SON GÜNLERİM

508 21 1
                                    

15 GÜN...

Acı bir gülümseme yüzüme yayılırken ölümün nasıl bir şey olduğunu düşündüm. Karanlık... Ben karanlıktan korkardım. Ama ölünce sonsuz bir karanlığa gömülecektim. Soğuk... Düşüncesiyle bile ellerim buz keserken, annemin soğuk bedenime sarılıp ağlayacağını düşündüm. Büyük ihtimalle bir kaç sene sonra diğer herkes gibi o da beni unuturdu. Ama hep soğuk havalardan, üşümekten nefret ettiğini dile getiren benim soğuk bedenimi unutabilir miydi?

Sessizlik... Yalnızlık... gibi yeni kelimeler aklıma gelirken huzursuzca kıpırdandım. Bunları düşünmek istemiyordum.

Kendime ölümü yakıştıramıyordum. Ama bir gün öleceğimi biliyordum. Sonuçta ölüm hep ensemizdeydi. Sadece benim ölümüm diğerlerinden daha erken olacaktı. Tek sorunum buydu. Daha yaşayacak çok şey vardı.

Şimdi ölümüme sayılı günler kalmıştı. Dün baş ağrısı için gittiğim hastanede doktorumun annemle olan konuşmalarını dinlemiştim.15 gün gibi kısa bir ömrüm kaldığını, benden saklayacaklarını söylemişti annem de. Annem odadan çıktığında hiçbir şey olmamış gibi davranmıştı. Bende hiçbir şey duymamış gibi.

Saklamaları bana bencillik gibi gelsede saklamakta haklılardı.Kim 17 yaşında öleceğini bilmek isterdi ki? Hem de doğum gününden bir gün sonra.

" Abla, Hira Abla geldi!" Yatağıma uzanmış, pencereden bahçeyi izlerken aklımdan geçen bu düşünceler kardeşimin sesiyle bölündü.

" Tamam geliyorum!" diye seslendikten sonra ayağa kalktım ve odamdaki boydan aynaya bakıp, berbat görüntüme biraz çeki düzen verip aşağıya indim.

Hira tüm ihtişamıyla ve yüzünden hiç eksik olmayan gülümsemesiyle karşımdaydı. Üzerinde kırmızı mini bir elbise vardı.Benim aksime sarı saçları , mavi gözleri vardı. Onunla olan arkadaşlığımız lisede başlamıştı. Ona gerçekten güveniyordum. Çünkü Hira okuldakiler gibi sahte bir insan değildi. Benimle iki popüler bir arada takılır ilkesinden dolayı arkadaş değildi. Daima düşünerek hareket eder, sevmediği bir şey olduğunda dile getirirdi. Ben düşüncesiz davranıp insanları kıran bir tiptim ve her kalp kırdığımda beni uyaran kişi Hira olurdu. Okulun voleybol takımının da kaptanıydı. Derslerine çalışmayan biri olmasına rağmen derslerinde oldukça başarılıydı. Onu herkes severdi. O her insanın sahip olmak istediği bir hayata sahipti.

Parmaklarını gözümün önünde şıklattığında daldığımı farkettim. Hira bu halime gülerken

"Okulun popüler kızı nerelerde?"dedi. Acaba ben öldükten sonra da bu soruyu soracak mıydı diye düşünmeden kendimi alamazken

"Dalmışım."diye mırıldandım.

"İyi bakalım." dediğinde gözleriyle beni süzdü ve "Bu halin ne Rüya!"diye bir bağırış kopardı. Kulaklarımda kalıcı bir hasar bırakmasından korkarken "Tamam ben giyinip geliyorum."dedim ve cevabını beklemeden merdivenlerden çıkıp odama girdim. Bana kalsa sandalyemde asılı duran pantolonumu giyer çıkardım. Ama Hira'nın giydiklerini hatırlayıp dolabımı açtım ve siyah elbisemi çıkardım. Bunu özel günler için saklıyordum ama özel bir gün yaşayacak kadar zamanım yoktu. Giyindikten sonra aynamın karşısına geçtim. Üzerimde muhteşem durmuştu. Tek kusurum göz altlarımdı. Bu yüzden fondötenle göz altlarımdaki morlukları kapattım. Saçlarımı da açıp taradıktan sonra derin bir nefes aldım ve yüzüme bir gülümseme yerleştirip aşağıya indim. Bu son günlerimde mutlu olmayı deneyebilirdim.

Hira'yı sıkılmış bir şekilde koltukta otururken buldum.

" Hadi gidelim. " dememle ayaklandı ve " Çok eğlenecegiz. " dedi. Aklım başka bir yerdeyken eğlenebilir miydim bilmiyorum ama"Evet, eğleneceğiz."dedim onun ki kadar coşkulu olmayan sesimle.

Annemin telefonumu açık tutmamla ilgili ve dikkatli olmamla ilgili tekrarladıklarını dinledikten sonra kapıda bizi bekleyen taksiye bindik. Hira taksiye gideceğimiz yerin adresini verdikten sonra çantasından iki maske çıkardı. Anlamayan gözlerle ona baktığımda "Maskeli parti bu." diye açıkladı.

"Ne partisi?"dedim sesimden okunan bir şaşkınlıkla.

"Unutmuş olamazsın!" dediğinde"Neyi?"diye sordum. Sabrı tükenmiş bir şekilde "Rüya sen kendinde misin? Tam bir haftadır sana bundan bahsediyorum. Kuzenim Çağrı Ateş dün Amerika'dan döndü ve bugün onun adına bu parti düzenleniyor. Maskeler de partinin heyecanı."

Uzattığı maskeyi taktığımda partiye de gelmiştik. Dışarıda maskeli gruplar, maskelerini takıp içeriye girenler vardı. Kalabalık bir partiye benziyordu. Kapıdan içeriye girdiğimde beklediğim gibi bir ortamla karşılaştım.

Hira telefonuyla bir konuşma yaptıktan sonra kolumu tuttu ve beni köşede bir yere sürükledi. "Çağrı!"diye bağırıp maskeli çocuğa sarıldı. " Hiç değişmemissin Hira. Hala aynı ses hala aynı tipsizlik." dediğinde Hira'yla uğraştığını anlamıştım. Hira sonunda Çağrı dan ayrıldığında beni gösterdi ve "Çağrı bu en yakın arkadaşım Rüya ve Rüya bu da kuzenim Çağrı." elini uzattığında nazikçe elini sıktım. Yüzüne baktığımda masmavi sıcacık gülümseyen gözleriyle karşılaştım, ben de samimi bir şekilde gülümsedim. " Tanıştığıma memnun oldum Rüya"dedi ve Hira'nın kulağına bir şeyler söyleyip yanımızdan ayrıldı.

Saatler ilerledikçe parti daha da kalabalık hale geldi. Okuldan bir çok kişiyi bu partide görmek şaşırtıcıydı. Anlaşılan Hira rehberindeki herkesi partiye davet etmisti. Hira yeni gelenleri selamlamak için yanımdan ayrıldığında tek başıma kalmıştım.

(Burada multimedia daki parçayla okuyabilirsiniz.)

Kalabalık ortamda göz gezdirirken çalan şarkıya dikkat ettim. My Chemical Romance-Dead çalıyordu. Hareketli bir parçaydı ama sözleri bana yazılmış gibi olduğu için duygulanmıştım. Özellikle de bir cümlesi beni drrinden etkilemişti.

-So long,"Cause now you've got maybe just two weeks to live."

-Hoşça kalın. Çünkü artık belki de sadece iki haftalık ömrünüz var.

SON GÜNLERİM -2015yaz-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin