Bölüm şarkısı : V , J-Hope ~~ Hug me
Kapıyı açmıştı ki tüm cesaretimle bağırdım."Öleceğim Giray! Öğrendiğin için mutlu musun? " Kafamı kaldırıp Giray' a baktım. Benim söylediklerimden çok kapıyı yumruklayan kişiye şaşırmış gibiydi. Kapıdaki kişiyi gördüğümde ve az önce bağırarak söylediğim şeyleri hatırladığımda ağzımdan tek bir kelime çıktı.
"Kahretsin!"
Kapıda duyduklarından dolayı ağzı açık kalmış, eli yumruk şeklinde havada asılı bir adet Çağrı, hemen arkasında gözleri kızarmış Hira ve hemen yanında ise Batu vardı.
"Ölecek misin?" diye bağırdı Batu. Sesi şaşkınlık içeriyordu. Hira sanki yeni öğrenmiş gibi hıçkırıklara boğulurken, Çağrı hiçbir şey duymamışçasına yanıma geldi ve bağlı olduğum ipleri çözmeye başladı. Yüzünde hiçbir ifade taşımıyordu.
Beni şaşırtan ise Giray'ın yüz ifadesinin Çağrı' dan hiçbir farkı olmamasıydı. Giray'ın yüzüne gereğinden fazla odaklanmıştım ki ortamdan soyutlanmış bakışları benimle buluştu. Acıya bulanmış gözlerinin aksine yüzünde hiçbir ifade barındırmıyordu.
" Mümkünse artık görüşmeyelim Rüya."
Bunu söylemiş olamazdı değil mi? Kalbimi derinden yaralayan sözlerin sahibine kafamı salladım ve boğazım yırtılacak kadar bağırdım.
"Ne demek istiyorsun Giray!" Sakin görünüşüne rağmen o da sesini yükselterek sözlerini yineledi.
"Artık görüşmeyelim. Seni hayatımda istemi..." sözlerini tamamlayamadan yüzüne aldığı darbeyle yere yığıldı. Çağrı durmaksızın Giray'ın yüzüne yumruklarını indiriyor, "Kız ölecek seni aptal!" diye bağırıyordu.
"Yeter!" diyerek kendimi yere attım ve Çağrı'nın Giray'ın yüzüne inmek üzere olan elini tuttum. Gözyaşlarımla karışık hıçkırıklarımda boğulurken "Bu kadar yeter." diye tekrarladım. Ağlamam şiddetini arttırırken yerden destek alarak zar zor ayağa kalktım "Gidelim."
Çağrı Giray'ın kanlar içindeki bedenini sertçe yere bıraktı. Bedeni acıyla kasılan Giray'la gözlerimiz son defa buluştu. Kanlı yüzündeki gözleri "Özür dilerim." dercesine bakarken umursamazca sırtımı döndüm ve evden çıktım. Çağrı hemen arkamdaydı. Bu olanları ağlayarak izleyen Hira ve Batu da bizi takip ediyorlardı. Hira'ya hitaben "Giray yaralı. Onun yanında kalsan iyi olacak." dedim. Endişeyle "Ama sen?" dedi. "Ben iyiyim. Sen Giray'ın yanında olmalısın."dedim. Konuşurken göz teması kurmaktan kaçınıyordum çünkü gözlerine bakarken iyi olduğum yalanını söyleyemezdim.
Çağrı'nın arabasına binmeden önce Giray'ın evine son kez baktım. Sürücü koltuğuna oturan Çağrı "Kemerini tak."dedi. Söylediğini ikiletmeden kemerimi taktım ve arkama yaslandım. Çok bitkin hissediyordum. Ağlamaya bile halim kalmamıştı.
Dakikalardır sessizliğini koruyan Çağrı "Nereye gitmek istersin?" diye sordu. İçimdeki ses buraya dönmemek üzere en uzak noktaya cevabını verirken çatallı sesimle "Sakin bir yere." dedim. Kafasını salladı ve yola odaklandı. Uzun süren bir yolculuktan sonra arabayı park etti ve arabadan inip kapımı açtı. Büyük ihtimalle bana acıdığı için bu denli iyi davranıyordu.
Arabadan indiğimde olduğumuz yerde göz gezdirdim. Ufak bir göl etrafında bir kaç bank, biraz ilerisinde ise park vardı. Karanlık olduğu için ürkütücü görünüyordu fakat Çağrı'nın yanımda olması burayı huzurlu hale getirmişti.
Salıncaklara doğru yürümeye başlamıştım ki ayağım takıldı. Tam yere düşmek üzereyken Çağrı kolumdan yakaladı ve dikilmeme yardım etti. "Adımlarına dikkat et." diyerek elleri cebinde önümden yürüyerek salıncaklardan birine oturdu.
Bende yanındaki salıncağa oturdum. "Bugün duydukların..." diye başlamıştım ki; "Şşşşşşhhh..." diyerek susturdu beni. Parmakları dudağımın üzerindeydi. Şaşkınlık vücudumu sarmışken bu yaptığına anlam yüklemeye çalışıyordum. O ise elini çekerek önüne döndü ve gözleri kapalıyken salıncakta yavaşça sallanmaya başladı. Beni asıl şaşırtansa gözlerinden yanağına süzülen gözyaşlarıydı.
Uzun bir süre sallandı ve bu süre boyunca durmaksızın ağladı. Salıncak hızını kaybedip durduğunda onunda gözlerinden akan yaşlar durmuştu. Sonra kafasını bana çevirdi. Bakışları çok donuktu.
"Buraya eskiden onunla gelirdik." durdu ve yutkundu.
" Burası onun en sevdiği yerdi." Tekrar ağlayacak gibi duruyordu fakat ağlamayarak sözlerine devam etti. Bahsettiği kişinin kim olduğunu merak etmeye başlamıştım.
" Aslında onu kaybettikten sonra buraya ilk gelişim. Bu salıncağın cennetteki sevdiklerine yaklaştırdığını söylerdi hep. Saçma gelirdi bana ama yanında kalır, o ağlarken onu izlerdim. Şimdi ise ben ona yakın olmak için kullanıyorum. " gözlerinden yeniden yaşlar süzülmeye başladı.
Ayağa kalktım ve ona sarıldım. O ağlarken sakinleşmesi için elimi sırtında gezdirmeye başladım. O da benim yaptığımı yapıp ellerini saçımda gezdirdi. Onun hep dengesiz bir kişiliğe sahip olduğunu düşünmüştüm ama o acılarını saklamak için farklı rollere bürünüyordu. Şimdi sarıldığımsa maskelerden uzak Çağrı'ydı.
"Ölümü hissediyor musun?" diye sordu omzuma yasladığı kafasını kaldırıp. Ölümü hissediyor muydum? Verecek cevabım yoktu. Tek bildiğim ölecek olduğumdu. Ama günlerim aynı şekilde devam ediyordu. Alıp verdiğim nefesimin öncekilerden bir farkı yoktu.
"Cevap vermek zorunda değilsin." Çağrı bunu söyleyene kadar düşünmemin uzun sürdüğünün farkında bile değildim.
"Ölümle ilgili hiçbir his taşımıyorum.Hatta öleceğimi bilmesem öleceğim fikri aklımın ucundan bile geçmez."
Kafasını salladı ve "Ölüm hep ensemizde. Sadece insanoğlu bunu çabuk unutuyor. " diyerek tamamladı beni.
"Ölmek istemiyorum."dedim gözlerinin içine bakarak.
"Dünyada bir sürü kötü insan varken senin ölmeni istemiyorum."dedi o da gözlerime bakarak.
"Bende kötü bir insanım." dedim kısık bir ses tonuyla.
"Değilsin." diye fısıldadı. "Sende onun gibisin ve ben senin ölmene izin vermeyeceğim." Son kelimesinde sesini birazcık daha yükseltmişti.
Aramızdaki ortamı bölen telefonumun mesaj bildirim sesi oldu. Cebimden telefonu çıkardım ve Hira'nın atmış olduğu mesajı açtım.
Mesajı okuduğumda ise panik tüm bedenimi ele geçirirken tek yapabildiğim kafamı telefondan kaldırıp "Çağrı!"diyebilmek oldu.
Yine heyecanlı bir yerde bıraktım asdfghjkl:D Zaman ayırıp okuduğunuz için çok teşekkür ederim. İlham kaynağım sizler ve yorumlarınız. Hepinizi çok seviyorum^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON GÜNLERİM -2015yaz-
Teen FictionÖlümünüze son 15 gün kaldığını öğrenseniz ne yapardınız? Son günlerinizi ağlayarak mı geçirirdiniz yoksa hayatınızın en güzel günlerini mi yaşamaya odaklanırdınız?