelim neymiş.
"Alo."
"Arya."

Karşıdaki kişi ses değiştirme cihazı kullanıyordu. Sesi, hani filmlerde çocuk kaçırılır, kaçıran adam da aileyi arar ama sesi böyle kalın bir adam sesi gibidir ama kendinin değildir. Tanınmamak için yapıyordur. Hah işte ondan kullanan biriydi.

"Onca olanı bilmeden saf saf duruyorsun orda. Acıyorum sana."
Onca olan mı?
"Kimsiniz? Neyden bahsediyorsunuz?!"
"Ahh Arya ahh... Kardeşin Damla'yı yeteri kadar tanımıyorsun, sen de haklısın."
Ne saçmalıyordu bu? Damla'yı nerden tanıyor!
"Kimsiniz?! Beni nerden tanıyorsunuz?!"
"Bence sem kim olduğumu boşver de kardeşin Damla'nın evine git."
"Bakın, ne saçmalıyorsunuz anlamıyorum ama..."
"Gerçekleri öğrenmek bazen acıtır."
"Bakın..."

Telefon kapandı. Kim olduğunu bilmediğim biri Damla'nın evine gitmemi söylüyor diye gitmeyecektim herhalde. Yoksa gidecek miydim? İçime kuşku düşmüştü bir kere. Neden gittiğimi, ne göreceğimi, ne görmem gerektiğini bilmeden hızla hazırlandım.
Çantamı aldım. Kapıya doğru gidiyordum ki Berrak beni gördü.
"Hayrola Arya? Nereye?"
"Hiiç öyle dolaşıcam."
"Sen yeni çıktın hastaneden, şimdi yat dinlen, yarın çıkarsın."
"Boşuna çabalama. Ben gidiyorum. Hadi bays!"

Kapıdan çıktım ve asansöre bindim. Aynada kendime baktım. Hatırlıyorum da Gülden'le Yağız'ı basmak için çıktığımda da asansörde kendime bakmıştım ve gözümde aynı kuşkuyu görmüştüm. Bakalım bu olayın sonunda ne olacak.

Asansörden indim ve apartmanın kapısından çıktım. Arabam en son neredeydi ya? Aa Eylül'le gittiğimiz kulübün orada kaldı. Ayy kulübü hatırladım da aklıma Batu geldi. Kim bilir o sarhoşluğun verdiği gazla ne yaptım! Offf! Şu olay bir geçsin de Eylül'le konuşalım.

Taksi bulmak için biraz yürüdüm ve bir durak buldum. Hemen oradaki taksilerden birine bindim.
Acaba telefondaki kişi Damla'yı yeterince tanımıyorsun derken ne demek istedi. Off! Kafamda bir sürü soru var ve hiçbirine verecek yanıtım yok! Bütün bunları düşünürken, taksicinin sesiyle gerçek dünyaya döndüm.
"Abla, nereye gidiyoruz? Abla?"
"Bu yolda düz devam edin. Biraz ilerideki kavşağın orada bir otel var biliyorsunuzdur, onun sokağından giriyorsunuz."
"Tamam abla."
Tekrar kafamdaki sorulara döndüm. Düşündüm düşündüm... Ben düşünürken de Damla'nın evine geldik.
"Buyrun. Üstü kalsın."
"Sağ olun."
Kapıya doğru ilerledim. Ne olacağını bilmediğimden neye hazır olup olmadığımı da bilmiyordum. Apartmana doğru yürüdüm. Kapı açıktı. İçeri girdim. Asansöre bindim. Telefonum çalmaya başladı.
0 5** *** ** ** Arıyor...
"Alo?"
"Arya merhaba! Ben Emir."
"Merhaba Emir, ne oldu?"
Damla'nın katına gelmiştim. Asansörden indim.
"Önemli bir şey yok da bir şey soracaktım."
"Tabii."
Kapıyı çaldım. Açmadı. Ben de bendeki anahtarla kapıyı açtım.
"Aslında nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum."
"Sen söyle ben dinliyorum."
İçeriden bağırma sesleri geliyordu.
"Emir bir saniye bekler misin?"
Damla geldiğimi duymamıştı. Duyması için seslendim ama onu da duymadı. Biraz daha yaklaştığımda bağıran kişilerin Damla ve Yağız olduğunu gördüm. Dinlemeye başladım.
"Yeter artık ben dayanamıyorum! Hiç böyle bir şey olmamalıydı zaten!"
"Damla, yanlış düşünüyorsun! Ben seni seviyorum!"
"Sevmiyorsun Yağız sevmiyorsun! Beni taciz ettin, yetmedi kapıma dayandın. Allah kahretsin o gece alkollüydüm. Karşı koyamadım işte! Lütfen bu durum daha fazla devam etmesin."
"Hayır hayır yalan söylüyorsun, sen de beni seviyorsun. Kendi ağzınla söyledin bana karşı koyamadığını. Sırf o ablan olacak Arya yüzünden değil mi?!"

Yağız ve Damla mı???
-

Bu bölümün de sonuna geldik. Bölüm sonları çok heyecanlı bitiyor farkındayım ama elimden geldiğince çabuk yeni bölüm yazmaya çalışıyorum. Umarım sizi tatmin edecek bir bölüm olmuştur. Fikirlerinizi ve eleştirilerinizi yorumda belirtirseniz çok mutlu olurum. İçinizden geliyorsa vote vermeyi unutmayın. Bir sonraki bölüme kadar görüşürüz :*)

YAĞMURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin